Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CjVq5rjN0uV
Her gün etrafınızda gördüğünüz insanları aslında ne kadar görüyorsunuz hiç sorguladınız mı?
Kendiniz için yıllar sonrasına zaman kapsülü niteliğinde bir mektup bıraktınız mı? Bilinmeyen bir kadın ya da
Muhteşem okurlarımız;
3 haftalık bir toplantı arasından sonra yeniden bu akşam birlikteyiz. İkinci haftanın sonunda toplantı olmayınca bir boşluğa düştünüz değil mi? 😊 Amaaaa….Harika bir şiir meetingi yaparak aradaki bu boşluğu da kapattık sayenizde.
Bugün size başka bir sürprizimiz daha var. Kitap sunumlarımızın öncesinde grubumuzdaki Değerli yazarlarımız
Duygu Göker Şentürk ile beraber kısa bir söyleşi yapacağız. Sakın kaçırmayın. 😊
Uğultulu Tepeler’in uğultusunu kulaklarında hissetmeyen kaldı mı acaba? Bu Victoria Dönemi romanı, kimine göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük aşk romanı; kimine göre her okunuşunda değişik tatlar veren çağlar ötesi bir eser ya da insanın içine işleyen bir anlatımla dile getirilmiş uzun bir şiirdir. Sizler de düşüncelerinizi incelemelerinizde belirttiyseniz lütfen bağlantılarınızın linkini yorumda paylaşın. 🦋
Deliliğin fantastik dünyasında dolaşırken Foucault, aslında "deli"nin bize onun deli olduğuna karar veren, onu öyle konumlandıran genel toplumsal harita üzerinde işgal ettiği yer itibariyle yansıdığını gösteriyor. Her çağın kendi ütopyası içinde kendini arındırdığı, saflaştırdığı, idealleştirdiği tarihsel yolculukta, delinin bu arınma ayin ve oyunundaki yerini ve rolünü kavramamızı sağlıyor. Bu nedenle, Deliliğin Tarihi, aynı zamanda aklın tarihinin ana hatlarını da ortaya koyuyor: Akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabiliyor. Öyleyse delilik, toplum düzeninin varlığı için gerekli mi? Derin felsefe yapalım diyorsanız, meet atmosferinde buluşalım. 💫
Jorge Luis Borges, zihnimin içine korkunç bir dalış yaptı. Kum Kitabı sıradan bir öykü kitabı değil öncelikle bunu belirtmem gerek. Her bir öyküsü sanki ayrı bir kitap okumuş doyumunu veriyor. Asla sonu yok...
Bu kitapta kesinlikle kara büyü var...
Hiçbir kitap, okuma, düşünce, düş son değil... Gerçekler ise asla duru değil...İnsanın asıl
Yer yer spoiler olabilecek bilgiler de verebilirim. Bunu baştan belirtmek istedim. Bununla birlikte spoiler verme konusuna ben de bir ara takılırdım. İnsanların bir açıdan spoiler almak istememesini de anlıyorum. Ancak inceleme bakımından değerlendirecek olursak spoiler, inceleme yazan kişiyi sınırlandıran olumsuz bir etmene dönüşmektedir. Öyle
"Romanın konusu insandır." diyor Peyami Safa. Her şeyden önce insan ruhunun izah edilmesi gerektiğine inanıyor. İnsanın iç macerasını, ruhunu derinlemesine analiz eden, saptama ve çıkarımlarını okuyucuya ustalıkla aktaran, tahlil yeteneği mükemmel bir yazar.
Yalnızız; gittikçe yalnızlaşan ve bireyleşme yolunda ilerleyemeyen insanı,
Kitabı okuyalı uzun zaman oldu.
Aynı adla uyarlanan filmini yakın tarihte izleyince inceleme yazısını yazmak istedim.
Kitaplardan uyarlanan filmlere karşı ise hep mesafeli olmuşumdur, çoğu zaman hayal kırıklığı yaşatmışlardır. 62. Cannes Film Festivali’nin “Atölye” bölümüne seçilmiş olmasına rağmen ne yazık ki bu film benim için hüsranla
Samim tıpkı Peyami Safa’nın modernist tarzdaki bir diğer romanındaki Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’ndaki protagonist olan Ferit’te olduğu gibi maddeci ve olgucu dünya görüşünün doğurduğu gelenek, değer boşluğuna karşı direniş gösteren, kendini içinde yaşadığı toplumla ve dünyayla bütünleştiren bir tip olarak karşımıza çıkar. Fakat Samim’in
Her kuşak kendi sürgünlüğünün tarihini yazmıştır. Her dilin varoluşunda böylesi bir tarihin izleri kaçınılmaz biçimde yer etmiştir. İnsanlığın yeryüzündeki ütopyası silinmediği sürece, sürgünlüğün sarkacı da dinmeyecektir.
"Sürgün hakkında düşünmek tuhaf bir biçimde davetkâr hatta kışkırtıcı bir şeydir de, sürgünü yaşamak korkunçtur.
"Bir bahçe en katıksız insanca kıvançların kaynağıdır. İnsan ruhunu en güzel o yeniler, onsuz konaklar saraylar kupkuru birer el ustalığı olarak kalır." Francis Bacon
Latife Tekin, ilk kitabı Sevgili Arsız Ölüm yayımlandığında, henüz 26 yaşındaydı. Amarantha'nın yalnızlığıyla çok erken tanışması, Marquez'in eliyle ardarda bir çok eser
William Morris 1890’da yayınlanan ütopyası News From Nowhere’de, Marx’ın geleceğe, Ruskin’in geçmişe özgü hayallerini birleştirerek onlara duyduğu hayranlığı ifade eder. “Morris’in bir devrim ertesindeki, 2102 yılına ait, endüstri karşıtı İngiltere’sinde devlet işlevsizleşmiştir, çalışmak haz verir, bireyler özgürdür, kente yönelik göç tersine dönmüş, kır ile kent arasındaki ayrım kalkmıştır.” “Irmaklar temizlenmiş, somon balıkları yeniden Thames’e dönmüş ve büyük yapılar ağaçlıklara yer açmak üzere yıkılmıştır... İngiltere bundan böyle hiçbir şeyin israf edilmediği bir bahçedir.” Kadın ve erkek eşitlenmiş, aşk özgürleşmiş, yoksulluk silinmiştir. Herkes istediği sanatla uğraşmakta ve istediğini tüketmekte özgürdür. Özel mülkiyetle birlikte suç da ortadan kalkmıştır... İşte böyle ideal bir toplumda artık sanatın yeri yoktur çünkü herkes sanatkardır; müzenin yeri yoktur çünkü bir anlamda bütün toplum müzedir.
İnsanlığın milyonlarca yıl öncesine kadar dayanan en ilkel hikâyesi…
Daha önce hiç ‘’Taş Devri Edebiyatı’’ diye bir şey duydunuz?...
Jack London, edebiyatta çığır açtığı bu romanı, Prehistorya Edebiyatının (Taş Devri Edebiyatı) ilk kurucu metinlerinden sayılır. Jack London demek, romanı omuzlarından tutup tüm kuvvetiyle sarstıktan sonra
Bu güzel kitap temelde şu yedi durumu anlatıyor:
1) Aşk neden artık tükendi, neden artık olanaksızlaştı, aşkın içinde bulunduğu krizin nedeni nedir?
2) Giderek daha da narsisistleşen bir toplumda hep Aynı'nın cehenneminde melankolinin özel bir türü olan depresyonun nedeni nedir? -Olağanüstü ve sıradışı tespitler.
3) Aşk ve depresyon arasındaki gerilimli ilişki, Eros'un ütopyası ve bugünün yorgunluk/sömürü toplumunun esasen köle yaşamının anlatısı.
4) Neoliberalizm ve kapitalizmin insanın iç dünyasını yoksullaştırmasıyla; profanlaşan insanın dünyasındaki aşk, cinsellik, çıplak yaşam-porno ve fantazinin anlatısı.
5)Tüketim kültürünün/toplumunun arzuyu ve hayal gücünü nasıl tahrip ettiği.
6) Enformasyon toplumunda gürültü seviyesinin iyice artmasıyla bilgi yitimi, düşüncenin/bilginin toplamacı/kümülatif oluşu, "düşüncenin ayak basılmamış bölgelerine girmeyi göze alamayan" Aynı'lık, tekdüzelik, kendini tekrar etme durumları.
7) Ruha kılavuzluk eden Eros öğretisi.
Kitabı daha iyi anlayabilmek adına Lars von Trier'in Melancholia filmini izlemek isabetli bir karar olacaktır ki zaten yazar birinci bölümde bu filmden bahsediyor. Ayrıca eski bir denizci efsanesi olan "Uçan Hollandalı Gemisi" de bugünün yorgunluk toplumuyla analoji içinde olduğundan okunmalı ya da Youtube'dan izlenebilir.
Kitabı çok beğendim. Tavsiye ederim.
Eros'un IstırabıByung-Chul Han · Metis Yayıncılık · 2019854 okunma
"Bir romanı Bir toplumun aynası gibi göremezsin toplumun hayatın gerçeği olarak alamazsın onu.
Roman en iyi ihtimalle bir yazarın ütopyası, gerçeğin bir İzdüşümü olmaya çalışan, yazarın düşlerinin toplamıdır".
Merhaba arkadaşlar. Corona günlerinde evde bulunma şansı elde eden insanlardan biriyim. İnsanlarla arama mesafe koyarken, kitaplarla baya yakınlaştım demek isterdim fakat ben zaten kitaplarla yeterince samimi olan biriyim; buradaki birçok insan gibi:) Biz neleri atlatmadık değil mi? Bu günleri de atlatırız. Şimdi de kitap hakkında biraz yazmaya
Dudaklarından dökülen bir ayetim
Ellerini kaldırdığın gök yüzü
Parsel parsel yürüdüğün yer yüzü
Ben aşkın mabediyim
Öylece tanımlayamazsın beni
Tüm hayallerin ütopyası
Umutların ana karası