Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Reklam
Ben düşünmekten zevk duymayacağım ve olmasını engelleyemeyeceğim şeyleri düşünmek zorunda kalmayayım diye bir kitaba gömüyordum kendimi. Akrep ile yelkovan sonsuza kadar döner ama bir derde deva olmaz hatıra dediğimiz şey ya da en azından benim hatıra dediğim şey, akılda süregelen bir masal anlatma şeklidir ve genellikle anlattıkça
Adama döndü, babandan bahsetsene, dedi, senin babanın şarkısı yok muydu? Babamın şarkısı mı, dedi adam, bakışları karardı, gözleri kadının ağzından çıkan dumanlara takılıp kaldı. Babam, dedi duraksadı, pek şarkı dinlemezdi. Hiç mi, diye sordu kadın. Ben hiç bir zaman babamın oğlu olamadım, dedi adam, dünyalarımız farklıydı. Duyduğumda bana mezarları hatırlatan ilahiler dinler, sık sık kendisi de söylerdi.
Sayfa 37
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Bu nedenle erken dönem romanının mesajı en azından karmaşık bir mesajdı. Bir yandan, babanın denetlediği düzenin güvenli rahatlığının yokluğunu çeken yetim oğlanda temsil edilen eskiye dönük bir özlem, diğer yandan da arzunun denetimi olarak tanımlanan ve kurban-kadına, cariyeye yansıtılan eril cinselliğin aterkil denetimine başkaldırı. Batılılışmış, alafranga kadının dikkatleri çekmesi ve yakın çevresinin felaketlerinden sorumlu tutulması daha geç bir döneme rastlamaktadır. Erken dönem romanında romancının gazabını çeken fazla Batılılaşmış erkektir. [Şerif] Mardin, Recaizade Ekrem'in romanı Araba Sevdası (1869) üzerine yazdığı mükkemmel çözümlemesinde*, yazarın Batılılaşmış bir züppe olan Bihruz Bey'i acı bir alaycılıkla çizerek, Osmanlı cemaatine özgü tutucu değerleri desteklediğine dikkatimizi çekiyor. Yine de Bihruz tipi erkekleri eleştiren reformcular (Ahmed Midhat Efendi gibi) kadınların eğitimini ve genel olarak özgürleşmelerini savunuyorlar ve bu noktada "Bihruzvari davranışlara karşı halk kitleleriyle fikir birliğine varılabildiği, oysa kadınların bağımsızlığı söz konusu olduğunda bu birliğin bozulduğu" görülüyor. Kadınların özgürleşmesinden duydukları rahatsızlığı açıkça belirtmekten çekinmeyen daha sonraki romancılar, giderek bunu "aydınlanmacı" Batılılaşmadan çok, ahlaksızlık olarak nitelediler. * Şerif Mardin, "Superwesternization in Urban Life in the Ottoman Empire in the Last Quarter of the 19th Century", Turkey: Geographical and Social Perpetives içinde
Sayfa 153 - 154 İkinci Bölüm: ATAERKİLLİĞİN İDEOLOJİK VE KURUMSAL BAĞLANTILARI: MİLLİYETÇİLİK, DEVLET VE İSLAM - Cariyeler, Fettan Kadınlar ve Yurttaşlar: Türk Romanında Kadın İmgeleriKitabı okudu
Reklam
- Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman dinleriyle Sümer dini arasındaki ortak noktalar şunlardır: Tanrının yaratıcı ve yok edici gücü; Tanrı korkusu; Tanrı yargılaması; kurbanlar, törenler, ilahiler, dualar ve tütsülerle Tanrıyı memnun etmek; iyi ahlâklı, dürüst ve haktanır olmak; büyüklere ve küçüklere saygı göstermek; sosyal adalet; temizlik. Temizlik
Bir kadının kızı olmak ne müthiş bir şeydi. Kemerli bir burun da olsa, tek başına bir şeye benzemeyen bir işaret parmağı da, muhteşem annelerin bize sundukları bu kutsal hediyeleri ölene dek yanımızda taşıyacak olmamız, ne büyük mucizesiydi hayatın. "Bu gizli alametleriyle hep "sen bendensin diyeceklerdi bize. Benim hamurumdan, benim
Sayfa 13 - SelKitabı okudu
Bekareti giden kadin it kadar değer görmemiştir
Zamansız bir bekâret kaybı bu düzeni tehlikeye soktuğunda soııuç felaket olabilirdi. Böyle bir durum babanın ve boyun toplumsal konumuna zarar verirdi ama bu durum ailenin saygınlığını kaybetm e olasılığından ço k daha vahim so n u çlar doğururdu. Evlenm eden kaybedilen bekâret çoğu zam an kadının evlilik piyasasında evlenilem ez, kullanışsız bir m al olarak gö- rülm esine neden olurdu. Değerli bir malin ahvedildiğinde malın sahipleri malı mahvedenden ya da en azından su çu üzerine yıkabilecekleri en yakınd aki kişiden tazm inat isterler. Bu yüzden de artık bakire olm ayan (ya da sadece öyle adı çık a n ) evlenmemiş kadın, mal ve saygınlık kaybını telafi etm ek için evlatlık tan reddedilebilir, köle olarak satılabilir, dövülebilir, sakal bırakılabilir ya da öldürülebilir.
Sayfa 79 - IletişimKitabı okudu
İkinci istismar hikayesinin sonu istediğim gibi bitmiş en azından
Genç kadının adı Andrea Steiner'dı. Filmleri sever, erkekleri sevmezdi. Şaşırtıcı denemez, ne de olsa babası sekiz yaşındayken ona tecavüz etmeye başlamış ve bir o kadar yıl tecavüz etmeyi sürdürmüştü. On altı yaşına bastığında buna dur demesi gerektiğine karar veren genç kız, önce annesinin örgü şişlerini adamın hayalarına sapladı, bu da yetmeyince ucundan kanlar damlayan aynı şişi hayalarından çıkarıp tecavüzcü babanın sol gözüne soktu. Adam uyuduğu için şişi hayalarına saplamak kolaydı ama kız ne kadar dikkatli olursa olsun acı adamı uyandıracak kadar güçlüydü. Neyse ki kız iriyarıydı, adam sarhoştu. Bu yüzden son darbeyi indirecek kadar uzun süre babasını kontrol altında tutmayı başardı.
Sayfa 28
Reklam
TANYA, MİŞA, LENA VE RİNAT: ŞİMDİ NEREDELER? Gerçekten de, şu anda bizler neredeyiz? Çoğumuzun güvenebileceğimiz sürekli bir işe ve ücrete sahip olduğu SSCBde yaşamış olan, yarının getirecekleri konusunda sınırsız ve sarsılmaz bir güven duygusu içinde yaşamış olan bizler. Hasta olduğumuzda bizi tedavi edecek doktorların ve bizleri eğitecek
Babam, kendisini Ankara Ortaokulu ve Devlet Konservatuvarında görevlendiren ve Türk Dil Kurumundaki çalışmalarını destekleyen Saffet Arıkan'ı görüp, durumunu düzeltmek için Ankara'ya gidiyor. İşini yoluna koyduktan sonra 1938 yılında yedeksubay olarak Eskişehir'e tayini çıkıyor. Orada altı ay kalıyorlar.Askerlik bitip Ankara'ya dönüldüğünde
BİR KİMLİK VAKASI "Sevgili dostum," dedi Sherlock Holmes, Baker Sokağı'ndaki evde ateşin karşısında otururken, "hayat, insan aklının düşünebileceğinden çok daha gariptir. İnsan, gerçekte sıradan denen şeyleri çoğu zaman hayal bile edemez. Eğer şu pencereden el ele uçup, bu büyük şehrin üzerinde dolaşarak çatıları hafifçe kaldırıp
BENEKLİ KURDELA Karnım doyunca, eski defterleri karıştırdım. Sekiz yıldan beri dostum olan Sherlock Holmes’un yöntemlerini incelemekteyim. Notlarıma göz gezdirdiğim zaman, olağanüstü yetmiş meseleye rastlıyorum. Feci, komik, acayip olanları var, ama hiç biri sıradan, basit değil. Sebebi meydanda, Holmes herhangi bir işle uğraşmaz, o para
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.