Senden sonra deprem oldu, savaş çıktı, saçlarıma beyazlar doldu sen yokken, her köşe başında yokluğun çıktı karşıma, siren seslerinde bile seni aradım, mevsimler değişti, iklimlere bir haller oldu, her yağmurda sana ait kokular süründüm, ayak izlerinde aradım kendimi, sen hala yoksun...
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Son zamanlarda öykü konusunda tavsiye vermemi isteyen epey mesajla karşılaşıyorum. Zamanında bende - #17244229 - sormuştum. O günden bugüne epey zaman geçti. Tavsiye edilen birçok kitabı okumaya çalıştım. Ayrıca bunun dışında da rast geldiğim öykücüleri okumaya gayret gösterdim. Bu yazım kesinlikle ukalalık olarak
Hacı Agalansak da mı Hacılansak, Hacılanmasak da mı Hacı Agalansak?
Efendim? Peki, peki yeterince anlaşılmadı farkındayım… Biraz daha açık olmakta fayda var...
Kitaba tam 35 alıntı yapmışım. Daha fazlasını pek ala yapabilirdim. 105 Sayfalık bir kitap nasıl bu kadar anlam yüklü olabilir, nasıl bu kadar halimizi ve ülkemizi anlatabilir size
___________Spoiler içerir._____________
Not:
Kitabı okumadıysanız bu inecelemeyi okumayın. Okuduktan sonra detayları kafanızda oturtmak için okuyunuz.
Şimdi diyeceksiniz ki siyah ve beyaz ne alaka?
Renklerin bir anlamı vardır. İyinin, saflığın sembolü beyaz, kötülüğün siyah, neşe ve mutluluk simgesi sarı, kararsızlık ve dengenin
Delikanlım!
Sen ki, ya köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin
ya da bir darağacında can vereceksin
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha...
Nazım Hikmet
Sayfa 7 - Karakarga Yayınları - 14. Baskı - Mart 2021Kitabı okudu
Küçük İskender
Ayak izlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri
Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs
Sana bugün bir mektup yazdım:
En çok
En çok güllerden sözettim
Nazım Hikmet'in Aziz Hatırasına
Dünya tarihinin belki de en kanlı yüzyılının başında doğdu. Dönemin koşullarına göre oldukça varlıklı ve eğitimli sayılabilecek bir aileden geldi.
“Üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim” der Otobiyagrafisinde.
Paşazadeydi aslında burjuva karşıtı olmasına rağmen. Ancak çok kızardı kendisine “Paşazade” diye
Aslında daha önceki yazılarımda da spoiler vardı ancak belirtmenin bu denli önemli olduğunu yeni fark edebildim kusura bakmayınız. Bazı okur arkadaşlarımız bu konuda hassas sanırsam. Artık ben de bu ibareyi koymaya karar verdim.
Bir inceleme yazmadan önce diğer incelmelerini okumaya çalıştım ve yazı dilinin basit olmasının çok eleştirildiğini
Ne denli çok televizyon izlersen, dış dünyayı her köşe başında ayrı bir kötülük ve tehlikenin pusuya yattığı, suçun kol gezdiği, gettolaştırılmış bir yer olarak görme olasılığın da o denli çoktur.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
“Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve
kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte
yaşar.”*
Yaşama tutunabilmek için hemen herkesin bir tutkusu vardır. Kimimiz seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, kimimiz müzikle uğraşmayı, kimimiz bir dağ başı sessizliğinde yürüyüş yapmayı, kimimiz bir deniz havasında ufukları seyretmeyi, kimimiz