Beslenmenize dikkat edin
Egzersiz yapın
Ve güçlü sosyal bağlar kurun
Daha az et ve işlenmiş gıda tüketin
Midenin %80 nini doldur,doydugunda yemeyi bırak
Hayata bağlılık
Ait olma
Ve hayat amacı edin
Yaşlanma karşıtı sırlar
Depresyon,stres ;zamanla yıpratıcı etkiye sahip olur
Uykusuzluk,sinirlilik ve yüksek tansiyon gibi yan etkileri vardır,
Çok
"Balzac'ın Bilinmeyen Şaheser'i, resmedilemeyen bir resmin resmedilmesini öykülerken; öykülenemez bir metnin öykülenmesini anlatırken, kendisini neredeyse görünür olan kendi arzu nesnesine, kend bilinmeyen şaheserine dönüştürüyor: Kendisi de sonsuz bir tasarıyı çağıran parçalı bir yapı oluyor." İletişim yayınlarından okuduğum kitabın
her biçimiyle sanat, olduğu haliyle olaya ilişkin büyük bir düşüncedir. büyük bir resim, gösterilene indirgenemeyen bir şeyi kendine özgü yöntemlerle kavrayan resimdir.
‘’Gerçeği bilebilir miyiz?’’ Sorusu ile yola çıkan Wittgenstein, Tractatus adlı eserinde mantık, dil ve dünya ilişkisini inceler. Bu gerçeğe ulaşmak için matematiksel bir dil kullanır çünkü kendisi aslında 2 yıllık aldığı mühendislik eğitimini terk ederek felsefeye geçmiş matematik kökenli bir filozoftur. İşin magazinsel boyutlarına değinmişken
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir.
_Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.
Umutsuzlar Parkı
I.
Biliyorsunuz parkların
Sizi çağıran tarafları
İnsanın gizli, karanlık köşeleriyle oranlı
Orada saklanıyor onlar
Çünkü her türlü saklanıyorlar orada
_Büyücü elini şıklattı, fakirlik yok oldu; büyücü bir kez daha elini şıklattı, savaşlar yok oldu. Politikacı elini şıklattı; büyücü yok oldu.
_Halinize şükredin, zira Allah sizi Amerika, İsviçre ya da Fransa gibi bir ülkede yaşayan, her türlü sosyal hakka sahip, mutlu ve huzurlu zengin bir kâfir olarak da yaratabilirdi.
_Yücelmek için özür
Belleğin flaş ışığında, nerdeyse gözleri kamaştıran aydınlıkta
bir resim parlayıverdi: Daniel Laurençon,
kendi yaşlarında bir yeniyetmeyle IV. Henri Lisesi’nin avlusunda
tartışarak dolaşıyordu. Oydu, Elie Silberberg’di tabii.
İkisi 1967’de Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık sınıfındaki
karşılaşmalarından bu yana sık sık tartışırlardı.
“İç
“İnsan resimlerin belli bir anı temsil ettiği düşüncesine kapılabilir. Kuşkusuz yanlış bir düşüncedir bu. Çünkü resimdeki an, fotoğraftaki anın tersine asla resmedildiği gibi var olmamıştır. Öyleyse resmin anı temsil ettiği söylenemez.
…
Bir resim ne zaman biter?”