Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ders başlamıştı. Profesör öğrencilerin bulunduğu yöne doğru döndü ve kendinden emin bir ses tonuyla sordu: "Redif ne demek bileniniz var mı?" Amfideki öğrenciler soran gözlerle birbirlerine bakmaya başladılar. Profesörse öğrencileri izliyordu. "Aranızda bileniniz yok mu?" Öğrencilerden biri arka sıralardan
Sayfa 19
Düşüncelerimi toparlamakta zorlanıyordum. Ateş, beni iyice aptallaştırmıştı. Sorum da bunun kanıtıydı zaten: " Sence aşk diye bir şey var mı baba?" Yine güldü babam. Seviyordum onu gülerken görmeyi." Ne o kerata? Yoksa Hatice Ablana mı yaktın abayı?" Diyorum ya, çok uyanıktır peder. Kime çekmişse? Böyle durumlarda genellikle yaptığım gibi inkara yeltenmedim. Ben de gülümsedim. "Bu da geçer" diye mırıldandım. O zaman kahkahayı patlattı babam. "Ne yani?" diye çıkıştım. "Geçmez mi? Aşk hiç bitmez mi? Dahası aşk diye bir şey var mı?" Ben konuştukça kahkaha üstüne kahkaha atıyordu babam. Baktım hoşuna gidiyor, devam ettim: " Bir baba olarak söyle evladına; Aşk var mıdır yok mudur, boş mudur dolu mudur, ne kokar, ne boktur?" Gülmesi biraz dinince "Tanrı gibi düşün" dedi babam, ki böyle bir yanıtı hiç beklemiyordum. "İnanıyorsan var olup olmaması pek önemli değildir. Ayrıca en büyük inkarcının da en inançlının da içinde bir nebze kuşku vardır. Ve elbette ki, aşk da Tanrı da ölümsüzdür." İşte ben baba diye buna derim. Hafif bir baş hareketiyle yanıtını takdir ettiğimi belirttim. Ne? Herhalde Ömercik gibi yerimden fırlayıp, hıçkırık kıyamet boynuna sarılacağımı falan düşünmediniz?
Reklam
Ömer Nasuhi Bilmen Ve Şapkası
Hoca fazla sert değildi ama yüzü pek gülmezdi. Erzurum şivesiyle konuşuyordu. Lacivert takım elbise giyerdi, kravatı var mıydı yok muydu onu Tam hatırlayamıyorum. Ama başındaki fötr şapkasını çok iyi hatırlıyorum. Ders verirken şapkasını çıkarıp masanın üstüne koyardı. Ama sertliğine rağmen hoş ve sempatik bir insandı aynı zamanda. Bir keresinde muziplik yapıp ders çıkışında hocaya şapka giymenin günah olup olmadığını sordum. İskilipli Atıf Hoca hadisesini biliyordum ve sorum maksatlıydı. Üstelik hocanın başında da fötr şapkası vardı. Çok kızdı hiç cevap vermeden döndü gitti. Adamcağız ne cevap versin günah dese siz niye giyiyorsunuz diyeceğim, günah değil dese madem öyle Atıf Hoca niye giymeyi reddetti diyeceğim. Hasılı kelam benim yaptığım kabalık ve ukalalık idi ama gençlik işte, bir bakıma fütursuzluk demek değil midir?
Sayfa 113
The Master of Past and Present
"Şimdi, Raistlin," Dedi Antimodes," sana bir sorum var. Neden büyücü olmak istiyorsun?" Raistlin'in mavi gözleri parıldadı."Büyünün içimde uyandırdığı hissi seviyorum. Ve," - köşede işleriyle meşgul olan Otik'e göz attı; Raistlin'in dudakları soluk bir gülümsemeyle birbirinden ayrıldı-"bir gün şişko hancılar önümde eğilecek."
Sayfa 42 - Ankira
Sarmaşıklı Ev
“Sorum besa gibi sağlamdı. Arnavut'un su muhallebisi gibi yumuşak ve beyaz yüzündeki çakır gözleri bir harp gemisi hışmıyla üzerime doğru yürürken kendimi sokakta buldum. Ben kapıdan çıkarken o ağzı tükürük içinde: — Kimin evi, kimin evi More? Diyordu.”
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Ben Kimya'yım, Hacer'im, Meryem'im, Rabia'yım, Kerra Hatun'um, Evci'yim, dadıyım, Aya'yım; ben kadınım" dedi. "Ben seninle doğdum ama seninle ölmeyeceğim. Bir sorum var, onun cevabını arıyorum. Cevabını bulana kadar da ölmeyeceğim. Ve selam olsun sana ey yorgun beden! Sonsuza dek rahat uyuyabilirsin artık!"
Sayfa 352Kitabı okudu
Reklam
Nasrettin Hoca
"Hocam," dedi, "Bir sorum var sana." "Sor, evlat!" "Bu Hazreti İsa var ya. Ne yer, ne içer göğün dördüncü katında?" Kızmıştı Hoca. Yürüyüp gitmek istedi, gönlü razı olmadı. "Behey uğursuz oğlu uğursuz," dedi, "Şu kadar zamandır bu köydeyim, daha bir gün Hocamız ne yer ne içer, sordunuz mu hiç! Tanrı'nın buyur ettiği İsa, onun yanında aç mı kalacak?"
Sayfa 83 - Çınar Yayınları
Yeşilçam Sineması
Bu kitapta toplumsal iktidarın duygular alanındaki hareketini Türk sinemasında takip etmeye çalışıyorum. Bizi biz yapan, kendimiz üzerine düşünmenin ve kurduğumuz hayallerin sınırlarını çizen, bizi ev ve ulus fikrinin eşiğine bırakarak mutlu sona kavuşturan hikâyelerin gücünün, toplumsal iktidarla duygular evreni arasındaki sıkı fıkı ilişkinin
Sayfa 11 - Metis Yayınları
Cinayet
Genelev Çiçekçisi Selim'in cesedi iki gecedir çiçeklerin arasında yatıyordu. Sırtüstü düşmüştü, çiçeklerin saplarını kesmek için kullandığı bıçak, kalbine saplanmıştı. Cumartesi gecesi öldürüldüğünü düşünüyorduk. Katil onu öldürdükten sonra kapıyı çekip çıkmış olmalıydı. Araya tatil girince çiçekçi bir gün kapalı kalmış, cesedi bu
Genelev ÇiçekçisiKitabı okudu
"Bekleyin benim August'a bir sorum var," dedi Julian elini kaldırarak. "Neden saçının arkasında örgü var? Padawan şeysi falan mı?" "Hı-hı," dedim omuz silkme ile baş sallama arası bir hareket yaparak. Bayan Petosa bana gülümseyerek, "Padawan şeysi de nedir?" diye sordu. "Yildiz Savaşları'nda var," diye cevapladı Julian. "Padawan'lar, Jedi çırağıdır." "Ah, ilginç, " dedi Bayan Petosa bana bakarak. "Peki, Yıldız Savaşları'na düşkün müsün, August?" "Sanırım." Başımı salladım ama bakmadım çünkü o an aslında sıranın altına girmek istiyordum. "En sevdiğin karakter kim?" diye sordu Julian. O kadar da kötü biri olmayabileceğini düşünmeye başlamıştım. "Jango Fett." "Peki ya Darth Sidious? Ondan da hoşlanıyor musun?"
Reklam
Benim sende gözüm var, sende yaşanmamış bir hikayem, acıklı bir sorum var. Sevgili, benim sana senden habersiz bırakıp kaçtığım bir hayatım var.
Sayfa 118Kitabı okudu
Ne Olacak Şimdi Halim.... Sen bu satırları okurken ben cok uzaklarda olacağım... Böyle başlardı bütün bildiğimiz mektuplar, Biliyormusun? Bu ikimizin hikayesi, Şu anda nerdesin, ne yapmaktasın; Bildiğim yerlerdemisin yoksa hiç görmediğim bir evin penceresinde mi, Sevdiklerin özlemi sardımı nicedir kalbini, Pişman mısın
"Benim bir sorum var." "Sen hariç. Önemli bir sorusu olan var mı?" "Bu önemli bir soruydu . " " Devam et o zaman. " " Hiç peyniriniz var mı? "
Sayfa 170Kitabı okudu
Geri133
510 öğeden 496 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.