Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Senin ben olduğunu biliyorum -bir süredir geçmiş olan bir ben, ölü olduğuna inandığım bir ben
1. Gerekli ilk adım, bugün uzunca bir süredir bizzat Batı'da önde gelen birçok fizikçi ve bilim felsefecisi tarafından reddedilen kaba bir bilimperestliğin fark edildiği İslâm dünyasının büyük bölümünde hayli yaygın ve modern bilimle teknolojiye yönelik tapınmaya benzer tavra bir son verilmesidir. Bu, yalnızca modernist Müslümanlar arasında değil ayrıca İslâm düşüncesi içinde Modern dünyanın büyük paradoksu, modern Batı biliminin sürekliliği vurgularken, modern Batı kültürünün modern insanın refahı adına mahlükâtın geri kalanını yok etmesine imkân verecek kadar süreksizliği vurgulamasıdır. Ne denli büyük bir paradoks! kullanımını tamamen reddederken, neredeyse hiç sorguda bulunmaksızın bilimperestliği kabul eden İslâm toplumunun en muhafazakâr unsurlarından bazıları arasında da mevcuttur. Doğrusu, böylesi grupların son iki asır boyunca İslâm entelektüel geleneğine yönelik saldırıları, süratle Batı kökenli pozitivizm ve bilimperestlikle dolu bir boşluk oluşturmada çok çaba sarf etmiştir. Bu da gelecekte, bugün gözlemlediğimize oranla daha yıkıcı sonuçlar doğurması neredeyse kesin olan zâhiri dindarlık ile bilimperestliğe boyun eğme arasında gerilimlere sebep olmuştur. Bu gidişat tersine çevrilmelidir; modern bilim ve teknoloji, kurbağanın bir engereğin gözlerinin içine bakmasını andıran bir aşağılık hissinden değil, kökleri Allah'ın vahyine uzanan bağımsız bir dünya görüşünden görülmelidir.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Gelin, olasılıktan söz edelim. İlk önce, olasılık dediğimizde en sık akla gelen şey olan çekilişlerden, piyangolardan söz edelim. Amerika’daki en büyük piyango olan Powerball’ı kazanabilme olasılığı 120 milyonda 1’dir. Powerball’ın ilk oynanmaya başlandığı 1997’den beri elliden fazla insan bu olasılığı alt üst ederek büyük ikramiyeyi kazanmıştır. Onlar bu gezegendeki en şanslı, en zengin insanlar arasındadır. Onlardan nefret ederim. Ama konumuz bu değil. Şimdi de düşük-olasılıklı bir olaydan söz edelim: Dünyaya dev bir gök taşı çarpacak ve uygarlık yok olacak. Jeofizikçilere göre, her yıl bunun olma olasılığı milyonda bir. İnsanoğlunun atalarını da hesaba katarsak, yedi milyon yılı aşkın bir süredir bu gezegende varlığımızı sürdürdüğümüze göre, bir gök taşının bugüne kadar bizi yok etmiş olma olasılığı yüzde yedi yüz. Yani anlayacağınız, bir kere değil, yedi kere ölmüş olmalıydık şimdiye kadar. Ama çoğunuzun bildiği gibi, insanoğlunun yazılı tarihinden bu yana yok olmadık. Ne demeye çalışıyorum sizce? Bir gök taşı bizi yok edecek demeye çalışmıyorum. Düşük olasılıklı olaylar hakkında bir yorumda bulunmaya çalışıyorum, kıssadan hisse şudur: Her an her şey olabilir!
Türkler beş yüzyılı aşkın bir süredir Avrupa topraklarında yaşadıkları halde, Avrupalı güçlerin gözünde hâlâ Asyalıydılar ve Batılı bir kurum olan parlamento, Asyalıların elinde başarısızlığa uğramaya mahkumdu.
Kimyasal dengesizlik teorisine göre anksiyete ve depresyon en iyi tedavisi kesinlikle ilaçtır. Bu, uzun süredir var olan bir teoridir. Hatta kökeni modern tıbbın babası Hipokrat’a dayanır. Hipokrat, depresyona “melankoli” adını vermişti çünkü depresyonu safra kesesinden salgılanan siyah renkli bir tür zehirden kaynaklandığını düşünüyordu. Melanin siyah bir pigmenttir ve koli bu pigmentin safra kesesinden salgılandığını ifade eder. Bugün bilim insanları hala depresyon ve anksiyeteye neden olan bir tür kimyasal dengesizlik aramaktadırlar, tabi bu dengesizliği safra kesesinde değil beyinde aramaktadırlar.
Sayfa 75
Öpücüğü, öpüşmeyi bile unutacak kadar uzun süredir yorgun olan bir kadının öpücüğüydü.
Reklam
Doğudan büyük Asya bozkırlarının Altay halklarıyla gelen istila dalgası sürekli etkileri açısından en önemlisiydi. Müslümanlar ile Türkler’in karşılaşmaları ilk kez imparatorluğun doğu sınırlarında olmuştu.Bir süredir,asker olarak yetiştirmek üzere köle olarak Türk çocuklarını getiriyorlardı. Bu kölelere, ev işlerinde ve ekonomik amaçla kullanılanlardan ayırmak için,Arapça'da sahibi olan anlamına gelen Memluk adını veriyorlardı. Türk köleler ilk kez Abbasiler’de, hatta daha da önce imparatorlukta olmuştu ama yaygın olarak halife Mutasım (833-842) döneminde kullanılmışlardır. Mutasım tahta çıkmadan önce Türk askeri kölelerinden büyük bir güç oluşturmuş, daha sonra da doğu eyaletlerinden topladığı verginin bir bölümüne karşılık çok sayıda köle almıştı.
Muazzam!
İşin daha kötüsü bir önceki gün ve zaten fazlasıyla uzun süredir yaptıklarınızın aynısını ertesi gün yapacak gücü nereden bulacağınızı bilememektir, bu ahmakça girişimler için, bu asla bir sonuca ulaşmayan binbir tasarı için, yıkıcı zorunluluktan kurtulma denemeleri için, her seferinde çuvallayan o denemeler için gerekli gücü nereden bulacağınızı, kaldı ki bunların hepsi de yalnızca kaderin karşı konulmaz olduğuna, duvarın dibine düşmek gerektiğine kendinizi bir kez daha ikna etmenize yarayacaktır, her akşam, her seferinde daha eğreti, daha galiz olan bu ertesi günün kâbusunu yaşayarak.
Sonuç
Insan hareketlilikleri birçok sosyal bilimler disiplininin ilgi alanına girmektedir. Öncesinde daha çok yasal olarak kabul gören göçlere odaklanan araştırmalar, uzunca bir süredir yasal olmayan, kaçak ülke girişlerine, insan ticaretine, göçle ilgili organize suçlara, göç edenlerin sosyal ağlarına, kimlik sorunlarına odaklanmaktadırlar. Günümüzde çok sayıda insan kendi vatanlarını, yaşanan çatışmalar, iklim felaketleri, ekonomik krizler ve toplumsal alt üst oluşlar ve benzeri nedenlerle, zorunlu ya da gönüllü bırakmak durumunda kalmaktadır. Bazen kendi seçtikleri, çoğu zaman seçemedikleri koşullar içinde, çoğunlukla en azla yetinerek yaşayan ve geri dönüşleri olamayan ya da geri dönüş koşulları bıraktıklarından daha kötü olan insanlar, göç araştırmalarının kendileri hakkında bilgi üretmeye çalıştıkları gruplardır. Cinsiyetleri, yaşları, orijin ülkeleri, egitimleri, medeni durumları birbirinden farklı dolayısıyla sorunları, gerçeklikleri, deneyimleri farklı olan gruplar, çoğunlukla dünyanın kıt kaynaklı fakir ülkeleri arasında göç ederken, refah devletlerini hedefleyenler de azımsanmayacak sayılardadır. Göç artık hiçbir toplum için ihmal edilebilir bir konu olmadığından göçün ekonomik ve sosyal maliyeti çeşitli araştırmalarla ortaya konmaktadır.
Sayfa 82 - İletişimKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.