Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Elinde açılmış bir mektupla, soluk soluğa girer.) İnanılmaz bir şey baylar! Müfettiş sandığımız adam müfettiş falan değilmiş. HEPSİ BİRDEN Nasıl müfettiş değilmiş? POSTANE MÜDÜRÜ Hem de hiç değilmiş; işte mektupta yazıyor... KAYMAKAM Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Hangi mektupta? POSTANE MÜDÜRÜ İşte kendi mektubunda. Postaneye bir mektup
Olan olmuştur olacak olan da olmuştur.. ..saat kurarak güne başlayanların hikayeleri… Çaresiz insanlar son bir umut olarak son bir kurtulma arzusuyla toprağın altına girer gibi, karanlıkta bir okyanusun sularına dalar gibi gözlerini kapatırlar. Gözlerini kapamak çocukluktan kalma ilkel bir savunma silahıdır; hiçbir sorunu çözmez, sadece sen
Reklam
Biraz uzun ama okumaya değer.
Kanun önünde bir kapıcı durur. Taşradan gelen bir adam kapıcının önünde durur, içeriye girmek istediğini söyler. Kapıcı ise, şu anda onu içeri sokamayacağını bildirir. Adam durur, bir süre düşünür, daha sonra girip giremeyeceğini sorar bu kez. Kapıcı, “Belki,” diye yanıtlar, “Ama şimdi, girmen mümkün değil.” Her zaman olduğu gibi kapı sonuna dek
(Kafka bu mesel'i Dava'da da kullanır.
MUSALLA TAŞI (Arada bir çok bunaldığınızda)
Bir zamanlar bir psikoloji kitabinda okudugum bir bolum vardi...  Hayatin ve getirilerinin kiymetini anlamak icin tavsiye edilen bir metod vardi icinde...  Deniyordu ki:"Arada bir,cok bunaldiginizda,hayatin sizin icin cekilmez hale geldigini dusundugunuzde kendinize 10 dakika ayirin ve kendi CENAZE Toreninizi dusunun".......  Cumleyi
Biraz uzun fakat okumaya değer satırlardan..
"...Bizlerin onlardan ayrıldığı noktalardan bir tanesi, yalnızlığın farkında olmak. Biz bizeyken bile. Bunu göz ardı ediyor ve onlara dönüşüyorsun, yanlış anlama bunlar benim için sorun değil. Gelmek istediğim başka bir yer var, bunların hepsi zamanla asılacak, kolay değil, hiçbir şey birden olmaz. Mesele şu ki; konu aşka geldi ve sen aşkın ne olduğunu bilmediğini ifade ettin. Bu ne kadar doğru? Bu ne kadar içten? Yaşıyorsan, idrakinde olmasan bile, neliği senin için anlamsızdır. Zaten sen bunu inanarak söylemiyorsun. Kendi kendine romantik olma hastalığı, bu ifade senin kendine mazaretin. Kendi değerlerimiz içinde kurulan bir düzense söz konusu, bu değerler doğrultusunda inandığın her şey gerçektir. Içi doludur. Tarifler ve tanımlar onların işidir, manalar bizim. Derler ki aşıkolup olmadığnı düşünmen bile aşık olduğuna kanittir. Ya da tam tersi, aşık olup olmadığını düşünüyorsan aşık degilsindir. Ne kadar saçma, neyin kanıtı bu neye dair? Içinde bulunduğun bir hal var, adı önemli mi? Değil. Manası önemli. Bu mana bir kadın üzerine değildir dersem hangitanımla karşı cikarsin ve ne kadar geçerli olacak itirazın? Bir insana duyulan ihtiyacın, mantıksız sekillerinden en slogansi olanı: ask. Kendin ol Ahmet, içinde dinlendir, yoğur, igrenclesince tukur ve baş üstüne. Suçlu olarak doğmadık ama suçluyuz. Kurtulmak ve kurtarmak suçlu olduğunu bilenlerin, yanı bizlerin elinde," dedim...
Okumaya değer.
Beppo, daha gün doğmadan kalkar, gıcırdayan eski bisikletine atlar ve kentin bir ucuna kadar uzun bir yol alırdı. Orada öteki arkadaşlarıyla beraber, kendisine bir süpürge verilip temizleyeceği sokağın ismi söyleninceye kadar beklerdi. Beppo, kentin uykuda olduğu bu sabah saatlerini çok severdi. Görevini severek ve eksiksizce yerine getirirdi.
Reklam
Biraz uzun ama okumaya değer :)
Bildiğimiz anlamıyla modern insanın (Homo sapiens türünün) evriminden önceki basamakta bulunan, günümüzden 500.000 yıl kadar önce yaşamış, Heidelberg İnsanı olarak bilinen Homo heidelbergensis türü, Kuzeydoğu Afrika’da yaşayan bir popülasyona sahipti. Bu türün içerisindeki bir grup, Avrupa’ya doğru göç ederek buranın soğuk ve zorlu koşullarına adapte olacak şekilde değişmeye başladı ve bugün, insanın en yakın –yok olmuş– akrabası olan Neandertal İnsanı’na (Homo neanderthalensis) evrimleşti. Afrika’da kalan grupta meydana gelen bazı izolasyonlardan ötürü ise bir grup, bulunduğu koşullar altında nesiller içerisinde değişerek, Homo sapiens türüne, yani bizlere evrimleşti. Sonradan Afrika’dan göç etmeye başlayan bizler, Afrika’da Neandertal kuzenlerimizle karşılaştık ve bu türler ile aramızdaki türleşme tam olarak tamamlanmadığı için, çiftleşme şansımız oldu. Biz, yaptığımız göç sebebiyle Avrupa şartlarına uyum sağlamış Neandertallere kendi genlerimizi taşıdık ve onların popülasyonundaki gen dağılımını, yani çeşitliliği (varyasyonu) değiştirmiş olduk (tabii onlar da bizimkini değiştirdi). İşte bu, göçlerin evrimsel çeşitliliğe katkısının en güzel örneklerinden biridir.
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
60 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.