Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatım boyunca kendimle ilgili uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Yani duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilemiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğiniz. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum. Eğer sahiden birinin yakınında duruyorsam, bu kadarla da olsa farkına varabiliyorum olup bitenlerin. Yakınlarında olmanın hakkını veriyorum ve bunu onlardan da bekliyorum.
Mesele; insanların hatasıyla, kusuruyla, günahıyla uğraşıp başkalarında kusur bularak kendi kendimize bahane üretmek değildir. Bu iş bizim işimiz değil Allah’ın işidir; çünkü kullarını hesaba çekecek olan odur. Allah “aranızda hüküm verecek olan benim." Siz başkalarını bırakın, hakkınızdaki hükmü vermek bana aittir. Huzuruma geldiğinizde
Reklam
Hayatım boyunca kendimle ilgili uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Yani duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilemiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum. Eğer sahiden birinin yakınında duruyorsam, bu kadarla da olsa farkına varabiliyorum olup bitenlerin. Yakınlarında olmanın hakkını veriyorum ve bunu onlardan da bekliyorum. Anlayıp da anlamamazlıktan geldiğim zamanlar da oldu. Bana hiçbir şey anlatmasa da anlayıp, sonra geri dönüp gittiğim zamanlar. Ama anlamak sorunu çözmeye en küçük katkı sağlamadığı gibi aksine zorlaştırıyordu. İşte o zamanlarda çekip gittim. Bunun utancını da yanıma alıp öyle gittim.
Hayatım boyunca kendimle ilgili olarak uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Yani duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilemiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımļa anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum. Eğer sahiden birinin yakınında duruyorsam, bu kadarla da olsa farkına varabiliyorum olup bitenlerin. Yakınlarında olmanın hakkını veriyorum ve bunu onlardan da bekliyorum.
"Aslına bakarsan kayısıyı hiç severmedim." Başını biraz eğerek yaklaştırdı. "Ben her zaman zeytini tek geçerim." Flynn neredeyse tõkezleyecekti. Kızın sözleri içinden akıp geçti. Kalın kafalının teki değilse -ki o da gayet mümkündü- zeytin kendisi oluyordu. Jo sadece birkaç kelimeyle ona diz çöktürecekti, göğsünün içi alev alevdi, gergindi ve sızlıyordu. Bu, zeytin dalı uzatmaktan fazlasıydı. Bu, lanet ağacın tamamını uzatmak gibi bir şeydi.
Dost düşman birçok kişi beni tanımlamayı, anlatmayı, sınır­ lamayı denedi. Dinledim, sustum, gülümsedim. Birçok deneme ve uzun süren bir yalnızlık karantinası sonrasında olası hayatın yarısına geldiğime göre sanırım kendimi herkesten daha iyi ben tanırım. Ben bir eylem adamı değilim, felsefeci değilim. Tarihten hoşla­ nırım ama asla bakan olmayacağım; teoriler ilgimi çeker ama asla bir sistem oluşturmayacağım. Ne bir tüccarım ne de bir aziz. Ba­ğımsız olabilmek için para istiyorum ama ne pahasına olursa ol­sun diyerek para üstünü bırakacak cesaretim de yok; her şeyden el ayak çeken büyük insanlara imreniyorum fakat ne tanrılara ne de cennetlere inancım var. Sadece beni ilgilendiren tüm bu sağlık ve hastalık, kabalık ve kötülük karmaşasında başkalarının ilgisini çekebilecek sadece iki huyum var. Birkaç kelimeyle ifade edecek olursam ben bir şair ve bir yok edici, hayalci ve kuşkucu, duygusal ve alaycıyım. Bu iki ruhun beraberce nasıl var olabildiğini ve birbirleriyle nasıl iyi geçine­bildiğini anlatmak çok uzun sürer ama ruhumun özü gerçekten böyle.
Reklam
"Evet, benim, ben, profesör Ayhan Balba. Sayın Vali Bey..." Ve Ayhan anlattı: birkaç kelimeyle yaralanan öğrenciyi ve saldırganları. "Ve kapıdaki polis kuvveti bir avuç saldırganı durdurmak için hiçbir girişimde bulunmadı. Jandarma istiyoruz, beyefendi, asker istiyoruz..." "... yetkinizin dışında mı? Siz valisiniz, beyefendi. İsterseniz bütün şehri ayağa kaldırabilirsiniz. İnsanlar vurulabilir, ölebilir. Biz bir avuç kişi burada ne yapabiliriz, onu bilmem. Durumu takdirlerinize bırakıyorum... teşekkür ederim."
Sayfa 95 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
tek kelimeyle mahvoldum
Eğleniyorlardı. Yaşıyorlardı. Ve ben, kafamın içine ve yalnız kendi ruhuma kapanmakla onların üstünde değil altında bulunduğumu anlıyordum. Şimdiye kadar zannettiğim gibi, kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık demek olduğunu hissediyordum. Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? Şu ağaçlar, onların dallarını ve eteklerini örten karlar, şu ahşap bina, şu gramofon, şu göl ve üzerindeki buz tabakası ve nihayet bu çeşit çeşit insanlar hayatın kendilerine verdiği bir işi yapmakla meşguldüler. Her hareketlerinin bir manası vardı, ilk bakışta göze görünmeyen bir manası. Ben ise dingilden fırlayarak, boşta yuvarlanan bir araba tekerleği gibi sallanıyor ve bu halimden kendime imtiyazlar çıkarmaya çalışıyordum. Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu. İşte bu andan itibaren bende, hayatımın istikametine hâkim olan değişme başladı. Lüzumsuzluğuma, faydasızlığıma bu andan itibaren inandım. Ara sıra hayata tekrar döner gibi olduğum, yaşadığımı zannettiğim oldu. Hatta bunları düşündükten birkaç gün sonra, yepyeni bir vaziyet, beni bir müddet için tesiri altına aldı ve oyaladı. Fakat ruhumun en derin bir köşesinde bu kanaat, yeryüzünün bana ihtiyacı olmadığı kanaati, her zaman için yerleşip kaldı.
Sayfa 126 - 125ten başlıyorKitabı okudu
_Aristo ile Hegel, diyalektiği oldukça geniş biçimde incelemiştir. Oysa asıl diyalektik, bugünkü doğabilim için en önemli düşünme biçimidir, çünkü ancak o, doğada ortaya çıkan evrim süreçleri, genel olarak iç bağıntılar ve bir araştırma alanından ötekine geçiş için benzeşimler ve bununla birlikte açıklama yöntemleri verir. _Boşinanların en boşu,
( Zarif bir Hristiyanlık eleştirisi. )
_Oorroossppuu çocuğu, kahbenin evladı, ciğeri 5 para etmez, domuz ahırında doğan cüzzamlı yahudi piç’i Tanrınız yapmadınız mı? İğrenç şarlatan. Tanrı’yla bir kaltağın düzüşmesinden doğan bu soytarının kanını ve etini, şarap ve ekmek diyerek, meyhane yemeği gibi yiyip bağırsaklarınızdan geçirip, sıçıp tanrıyı boka dönüştürmediniz mi? _Bir boka
Reklam
İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, biir bakışla bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum.
_Anormal bir duruma karşı gösterilen anormal tepki, normal bir davranıştır. _Korku, korkulan şeyi çeker, aşırı arzu da arzulananı yok eder. Korku, olayın anası, arzu, düşüncenin babasıdır. _İnsanlar kendilerini yaratırlar. Bazıları domuzlar gibi bazıları azizler gibi yaşarlar. İnsanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin
Gene eskisi gibi yarı vahşi, kendi başına buyruk bir kız olabilsem... Azarlamalar karşısında da deliye dönecek yerde, gülüp geçebilsem... Ben niçin bu kadar değiştim? Niye birkaç kelimeyle kanım kaynayıp çileden çıkıyorum?
Kolektivizm Yüzyılımızın tanrısı bu değil mi?
***** Evet, hep onu öyledim. Açıkça ve net biçimde. Sen duyamamışsan suç bende değil. Duyabilirdin tabii ama duymayı istemedin. Benim açımdan,bu, sağırlıktan da güvenli. Yönetmek istiyorum dedim hep. Ruhani atalarım gibi ama ben onlardan şanslıyım. Onların çabalarının meyveleri bana miras kalmış durumda. Büyük rüyayı gerçekleşmiş görmek de bana
Sayfa 903 - 903-911Kitabı okudu
279 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.