İlk defa bu kadar etkileşimli bir kitap okudum :)
Normalde müzik bilgim biraz vardır ama tabi ki batı müziği ile alakalı. Savaş hocanın bu kitabının yeniden basıldığını da görünce hemen alıp yıllardır merak ettiğim ve kendi müziğimizin öğrenmek istediğim konularını çok da teknik detayına girmeden sohbet havasında okumak gerçekten çok keyif vericiydi :) Notanın bizde de olduğunu sanıyordum mesela ama bizim müziğimizde nota yok. Bu ve buna benzer çok güzel bilgiler var.
Kitabın içerisinde; büyük bestekarların hayatları ile ilgili hikâyeler, batı müziği ile bizim müziğimizin farkları, örnek besteler, müziğin nasıl dinlenmesi gerektiğine dair yöntemler.. ve daha bir çok konu hakkında bilgi mevcut. Ama benim belki de en çok hoşuma giden kısım her makam için örnek şarkının olduğu bir müzik listesi eşliğinde okunması. Yani açıyorsun müziği kitabı okurken dinleyerek okuyorsun saniye saniye anlatıyor bak burda şöyle demek istiyor burda bunu anlaman gerekiyor gibi. Çok güzel değil mi ya :D Bildiğin etkileşimli müzik dersi daha ne olsun.
Ben çok beğenerek okudum ve kesinlikle okunması taraftarıyım. Savaş hocanın bütün kitapları okunur ama bu benim için ayrı bir yer etti. Hocanın dediği gibi : okumayana aşk olsun :)
Aşk-ı Memnu, 1899-1900 yıllarında ilk kez Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edilmiş, 1901 yılındaysa kitap olarak yayımlanmış, edebiyatımızın Batılı anlamda Mai ve Siyah’la (1897) birlikte ilk romanlarından biridir.
Aslında romanın en önemli özelliği de bu Batılı anlamda ilklerden biri olmasıdır. Roman, Türk edebiyatına Tanzimat’la birlikte
İnsanı makyajdan, kıyafetten ve lüks ortamlardan daha güzel gösteren şeyler var. Nezaket, tevazu, merhamet gibi, bunlar bizde var ise Allah kaybetmemize izin vermesin, yok ise kazanmayı nasip etsin.
Taşı taşırmak.. Ahmet Murat'ın penceresinden bizlere sunulan çok latif bir süleymaniye risalesi... Öylesine yazılıvermiş bir eser değil, sayfa sayısının az olması sizi yanıltmasın, dolu dolu bir kitap. Taşı taşırmak'tan benim anladığım maddeden taşan maneviyat/uhreviyet... Süleymaniye'ye hiç gitmeyen biri olarak madde yönüyle
Geleceğin Türkiyesi bilgili insanların ülkesi olacaktır. Onların emekleriyle yükselecek, terleri milletimizin çağlar boyu yaşamasını sağlayacaktır. İmansızlığı ilim sanan beyinsizler, ilme gözlerini kapamış hurafeciler silinip gidecektir. Kitabımız çeşitli âyetlerinde, Hazreti Peygamber çeşitli hadislerinde ilmi emreder. Tarihimizde ilmi yasaklayan Batı'daki engizisyona benzer mahkemeler görülmediği gibi hiçbir din ve medeniyette övülmediği kadar bizde ilim övülmüştür.
Ruhunda uyanan bir kıvılcım, bu kadar kısa sürede tüm vücudunu esir alabilir mi? Özellikle boş, gayesiz ve anlamsız bir yaşam(!) süren birinin ruhunu ele geçirip, o ruhta canlanma ve yaşama arzusu uyandırabilir mi? Raif'te öyle oldu. O kıvılcım onu yaktıkça yaktı külünü nereye savursaydı? Raif'in Maria'dan önceki dünyası karanlık ve sessizdi. Maria ile birlikte bu dünyası ışık aldı ve Raif bir ruhu olduğunu anladı. O benim hayalimdeki bütün kadınların karışımı diyordu bir cümlesinde. Çok nahif ve ince sevdi; kırmadan her şeye razı olup onun mutluluğunu kendi mutluluğu bildi. Ben Raif'in sevdasını ve duygularını ifade ederkenki zarifliģini sevdim ve Maria yerinde çok olmak istedim...
Maria ise erkeklere karşı büyük önyargıları olan biri. Ona her ne kadar kızsam da kim bilir eski yaşamında neler oldu ki hayat onu bu düşünceye sevk etti. Zaten bu önyargılar bazen bizde de kendini göstermiyor mu? Maria gibi bizde de inanmak noksan...İnsanlar bizden inanmak gücünü almışlar...Ama gel gör ki aşk nelere kadir? Aşk, en sarsılmaz sandığın 'en doğrularının' sağlamasını yapıyor...Büyük konuşmayacaksın yani;)
Burda bırakıyorum kelimeleri...Çünkü gerçekten ifade edecek kelime bulamıyorum. İkinci okuyuşum ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki üçüncü kez de okuyabilirim. Kitap sizi içine alıyor. Hasretini çektiğiniz aşka, güvene, inceliğe yani kısaca güzel olan her şeye hapsediyor. Ve bu hapisten çıkmak istemiyor insan. Müebbet yemeye hazır ve istekli...
Okuyun, okuyun, tekrar okuyun...
Keyifli okumalar diyeceğim ama duygu dolu okumalar desem daha yerinde olacak gibi:))
"Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda îman edenler için bir âyet vardır."
(Ankebut /44)
İman edenler ve akıl sahipleri için düşünmeye davetler var Kur'an-ı Kerim'de. Bu kitapta da düşündürecek, üzerinde tefekkür kurduracak nice hakikatler var. Hayret ettirsin, hayran bıraksın Rabbinin yarattıklarına diye.
Bir gün bir adam mahkeme heyetinin toplandığı sırada gelip “Allah'tan kork ey Ömer” dedi.
Orada bulunanlar onu susturmak istediklerinde Ömer, “Bunu söylemeyende hayır yoktur, bunu dinlemediğimizde de bizde hayır yoktur”
demiştir. (R.anh)
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır .Ağlayamadığımız zamanlar bizde o gücün de mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine kaim olan acılı bir sükûnet en şiddetli acıların hasıl ettiği göz yaşlarından bile daha yakıcıdır .
Ben bir pasifistim. Anarşist değil, liberteryen pasifistim. Bu seçtiğim varoluş fikrimi siz değerli okur dostlarımla paylaştığım, paylaşabildiğim için de mutluyum. Stefan Zweig gibi düşünürüm bu konuda.
Stefan Zweig, Yahudi olmasına karşın, tıpkı Kafka gibi Siyonizm’in açık bir destekçisi olmamıştır. Her insan doğduğunda birtakım kimliklerle