Çok alakasız olabilir ama sürekli üzüntülü,kederli,düşünceli alıntılar paylaşmaktan ziyade bugün ki mutluluğumu paylaşmayı tercih ediyorum. Çok aktif olamıyorum malum 52 yaşında bir bebeğim var,onunla ilgilenmekten aktifliğimi koruyamıyorum. Uzun bir aradan sonra küllerinden yeniden doğmuş,kanser de vermiş olduğu savaşı galibiyetle sonuçlandıran bebeğimin(annemin) bugün ki hikayesini anlatmak istiyorum🫠 aylardır rahat bir şekilde yürüyemeyen,konuşamayan,yataktan çıkamayan,hastaneye çoğu zaman tekerlekli sandalyeyle giren, yemek yerken zorlanan ve en ufak şeye ağlayan annem… Bugün rahat bir şekilde, kendi isteğiyle dışarı çıktı. Gezdik,yürüdük, bunun üstüne de keyif dondurması yaptık… anlayacağınız küllerinden yeniden doğan bir kadın oldu. Bugün dedim ki evet işte şimdi çiçeğim açtı ve bana gülümsedi. Benim için hayalden ibaret olmuştu bu durum. Evet gün sonunda biraz yoruldu ama onun adını tatlı ve aylardır beklenen güzel yorgunluk koyuyorum. Aramıza tekrardan hoş geldin canım annem…hep böyle mutlu,sağlıklı ol... Rabbim tüm hastaların,darda olanların yardımcısı olsun,iyi geceleriniz olsun.🧡
İlk defa bir kitabı anlatmaya hangi cümleler ile başlayacağımı bulamadım. O kadar çok anlatılacak duygu varken, atlarım, unuturum kaygısı yazmamı yavaşlattı. Ne kadar anlaşılır olabilir bilmiyorum ama denemekten de kendimi alamıyorum.
Ana karakterler Tehmine ve Zaur’un okuyuculara birer mektubu var, naçizane yazdığım, birazcık da olsa
İnsancıklar isimli ilk romanını bitiren Dostoyevski, 4 Mayıs 1845 tarihli mektubunda ağabeyine şunları yazıyordu: “Eğer ilk roman oturursa, kafamda edebiyat dünyasındaki yerimi sağlamlaştıracak birçok yeni düşünce var.”
İşte bu düşüncelerden birinin de, Öteki adlı romanından bahsediyordu.
O zamanın ünlü eleştirmeni Belinski; Dostoyevski nin
İnsan böyle inşa ediyor işte yalnızlığını.
Harcında korku, beceriksizlik, yorgunluk dolu
Sıradan bir anıt gibi kalakalıyor
Kendi içindeki kalabalığın meydanında.
"Sen kitapları okuyarak kendi yolunu kendi başına buldun. Bundan sonra yalnız kalmayasın diye seni bu akşam kitap okuyan diğer adamlarla tanıştıracağım." (Syf 360).
"Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer olur.(Syf 367)
Çok kıymetli bir hocamızın tavsiyesi üzerine okuduğum, yarı otobiyografik
“…zira dünyadaki hangi iklim, adına insan fabrikası denen iklimden daha iç karartıcıdır?”
-
Jean-Jacques Rousseau
Savaş, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdüren bir kavram. Dünyanın her yerinde bugüne dek sayısız savaş yaşandı ve sayısız insan hayatını kaybetti. İşkenceler, bombalı saldırılar, kılıçlı ve silahlı çatışmalar sonucu nice katliam ve soykırım
~
Bugün kendimle barışmaya karar verdim. Aldım vicdanımı karşıma bu yorgunluk yetmez mi(?!) diye sordum. Ses etmedi durdu ve bir kez daha sızladı.
Ah! dedi ah! Anladım bir kez de onu yorduğum için sızladı vicdanım.
Ertelenmiş bir uykum ve hep kendimden yorulmuşluğum var benim. Artık erken uyuyacağım..
"Ahmet Arif'in de dediği gibi...
Belki de
Bizi karşımızdaki kişinin şeytanlığı mı iyi birine çeviriyor? yoksa bizim çok uysal halimizden dolayı mı zalim bir sevgili oluyorlar? yıllardır çözemedim bunu insan her ilişkide başka biri oluyormuş bu başkalaşma ilişki süresince de gerçekleşebiliyor elbette.Bazen eşit başlamıyoruz beraberliklere.Yani bir tarafın hayranlığı,sevgisi diğerine
İnsan böyle inşa ediyor işte yalnızlığını. Harcında korku, beceriksizlik, yorgunluk dolu sıradan bir anıt gibi kalakalıyor kendi içindeki kalabalığın meydanında.
Hüsn ü Aşk
"Gayret dedi Aşk’a ey birâder
Gel yol eri yolda olmak ister"
Besmele-Hamdele-Salvele..
Merhum Şeyh Galib Hazretlerini Rahmetle yâd edelim. Hamd ile salvele getirip evvala; Hazretin ruhuna bir Fatiha armağan edelim.
Elimden geldiğince ve kalemim yettiğince, bu şaheseri terennüme ve dahi izaha yelteneceğim. Haddimiz ile
"Sana sarılıp yatarsam, çocukluğumdayım."
( S. 14 )
Gidipte kalmak istediğim tek yer olabilir çocukluğum. O zamanlara dair anılarım çok net ve evet şanslıyım ki aynı zamanda çokta keyifli. Yaşadığım her şeyin beynime kodlanmış bir kokusu var sanki. Bazen kendi irademle gidiyorum o günlere, bazen de hiç beklemediğim anda bir koku, bir
İŞTE GENE BEN ve SİZLERE YİNE OKUMUŞ OLDUĞUM ESKİ BİR KİTAPTAN, GÜZEL BİR İNCELEME DAHA. :) AMA UNUTMAYIN Kİ BU GÜZEL İNCELEMEYİ, BENİ PASO ENGELLEYEN ve İŞSİZLİĞİME SEBEP OLAN 1K’YA BORÇLUSUNUZ !!!
Savaşın tüm algısı tek bir kitapla değişebilir mi? İşte “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı eserimiz dünya edebiyat tarihinde, savaşın
Oğuz Atay
artık yaşamak istemiyorum...
onların istediği gibi yaşamak istemiyorum...
normal bir insan olmaya zorladılar,
bana boş yere vakit kaybettirdiler.
olmayınca da anormal dediler.
başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım,
mürekkeple yazmışlar;
oysa ben kurşun kalem silgisiydim,
azaldığımla kaldım.
kötü bir resim asarım korkusuyla
hiç resim
Seni elime alır almaz hissetmiştim o ağırlığı ve sorumluluğu... Dostluğun ağır sorumluluğuydu bu ve hemen okumazsam, bu sorumluluğu ihlal edeceğim duygusunun ağırlığı...
Kapağına baktım, kapağı bile çok anlamlıydı. Sağlam, ciltli ve sade, sert bir kapak kitabın koruyucu kalkanı gibiydi. Bu kapağa asıl anlam katan ise sanki konusunu henüz
Bireysel psikoloji=Adler
Alfred Adler'e nihayet giriş yaptım ve bu kitabı, İnsan Doğası ile giriş yaptığım için kendimi şanslı hissediyorum. Zira neden bireysel psikoloji deyince akla Adler gelir diye sorarlarsa garip gelebilir ama bu kitaptan yola çıkarak rahatlıkla cevap verilebilir.
Freud okuyan birçok insan ki ben de aynı kanıdayım.