Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
318 syf.
9/10 puan verdi
Hemen hemen bölümlerin hepsini, "Evet, şimdi bu yaşanılanların sadece bir rüya olduğunu söyleyecek" diye okudum. Fakat hiçbiri rüya çıkmadı. Buna sebeptir ki son bölüm beni tatmin etmedi. Nasıl ya? efekti ile son sayfayı okuyup kapağı kapattım. Son bölüme yakışır bir gerçeklik arzuluyorum :( Ruhi Mücerret'in mezar taşıma "..." yazdıracağım, Civan Casanova'nın ise "..." diye bir şey olmasaydı ben icat ederdim cümleleriyle dolu ilginç bir kitaptı. İsim seçimleri dikkat çekiciydi. Ruhi Mücerret ismi nereden bu kadar aşina geliyor diye bana dalgınlık katan düşüncelerim 201. sayfadaki alıntıyı okumamla aydınlandı: "Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım! / Mehmet Akif ERSOY, İstiklal Marşı." Farklı bir anlatım tarzına sahip başaralı bir roman. Beni bu kitabı okumaya iten sitedeki alıntılardı. Hakikaten okumak istememe değdi. Bu sitede olmama değiyor, güzel bir kitapla daha karşılaştım. Düşünüyorum; burada alıntılar bana önayak olmasaydı kendi koşturmacamda ne bu kitabın adını duyardım ne de okurdum. Bu yüzden memnuniyet doluyum. Siteyi kuranlara, üyelere ve beni bu siteyle tanıştıran kitap aşığı arkadaşıma bir kez daha bu yorum aracılığıyla teşekkür ediyorum.
Ruhi Mücerret
Ruhi MücerretMurat Menteş · April Yayıncılık · 201315,4bin okunma
678 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
36 saatte okudu
Bir insanın kendini aradığı ve bir türlü bulamadığı bir roman. Kitapda aşka yer verilse de ikinci perde olarak kalıyor. Ancak Van gogun başına ne geldiyse aşk üzünden gelmedimi? Zengin Van Goglar varisi olan Vinsent Van Gog sırf aşık olduğu kız için vaiz olmaya karar verir. Ve bu karardan sonra yaşadığı acıları her satırda bize yaşatır. Vaiz olarak Borinaja gönderilir. Madencilerle yaşadığı, ki buna yaşamak denirse acı, açlık, sefalet dolu hayatı beni daha çok etkiledi. Ona ayrılan parayı, yatağını hatta son giysilerini bile güne 2 frank alan madencilere verir. Günlerce aç yatar. Yazar Vinsentin yaşadığı acını, onun açlığını öyle ustalıkla kaleme alır ki ne yalan söyleyeyim ben bile o açlığı, soğuğu duyar oldum. Ne kadar iyilik yapsa da Allah yolunda doğru bir yolda olamadığını düşünür. Ve o dalgınlık, o düşüncelerle madencileri seyrederken kağıt kalemde bir şeyler karalamaya başlar. Ve artık kim olacağına karar vermiştir. Peki bu kadar koray mı? Açlık, hastalık, insanların ona nefreti, bir fahişeyle evliliği, delirmesi ve bunca acılara rağmen 9 yıl geçse bile bir türlü bir tablosunu bile satamayan bir Vinsent Van Gog bekliyor sizi. Sonunu yazmam doğru olmaz diye düşündüğüm için henüz bitirmeden yorum yapmak istedim. Okumanızı tavsiye ediyorum. Xoş mütaliələr :)
Yaşama Tutkusu
Yaşama TutkusuIrving Stone · Cümle Yayınları · 2015320 okunma
Reklam
464 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Bir ailenin altı nesil boyunca yaşamının edebi bir dille anlatıldığı bu kitap okurken büyük bir keyif veriyor. Yazarın anlatım gücüne hayran kalıyorsunuz. Daha önce bu keyfi Karamazov Kardeşler'i okurken almıştım. José Arcadio Buendia ve Ursula'nın hayatı anlatılarak başlıyor kitap. Ardından onların çocukları ve torunları diye devam eden bir dünya insan kitaba girip çıkıyor. Ve hepsi derin karakterler, hiçbiri yüzeysel değil. Her bir karakter anlatıla anlatıla bitmez. Olaylar gelişiyor. Eskiler ölüyor, yeni kişiler doğuyor. Ve Gabriel Garcia Marquez sanki tüm bu zaman boyunca her karakterin içinde yaşamışcasına onları dışardan bir gözle anlatıyor. Tasvirleriyle sizi hayalgücünüzün büyüklüğünü ortaya çıkarmaya davet ediyor ve onu özgürce kullanmanızı sağlıyor. Kitabı okurken biraz dalgınlık yaşarsanız dahi çok önemli kısımlar kaçırıyor, kitabın ne kadar dolu ve yoğun olduğunu anlayınca her cümleyi iyice anlamak için tekrar tekrar okuma isteği duyuyorsunuz bu kitapta. Kitapta can sıkıcı olan tek şey ise cinsellik kısımlarının biraz uzun tutulmasıydı. Özellikle bu başta can sıkıcı olsa da sonra keyif verici bir duruma dönüşüyor. Buna rağmen daha fazla psikolojik tahlil ve olayların anlatılması olsa daha hoş olabilirdi. Kısacası bu kitap her yönüyle okunmaya değer bir kitap.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,1bin okunma
Esirler 1.Perde
Her şey ölümden daha korkunçtur. (Sükut) Bazı gece uyuyamazsın, içinden uykuyu alıp götüren büyük bir derdin vardır. Yarın karşılaşacağını ve önünde ezileceğini bildiğin birçok müşkülat yakıcı bir güneşin ışığı gibi gözlerine vurur, seni uyutmaz. Sen yorgun, bitkin, bir dakika kendini unutabilmek için çareler ararsın. Kalbinin etrafında gürültü yaparak sana uykuyu haram eden bu düşünceleri bir an olsun kafandan çıkarmaya karar verir, yüze kadar sayar, yahut gözlerini sabit bir noktaya dikerek hiçbir şey düşünmezsin. Yavaş yavaş tatlı bir dalgınlık vücuduna yayılmaya başlar, adeta her tarafının yumuşadığını duyarsın. Fakat bu anda kafandan zorla çıkarıp attığın düşünceleri dışarda tutan eller de yumuşar. Ve bir sandalın altındaki deliği kapayan tıkaç oradan alındığı zaman sular nasıl deli gibi içeri dolarsa, bu düşünceler de tekrar kafana hücum ederler. Sen, kalbin şiddetle çarparak uyanırsın. Aynı azap yeniden başlar. Seni asıl harap eden, şimdi uyusan bile yarın akşam bu işkencenin gene tekrar edeceğini, hiç bitmeyeceğini bilmektir. O zaman gözlerinde bir uyku tüter. Öyle bir uyku ki, ne çarpıntısı vardır, ne de yarını... Yorgun vücudun boylu boyunca yatıp dinlenecek ve hiçbir düşünce, hiçbir dert sana gelmeye yol bulamayacaktır. İşte ölüm bu uykudur... Geceleri gözlerini kapayamayanların aradıkları uzun ve rüyasız uyku
Yapı Kredi Yayınları
Sevgili Dost, Yaşlandığında Eyüp Sultan olmak istersen, gençliğinde aşık ol İstanbul’a. Sevgili Dost, Hala düğünlerde oynuyorsun. Sevgili Dost, Yarışmada “yardım edin lütfen” diyorsun hala. Sevgili Dost, Ne zaman televizyonun düğmesini kapatacaksın? Sevgili Dost, Ne zaman açacaksın ‘Kitab’ı? Sevgili Dost, Bu ne dalgınlık? Sevgili Dost, Aşık mısın? Sevgili Dost, İstanbul’a?”
Sevgili Dost, Ne zaman açacaksın 'Kitab'ı? Sevgili Dost, Bu ne dalgınlık? Sevgili Dost, Âşık mısın? Sevgili Dost, İstanbul'a?
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Sonbaharın insana kendini sevdiren bir tonu vardır. Gökte insanı ezmeyen, kurşuni bir renk olur. Ekimde falan Sultanahmet'e gittiğimde de aynı şeyi hissederim. Yapılardaki, gökyüzündeki, insanlardaki dalgınlık hemen sana da bulaşır. Bunaltmış bir yazın altından gelen tatlı bir hüzündür. Sana geçiciliğini hatırlatır. Bir gün çekip gideceğim ama bütün bu görünenler yine aynı kalacak diye düşünürsün. Kendini ciddiye almaktan vazgeçmeye başlarsın. Yaşama sevinci denen şeyle hüzün aslında ne kadar kardeş olduklarını görürsün. Budapeşte'de de en çok bunu hissettim. Yabancı, beni hiç takmayan bir tarihin içinde herhangi bir hevesli gibi dolaştım durdum. Bu beni mutlu etti.
Dalgın Adam.
Patron beni odasına çağırdı ve işime son verdi.Sebebi dalgınlığımmış. Nasıl olsa beni işten çıkarmıştı artık.Kaybedecek bir şeyim yoktu. Yılların birikmiş hıncını kendisinden çıkardım. Ağzıma geleni söyledikten sonra kapıyı yüzüne çarparak üç metre yükseklikten kendimi bahçeye bıraktım. Allah'tan patronun odası binanın ilk katındaydı. O yüzden
Sayfa 26 - Say YayınlarıKitabı okudu
218 syf.
10/10 puan verdi
St. Petersburg'ta yaşayan genç ve yalnız bir adam, bir gün kendisi gibi yalnız olan bir kadınla karşılaşır. Birbirleriyle tüm hayallerini ve iç dünyalarını paylaşan ikili St. Petersburg'un sokaklarında dört beyaz gece geçirirler. Yaz gelince tüm Petersburg sokakları boşalır. Bu durum kahramanımızı çok yalnızlaştırır. Sürekli Petersburg
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202073,8bin okunma
495 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
"Bir keresinde Osman'a, 'Eğer hayatım, kırılacak bir eşya, bir bardak ya da bir vazo, ne bileyim öyle bir şey olsaydı eğer, bunu tutması için Hediye'ye verirdim,' demişti, 'ondan başka herkes, bir dalgınlık anında onu bir yerde bırakabilir, düşürebilir, bir acı duyduğunda elinden atabilirdi ama o, hiçbir zaman, hiçbir şartta onu elinden
İsyan Günlerinde Aşk
İsyan Günlerinde AşkAhmet Altan · Everest Yayınları · 20172,994 okunma
Reklam
Kader
Mesela bir gün, Eminönü meydanında bir otomobil bir adamı çiğner. Hadiseden on dakika evveline gidelim. Adam, mesela Gülhane Parkının önündedir. Otomobil de faraza Taksimden geliyor. Manzarayı görüyor musunuz? Geliyor! Bin otomobil içinde bir otomobil ve yüz bin adam içinde bir adam. Ne adam çiğneneceğini bilir, ne de otomobil çiğneyeceğini. İkisi de bir sürü tesadüflerle bilmeden birbirine doğru yaklaşırlar. Mesela adam bir dükkanın önünde durur. Bir kutu kibrit alır. Bir iki adım atar. Bir arkadaşıyla konuşur. Bir vitrini seyreder. Bu masum hareketlerin bile birkaç dakika sonra kopacak faciada hisseleri vardır. Bütün bu hisseler birbirine esrarlı bir şekilde geçe geçe nihayet meş'um anı doğururlar. O an gayet basit bir son sebebe dayanır. Bir dalgınlık, bir bilgisizlik, şu bu. Tesadüflerin kim bilir nasıl ve nereden idare edilen son derece girift ve içinden çıkılmaz bir riyaziyesi vardır.
Sayfa 42 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Sevgili Dost, Ne zaman açacaksın kitabı? Sevgili Dost, Bu ne dalgınlık? Sevgili Dost, Aşık mısın? Sevgili Dost, İstanbul'a?
Sayfa 135Kitabı okudu
765 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.