“Yol, evimdir benim.
Yoldayken tüm dertlerim pul olur ama yeni dertler de edinirim.Çünkü “dert” güzel kelimedir lügatimde:”Bir derdim var dedinmi;bu bir sıkıntım var demekten farklı manaya gelir. Bir derdim var demek, benim lügatimde “Bir inadım, iştahım, heyecanım, hevesim, hikayem, arayışım var.” demektir. Tutkum capcanlı demektir. Amacım var; sorularım, aradığım yanıtlarım, varacağım şehirlerim, gerçekleştireceğim hayallerim, öğreneceğim yepyeni şeyler, önümde yeni keşifler, yeni bir hayat var demektir. Tadına bakacaklarım, koklayacaklarım, içime çekeceklerim, ilham alacaklarım, dinleyeceklerim, dokunacaklarım, bağrıma basacaklarım.. Uzaklaşacağım ve kavuşacağım bir şeyler..
“Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonra kişilik, hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır, bakışlarına çok güzel, ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım, otuzuna değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız aylık söyleşide ondan şöyle söz ettim: Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememişim. bugün ortaya çıkıyor.”
“…hicbir zaman inandiramadim seni seni kahramansiz bir dunyaya neden inandigima. hicbir zaman inandiramadim seni o kahramanlari uyduran zavalli yazarlarin neden kahraman olmadiklarina. hicbir zaman inandiramadim seni o dergilerdeki resimleri cikanlarin bizden baska bir soydan olduguna. hicbir zaman inandiramadim seni siradan bir hayata razi olman gerektigine. hicbir zaman inandiramadim seni, o siradan hayatta benim de yerim olmasi gerektigine.”
...aranılan şey güzellik ya da cazibe değil artık; look (görünüm). Her kişi kendi görünümünü arıyor. Kendi varoluşunu ileri sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert etmeksizin boy göstermekten başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. Varım, buradayım değil; görülüyorum, bir imajım var; bak bana, bak! Narsisizm bir değil bu; sığ bir dışadönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği bir tür reklamcı saflığı.
Eskiden yolculuk yapmak başka bir yerde olmanın ya da hiçbir yerde olmamanın yoluydu. Bugün, bir yerde olma duygusunu hissetmenin tek yoludur. Kendi evimde, her türlü enformasyonla ve bir yığın ekranla çevrelenmiş olarak, hiçbir yerde değilim artık; ama yine de dünyanın her yerindeyim, evrensel sıradanlığın içindeyim. Burası; bütün ülkelerde aynı yerdir. Yeni bir kente, yabancı bir dile ayak basmak ansızın kendimi burada ve başka hiçbir yerde bulmamdır. Beden, bakışını yeniden bulur. İmgelerden kurtulmuş beden imgelerine yeniden kavuşur.
Kimi zaman içimde kurduklarımı, yaşayabildiklerimden daha iyi bulduğum için, onları anlattım sana. İçimde kurduklarım da yaşam değil midir? İçimde kurduklarım da gerçek değil midir? Benim içimin gerçekleridir bunlar.
Tüm yapıp ettiklerimizle aramızdaki mesafe, aslında bunların yarattığı iktidarın ne kadarından vazgeçebildiğimizin mesafesidir.Hayat aslında kalabalıkmış gibi görünüyor ama çok izole yaşıyoruz ve yalnızız.Her şeyden haberdarmışız gibi davranıyoruz ama çok da yalnız ve çaresiziz aslında. Biz İstanbul’da küçük kasabalarda, küçük şehirlerde yaşıyoruz aslında. Aslında hatırlamak, ayıklamaktır. Belleği diri tutmak da ahlâkî bir seçim aslında. Utanmayı kaybetmek aslında kişinin kendine olan saygısını kaybetmesidir.
"Dedemden öğrendiğim, 'insan olmak' kendi mutlu olduğun şeyleri yanındakilere de iletmektir. İnsan, kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi bir başkası için de aynı şiddette isteyebiliyorsa 'insanım' diyebiliyor."
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.