Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burcu Karakaş

Burcu Karakaş
@burcukarakas
Yüksek Lisans
7 Şubat
22 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
“Niye? Çünkü her insanda öyle bir yer var. İnsan kaybolmak ister çünkü. Bakma sen söylediklerine, insan kendini feda etmek ister. Bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikayede erimek ister. Başka türlü katlanamaz aslında kendine.”
Reklam
... Bazan da yıkılarak kendiliğimizden ya da bir kurşunla Ve bu hızlı akışa yaşayıp ölmek deriz. Yaşayıp ölmek, deriz, ne denir daha başka Denir, çok şeyler denir, biliyorum Geçecektir hayatımıza mutlaka Çok inandığımız bir şeyin çocukluğu Sonra gençliği, sonra oturmuşluğu Sonra hayat hayat gibi olacaktır. Bakma sen, kuşlar bir uçumluktur ne de olsa Denizler bir fırtınalık görkemli Bizse kendimizi insan olarak Bir tohum gibi dikmişiz sonsuzluğa.
Bütün iyi kitapların sonunda Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda Meltemi senden esen Soluğu sende olan Yeni bir başlangıç vardır Parmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır Her başlangıçta yeni bir anlam vardır. Nedensiz bir çocuk ağlaması bile Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“onun bu gülümseyişinde hem bir sevinç, hem de meydan okuma bulurdum.” “hem konuşmaya ne gerek vardı? insan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.” “geçmişi unutmadım, unutabilir miyim hiç? ama ondan uzaklaştım.” “ben artık sürekli olarak iyi bir şeyin olacağını bekliyor, bunu istiyordum.”
keşke kırılgan olacağıma düpedüz alıngan olsaydım. o zaman işim kolaylaşırdı. hızla hoyratlaşan bir toplumda gücenikliklerimin sayısıyla başa çıkamayacağımı anlar, bu eğilimimi daha nesnel ölçülere vurmayı denerdim. oysa kırılgan yapının temel özelliği, kırk yılda bir, ama tam anlamıyla kırılması. yıllar önce, bu huyumu bilen bir dostum bana olmadık bir oyun ettikten sonra özür dilemişti: affedersin. ben de aramızdaki ilişkinin nasılsa eski sıcaklığına asla dönmeyeceği bilinciyle, "peki affettim," demiştim; akrebi, soktuğu için suçlayamazsınız ama yoluna çıkmaktan kaçınabilirsiniz. vurucu gözlem o anda geldi: "zaten sen affedersin de bağışlamazsın."
Sayfa 439
Reklam
Tut Ki Ben tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan ya da çok iyi bir şiir yazsan bir saatin aralıksız işleyişi bir çocuğun bir sokak kedisini sevişi bilmem ki sanki güzel bir akşam gibi onun için her akşamı iyi yaşamalıyım yani kıskanılan onu demek istediğim hepsi
Kolay mı aşılır geçilir affetmenin dağları kendinden geçmek kolay mı? bir bir affetmek ardında kalan ama aklından çıkmayanları insanın kendine bağışı kolay mı?
Sevginin yalnızca bir duygu olmadığını, bilgi de gerektirdiğini kendimden biliyorum. Sevgi savurganlığım yüzünden habire su vererek çürüttüğüm kaktüsler hâlâ aklımda. Bir dostum 'iyi ki balık beslemiyorsun' demişti. 'Her halde havasız kalmalarına üzülür sudan çıkarırdın onları'
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: “Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen..?” Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.
Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti...
Reklam
... Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok. Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok. Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok. Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok!
Yabancıların en yakını... En yakın yabancı sendin, Daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza, Yaslanırken boşlukta duran bir merdivene henüz. Güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız, ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız en güçsüz kollarla- Çözüldü aşkın zarif ilmeği bulandı aynalar duruluğu. Çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu ... Yabancıların en yakınıydın sen!
Zamanla bir müziği, bir insanı, bir çocuğu kendinizi vererek dinlemeyi öğreneceksiniz. Seyretmeyi, her şeyi güzel görmeyi değil, fakat görmeyi, tatmayı ve bir sürü teferruattan ibaret olan hayatın her şeyinden zevk almayı, dolayısıyla mutlu olmayı öğreneceksiniz. Mutluluk, içinde bulunulan durumlar ne olursa olsun, isterse acı şeyler olsun, onları duymak, yaşamak demektir. Böylece zinde kaldığınızı göreceksiniz.
“Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vâkıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.”
Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya... (Cumartesi Yalnızlığı)
69 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.