Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Samet ÇALARAĞLAR

Samet ÇALARAĞLAR
@canas_evrad
Prodüktör
Üniversite
İstanbul
İstanbul
3 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Denizkabuğundan Çıkan Ses
Sarı saçlı çocuk, kayadan indi, lagüne doğru yöneldi. Okul üniformasının ceketini çıkarmıştı. Elinde tuttuğu ceketin ucu yerlerde sürünüyordu. Ter içindeydi; kurşuni gömleği gövdesine, saçları alnına yapışmıştı. Vahşi ormanda açılan uzun yaranın izi sıcakta buğulanıyordu sanki. Sürüngen bitkilerle kırılmış ağaç gövdeleri arasında ağır ağır tırmanırken, bir kuş –kırmızılı sarılı hayalimsi bir kuş– cadılar gibi bir çığlık atıp, gökyüzüne doğru ışıl ışıl süzüldü. Başka bir ses yankıladı bu çığlığı. “Hey!” dedi ses, “bekle bir dakika.” Vahşi ormanda açılan yaranın kenarındaki bitkiler sarsıldı, bir yığın yağmur damlası pıtır pıtır yere döküldü. Sarışın çocuk durdu, farkına varmadan çoraplarını dizlerine doğru çekti. Bu hareketle birlikte, bir an için, bir İngiliz kasabasına döndü vahşi orman. Ses gene konuştu: “Bu sürüngen bitkiler yüzünden kıpırdayamıyorum neredeyse.”
Sayfa 13
Reklam
120 syf.
·
Puan vermedi
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez
7.4/10 · 77,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
" '-Hadi kızım, anlat,' demişti ona, öfkeden titreyerek, '-...kim olduğunu söyle bize.' Kız, onun adını ancak söyleyebilecek kadar bir süre duraksamıştı. Karanlıkların içinde aramıştı o adı, bu dünyada ve öteki dünyada birbirine karışmış onca ad arasından ilk bakışta bulup çıkarmıştı onu; tıpkı ölüm fermanı ezelden beri yazılı olan iradesiz bir kelebekmiş gibi, isabetli bir atışla onu duvara mıhlayıvermişti. '-Santiago Nasar...' demişti."
"Aynı nehre iki kez giremiyorsun. Yaşadığın hediye gibi anları tekrarlayamıyorsun. Her şeyi aynı tutsan da artık farklı bir zamandasın. Senin dışındaki her şey değişiyor ve sen, her şey ve her değişken olamıyorsun... Yaşadığını, yaşadığın an yaşayacaksın. Gökyüzüne bakacaksın uzun uzun, rüzgarı çekeceksin içine uzun uzun. Kim varsa sevdiğin, öp öp öpeceksin. Seviyorsan, yüzünü güldürene dek söyleyeceksin. Her âna, eşsiz bir heykele, bir sanat eserine bakar gibi kıymetini teslim edeceksin ki, o da seni kucaklasın. O, o âna özel bir gösteri. Bir daha orası öyle olmayacak. "
Reklam
" '-Bu doğru...' dedi muzaffer bir edayla. "-Sen hayattasın çünkü zayıftın. Çünkü öldürmeye layık değildin. Seninle seks yaptıktan sonra tek istediğim seni evine götürmekti, çünkü iyi değildi, hiç iyi değildi. Bunu bilmek hoşuna gitti mi? Hayattasın çünkü hiçbir özelliğin yok, çünkü seni istemedim. Elime yapışandın sen, seçtiklerimden birisi değil. Bunu bilmek hoşuna gitti mi?"
"Evvela aynadaki haline bakıp kendisine aşık olan ve ırzına geçen, ardından söz olacak diye kendisini nikahına alan insanın dünyasıdır bu. Sonsuz bir sevgiyle evinde yalnız bırakmalıdır onu. İnsanın başına ne geliyorsa hep iyi niyetinden geliyor, haklısınız. Bence siz başkalarını da kendiniz gibi sanıyorsunuz. Ama yapmayın. Hemen güveniyorsunuz insanlara. Babanızın oğlu mu bu insanlar?"
"Şimdi böyle anlatınca, üzerinden asırlar geçmiş gibi geliyor. Hepsi başka bir hayatta, başka biri tarafından yaşanmış gibi. Konuşmuştuk, reenkarnasyon hakikaten var, ama sebeplenmek için öbür tarafa intikal etmek gerekmiyor. İnsan tek ömürde, aynı bedende, birden fazla kişi olarak yaşıyor. Her kayıp, her acı tecrübe, her günbatımı ve gözyaşıyla biraz değişiyor. Her kazanım, tatlı deneyim, gündoğumu ve tebessümle değiştiği gibi... İnsan, tek kişi olarak doğup çok kişi olarak ölüyor. Kimileri buna çoklu kişilik bozukluğu diyor, ben insanlık hali demeyi tercih ederim."
"Neden bir de rüya görürüz? Her şey olup bittikten sonra, neden bir de rüya görürüz?... Karmaşanın, keşmekeşin, hayatın yorucu zenginliğinin içinde eksik kalan nedir ki, uykunun kuytusunda ille de tamamlanması gerekir? Rüyamızda birbiriyle ilgisiz gibi görünen ayrıntıları, bilincimiz, önden gürültülü bir lokomotif gibi çekip bir yere, örneğin; bir anlama mı götürür? Yoksa o ayrıntılar, bilincimizin balonuna batan 'iğneler' midir?"
"Çoktur, çiftleştiği hayvanların sayısı tazı gelip onu işkenceyle öldürünceye dek, daha bir sürü hayvanla çiftleşecek. Toprak, para demek... Tazıyı; bilgelik, sevgi, erdem besleyecek... Feltro ile Feltro arasında olacak ülkesi; uğruna bakire Cammilla, Eurialus, Turnus ile Nisus'un can verdikleri, bahtsız İtalya'ya, esenlikler getirecek."
Reklam
"Nerede ki birileri, her şeyi ele geçirir; orada elleri boş kalanlar da mutlaka olur... Herkes bilmez çok sayıda 'benim'e ulaşmanın hilelerini ve gizli işaretlerini... Üstelik bir tür cesaret de gerektirir bu iş, ki bu da bizim onu dediğimiz şeyle pek bağdaşmaz. Çokları, utanmazca, Tanrı'yı soyup soğana çevirirler... Başka bir yol bilmezler. Hatta kötü bir şey yaptıklarının bile farkında değillerdir... Çünkü hepsi, düşünmeden ve utanç duymadan aynı şeyi yaparlar. Kimiyse, daha doğar doğmaz bütün 'benim'lerini babasından alır. Ne derseniz deyin, Tanrı'nın pek bir şeyi kalmamış, insanlar her şeyini almışlar ve kendi 'benim'leri, 'senin'leri haline getirmişler... Birileri çıkıp daha fazla istediği için, Tanrı, güneşini bile herkese eşit dağıtamıyor... Birçokları gölgede küskün ışınları yakalamaya çalışırken, pek azı güzel ve büyük güneşli alanlarda oturuyor..."
Sayfa 60 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
"O, yaşına göre, tenis üzerine epey şey biliyordu. Gerçekten biliyordu... Ama, bir süre sonra, lanet konuşmanın tam ortalık yerinde, '-Kentteki Katolik Kilisesi'nin nerede olduğuna hiç dikkat ettin mi acaba?' diye sormaz mı!? Bunu, benim Katolik olup olmadığımı anlamak için sorduğunu anlıyordunuz. Gerçekten de bunun için sormuştu o soruyu... Önyargılı biri olduğu için filan değil. Yalnızca bilmek istemişti. Tenis üzerine sizinle konuşmak filan, çocuğun çok hoşuna gidiyordu. Ama anlıyordunuz... Bir de Katolik olsaydınız, çok daha hoşuna gidecekti. Böyle zırvalıklar beni hasta ediyor. Konuşmanın içine etti filan demiyorum -etmedi-, ama sormasının bir yararı olmadığı da kesindi... Güzel güzel konuşurken, hiç iyi bir şey değil bu, demek istiyorum. Hepsi bu yani."
Sayfa 108 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"18.yüzyılda; Balkan Rönesansı, İstanbul'daki Osmanlı, Barok Çağı, yeni bir dönemin ve yeni bir mimar tipinin doğmak üzere olduğunu gösteren belirtilerdir."
"Çünkü öyle güzel bir kafaydı ki çocukluk mereti; bugüne kadar ne içtiysem, ne denediysem, hiçbiri beni tekrar oraya götüremedi... Nasıl götürsün? Tanıdığımız herkesin hayatta olduğu, ölümsüz yıllardı o zamanlar. Herkes çivi gibi, dipdiri ayaktaydı. Teyze, amca dediğimiz insanlar dahi, en fazla bizim, şimdiki yaşımızdaydı. İnanmıyorsan git bak... Bütün o teyzeler hâlâ en vatkalı, en permalı halleriyle oradadırlar. Rüya gibi... Sanırım bu nedenle rüyalarımda çocukluğumu görmüyorum. Bir rüyanın rüyası kolay kolay görülmüyor..."