Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Toplumsal çöküş!
On dört asır önce insanlık bir kez daha ateş çukurunun kenarına kadar gelmiş, yeryüzü ifsat olmuş, doğrular ve yanlışlar, iyiler ve kötüler yer değiştirmişti. Yaratıcısını unutan insan, aklın kabul etmeyeceği bir şekilde kendi elleriyle yaptıkları putlara mistik güçler yükleyerek kutsayıp yüceltiyordu. Yaratıcıyla birlikte ilahi mesajlar da
Reklam
Cennete giriş, başkalarının yargılarına bağlıdır. Cennetle olan ilişkimiz, yargılayanların ve yönetenlerin dayattığı bir hiyerarşiye tabidir. Halbuki kişi ile cehennem arasında kimse yoktur. Gözüne girmeye çalışacağımız, (kendimiz de dahil) yalan söyleyeceğimiz, lütfunu kazanmak için çırpınacağımız ya da adakta bulunacağımız kimse yoktur arada.
Havva elmaya uzandı! Elveda cennet bahçesi, senin günahsız sevinçlerine; verin elinizi acılar, açlık, soğuk, gönül kırgınlığı, ağıtlar, gözyaşları, utanç, kıskançlık, kavga, kötülük, onursuzluk yaşlılık, yorgunluk,vicdan azabı; sonra umutsuzluk, ötelerde esneyen cehennem kapısına bakmadan ölümün salıverilmesi için yakarış!
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yad eller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için… Bizi öyle harab,
Reklam
Ne mutlu, ne de mutsuzum artık. Her şey geçip gidiyor. Bugüne dek yaşadığım, sözde insan dünyasındaki tek gerçek cehennem andıran bir evren. Her şey geçip gidiyor. Yirmi yedi yaşına gireceğim bu yıl. Saçlarıma aklar düştüğü için insanlar kırkımı geçtim sanıyor.
Arşı taşıyan ve onun etrafında bulunanlar ( melekler ) rablerine hamd ile tesbih ederler ve ona iman ederler ve iman edenler için mağfiret dilerler. " Ey rabbimiz ! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır.O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru ! " ( mü'min - 7 )
Sekiz gün ne evden çıktı, ne de dairesine gitti. Hasta, hem de çok hastaydı; ama bedensel hasta olmaktan çok ruhsal bakımdan rahatsızdı. Bu sekiz gün, onun için tam bir cehennem oldu. Herhalde bunlar öbür dünyada ki hesabına sayılacaktı onun.
Bir gözlemci İsrail'deki ilk transit kamplardan birinde soykırımdan "zor bir insanlık olayı" diye bahsetmiş ve "bu insanlar öyle bir cehennem görmüşler ki şimdi hiçbir şey onları harekete geçiremez. Duyuları körelmiş," demişti.
Sayfa 178
Reklam
Kuan <3
Bir yanda gül renkli şarap, ay yüzlü sevgili, Öte yanda iki yüzlü dincilerin zilleti: Çoğu cehennemlikmiş dünyada aşıklann. Desene, kimsenin göreceği yok cenneti!.. Bilemem kimim, neyim; benden ne kalır yarına, Cennet mi düşer, yoksa cehennem mi payıma? Sevgili, şarap, müzik: Yetişir bana bunlar; Gerisi senin olsun: Al cenneti, çal başına!..
Son yıllarda gittikçe güçlenen bir duyguyla “başarılı olmak” denilen soyut virüsü reddediyorum. Daha çok ün, daha çok para, başka insanlar üzerinde daha çok otorite, daha çok şu, daha çok bu... Peki bütün bunlar neye yarıyor? İnsanın derinliği mi artıyor, duyguları ve dünyayla uyumu mu gelişiyor? Hiçbiri olmuyor bunların! Soyut bir şan-şeref-para-iktidar dünyasının pırıltısı yüzünden hastalanıyor insanlar. Dilleri dişleri kilitleniyor. Birbirlerinden nefret ediyorlar. Kıskançlık krizleri geçiriyorlar. Gençlikten sonra ve yaşlılıktan önceki kısacık süreyi bir cehennem içinde geçiriyorlar. Oysa hiçbir “başarı”, küçük bir kız çocuğunun gülüşündeki mutluluğu yaratamaz. Hiçbir “ün”, baharın ilk günlerinde omuzunuzu ısıtan güneş kadar değerli değildir. Bir insanı sevmenin derinliği, hiçbir iktidarla kıyaslanamaz. Mutluluk, insanın kendi yaşamında... Küçük görülen, horlanan insani ilişkilerinde ve doğayla uyumunda. “Başarı” isteyen, “iktidar” için çırpınan, “şöhret” için aklını oynatan insanlar... Buyurun devam edin. Aynı trende yolculuk etmiyoruz.
Burası bir cehennem ve ben bu cehenneme çok alıştım.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.