Gözlerini kapayanların sadece kendi dünyaları karardığı gibi âhireti yok sayıp kabir azabını inkâr edenlerin de sadece kendi kabirleri kararır. Yerin üstünde gafletle ömürlerini geçirenler bir gün yerin altındaki karanlık kabre girince, Münker-Nekîr meleklerinin “Rabbin kimdir, dinin nedir ve Peygamberin kimdir?” sorularına, korkudan şaşırıp ve “Ah vah!” diye kekeleyip bilemiyorum deyince,
“Kulum yalan söyledi; altına ateşten örtü döşeyin, üstüne cehennem giysileri giydirin, kabrini daraltın ve cehennemden bir pencere açın.” diye semâdan (gökten) bir ses gelir.
Pencereden gelen cehennem ısısı onu yakarken, daralan kabri de onu sıkmaya ve kemikleri çatırdamaya başlar. Sonra, yüzü çok çirkin, pis kokulu ve pis giyimli biri yanına gelir ve ona: “İşte sana dünyada vaad olunan azap budur.” der. Sen kimsin diye sorunca, “Senin dünyadaki kötü amelinim.” der. Bunun üzerine günahkâr kişi cehennemde yanma korkusundan, “Allahım! Kıyâmeti çabuk koparma.” diye yalvarır (yani kabir azabına razı olur). (el-fethu’r-rabbânî)
Ebü'l-Leys Semerkandî hazretleri [kuddise sırruhû] anlatıyor:
Bir defasında Bağdat'ın zenginleri Mekke'ye hacca gitmeye karar verdiler. Bağdat'ta fakir bir dokumacı vardı. O da hocaların Mekke'ye gideceğini duyunca kendi kendine şöyle dedi:
"Ben de onlarla birlikte hacca giderim. Zenginlerin malı varsa,benim de
………..……………………………………………………………
1921'de Hamburg'da doğan Wolfgang Borchert, 1941'de Rus Cephesi'ne gönderildi. Yaralı ve hasta olarak geri döndü ve kendini yaralama ve yıkıcı faaliyetler için hastane, cephe ve hapishane arasındaki savaşı geçirir. 1946 sonbaharında, bir haftada onu savaş sonrası Alman döneminin ilk ünlü yazarı
Yarın Çok Güzel Bir Gün!
Merhaba arkadaşlar. Uzaylılar var mıdır? Bu durum hala dünyamızın en büyük gizemi. Başlasak tartışmasına, bitiremeyiz. En baştan söyleyeceğimi söylemek istiyorum, kitabın iki farklı baskısı var. Benim okuduğum tam metin baskısı. Her zaman olduğu gibi yazarı okumak isteyenlere istedikleri zaman gönderimini sağlayacağız.
_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan
_Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri
_Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız
_Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran
_Yılan
Yıkılmış sarayısın sen bütün çağların Yetiştirdiği en soylu insanın.
Gün görmesin bu değerli kanı döken eller!
Kâhince söylerim ki yaraların önünde,
O yaralar ki sessiz birer ağız gibi
Açıp yakut dudaklarını
Biraz ses, biraz söz dileniyorlar benden;
Derim ki lanet yağacak
Dört bir yanına insanların;
Kardeş kavgaları, azgın iç savaşlar
Saracak İtalya'nın dört bir yanını.
Kan dökmeler, yakıp yıkmalar alıp yürüyecek;
Öylesine alışılacak ki korkunç şeylere,
Analar bakıp gülümseyecek
Savaşın didik didik ettiği çocuklarına.
Acıma duygusunu boğacak işkence alışkanlığı.
Ve kanına kan isteyen Caesar'ın ruhu,
Alıp cehennemden ateş alev gelen
Azgın öç tanrıçası Ate'yi yanına,
"Öldürün!" diye bağıracak her yanda
O haşmetli kral sesiyle,
Ve salacak savaş köpeklerini ortalığa, Sarsın diye dünyayı bu cinayetin kokusu
İnim inim mezar dilenen
İnsan cesetlerinden.
"Sanki ilerlemek istemiyor gibisin! Sana inanılmaz gelen gereksiz ve küçük şeyleri çok fazla önemsiyorsun, tıp şu canavara benzeyen bitkiyi ya da cehennemden gelmiş gibi ses çıkaran daktiloyu önemsediğin gibi!"
.
Beni çağırdığın yere geliyorum.
Cennetten bir ses duydum. Beni dâvet eden sen misin? Cehennemden de kulağıma bir ses çarptı. Bana oradan da seslenen gene sen misin?
Geliyorum. Çağırdığın yer neresiyse oraya geliyorum.
[İnançsız Don Juan'ın aziz ilan edilmesi] "Ah! Ne yapmam gerektiğini hemen söyleyin babacığım!"
"Gözlerimi kapar kapamaz," diye devam etmiş Don Juan, "belki de birkaç dakika içinde, hâlâ sıcak olan bedenimi bu odanın ortasındaki masanın üzerine boylu boyunca yatıracaksın. Ardından lambayı söndüreceksin; yıldızların