Bir gün, o zaman Fransa'nın Milli Eğitim Bakanı bulunan tanınmış tarihçi ve meşhur âlim Victor Duruy demiryolu istasyonunda treni beklemek üzere dururken beş yaşındaki bir kız çocuğunun, elindeki deftere kurşunkalemiyle kendi karşısında bir şeyler yapmakta olduğunu görür. "Çocuğum o yaptığın nedir?" diye sorar. Kızcağız, "Sizin resminiz mösyö!" der. Victor Duruy gülerek, "Sen onu bana gösterir misin çocuğum?" dediğinde çocuk, "Büyük bir memnuniyetle mösyö!" diyerek defterini takdim eder. Victor Duruy bakar ki kızcağız kendisine çok benzeyen bir resim yapmış! Hemen kızın babasını sorar. O istasyonun kondüktörü olduğunu öğrenince adamcağızı resim okuluna yakın olan bir istasyona naklettirir. Kızı ressamlık okuluna koyar. İşte bu kızdan meşhur ressam Rose-Maury çıkar.
Oğuz Atay, "Tutunamayanlar" romanında Selim'in soluk soluğa içini döktüğü, noktalama imi kullanılmadan kaleme alınmış 76 sayfalık metin kesitinin bir bölümünde, oğul Oğuz ve baba Cemil Bey ilişkisini olanca çıplaklığıyla sergiler: "kornolar birinci temayı verirken viyolonsellerde babasının karakterine uygun bas sesler duyulur ince
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru:
Belânı istedin, Allah da verdi... doğrusu bu.
Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar,
Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?
"Çalış!" dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!
Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
Zavallı
« - Gerçek nedir Hikmet amca?
- Alıştırma defterini çıkar da yazdıralım; gerçekler havada kaybolmasın. (...)
Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.
- Birimi var mı Hikmet amca?
- Birimi insandır.»
Sayfa 108 - İletişim Yayınları, 52. Baskı 2021 (İstanbul)Kitabı okudu
Ali İbni Evi Talib (Radıyallâhu Anh) Ramazan ayındaki teravihin faziletini misallerle anlatmak üzere şöyle buyurdu:
"Allah'u Teala 'nın bu ayın kıyamını nasip etmiş olduğu kimselere ne mutlu!
Ne mutlu !
İlk gece ; teravih kılan kişi anasının kendisini doğurduğu gün gibi günahlarından çıkar.
İkinci gece ; eğer müminseler ana babası
REİS BEY - Sende, astırdığım ve hergün beni ipe çeken mâsumun en yakını olmak gücü var... Beni, onun ruhu için bir dakika bekle... Kabul edersen beraber çıkarız. (Yeldirmeli Kadına döner, elindeki not defterini uzatır.) İstediğin kâğıdı imzalamaya değmez! Onun yerine sana, hususî not defterimi veriyorum. Hüküm sırasında, oğlun hakkındaki mahrem
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru: Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.
Taleb nasılsa, tabi'i netice öyle çıkar.
(...)
Sonunda bir de 'tevekkül sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Bırak çalışmayı emr et oturduğun yerden, Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsı iken!
Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,
Birer birer oku tekmil edince defterini;
Bütün o işleri Rabbim görür: Vazifesidir...
Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir!
Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak!
(...)
Hüda'yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ; Utanmadan da tevekkül diyor bu cür'ete... Ha!"⁹⁷
O ihtişâmı elinden niçin bıraktın da,
Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru:
Belânı istedin, Allah da verdi... doğrusu bu.
Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar,
Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?
"Çalış!" dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına