Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
yapılacak çok şey var daha sözgelimi ben, kendim hiç hayıt ağacı görmemişim görmeden ölürüm diye korkum da yok değil mi ki albatrosu Baudelaire'den Yves Bonnefoy'dan semenderi öğrendim bir gün bakarsınız şu güzelim bilgiç beynimi kırıp teneşir tahtası olarak kullanabilirim.
Şirkette çalışan diğer çocuklar ise aynı fabrikanın ürünleri olarak kabul edilebilir. İyi okullardan mezun olmuşlar. Birçoğu orta sınıfa mensup ve hepsinin büyük idealleri var. Burası çok önemli; büyük idealler! Şirkette çalışacaklar, kendilerini gösterecekler sonra da yükselecekler ve daha da yükselecekler daha da yükselecekler. Lanet olası heriflerin başları gökyüzüne değecek. İyi evlerde oturacaklar, iyi arabalara binecekler, iyi mekânlarda dolaşacaklar, iyi kızlarla birlikte olacaklar. Hepsi de kudurmuş gibi yükselme yolları arıyor. Yedikleri her bokun yükselmeye etkisini hesap edip duruyorlar. İşlerine yaramayan ve kariyerlerine olumlu etki sağlamayacak bir şeyi yapmaları mümkün değil. Çünkü nevzuhur yalancı peygamberleri onlara böyle söylüyor. Hayatta kazanmak için her şeyi yapabilecek durumdalar.
Reklam
Asıl sorun, sahip olduğunun zamanla sana sahip olmasıdır. O zaman kaybettiğine verdiğin emekten daha çok kaybettiğin şeye üzülürsün. Tekrar kazanmak istiyorsan mücadele edecek gücü bulabilmek adına harcadığın emekleri düşünmelisin; kaybettiklerini değil.
İlim öğrenenler de çok. Fakat onu insana yakışır olgunluk ve ahlaki faziletlerle süsleyenler o kadar çok değil, bunlar da az.
Sayfa 8 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Bundan başka boyundan yukarısının değil organlarının, kaburga kemikleri arasındaki göğüs etlerinin yenilmesi tercih edilmelidir. İnsan, kelleyi ve kellede bulunan organları yemekten mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Çünkü kelledeki organlar ya çok nemli ve yapışkan, ya da çok kuru ve kısır olurlar. Hayvan kellesindeki bütün organların mizacı aşırı derecede farklı olur. En uygun olanı mümkün olduğunca onları yememektir.
Rüzgarda titreyen dallar misali -Bilsen unutmuşum nicedir- Ürpersin tüylerim tel tel her değdikçe Savrulan saçların solgun tenime. Çok değil ki, kırılsın acının ayazı Mutsuzluk dinsin biraz demiştim.
Reklam
Çünkü özgün olanı kaybettik
Ve sorun, artık özgürlük sorunu -özgürlüğü nasıl fethetmeli?- değil; daha çok: Özgürlükten nasıl kaçmalı? Sınırsız bireyleşmeden ve kendine karşı duyulan nefretten nasıl kurtulmak? Sorun, kendi kaderinden nasıl kaçmalı da değil artık, nasıl kaçmamalı?
Sayfa 51 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Avam,kalabalık
İnsani durumlar, çoğunluğun daha iyi şeyleri tercih edeceği kadar iyi işlemiyor, en kötü tercihin kanı- tı kalabalığın kendisidir. Dolayısıyla en çok ne yapıldığını değil, yapılması gereken en iyi şeyin ne olduğunu, hakikatin en kötü yorumcusu olan avamın neyi onayladığını değil, ebedî mutluluğa nasıl erişebileceğimizi araştıralım. Ancak avam derken sadece taç takanları değil, pelerin giyenleri de kastediyorum, zira onların bedenlerini örten giysilerin rengine bakmıyorum.
Lunaparktaki gizem
"Benden nefret ediyorsun değil mi tavşan çocuk?" Bugün ondan nefret ediyordum. Gergin olan sinirlerimi daha fazla bozmuştu. "Bugün senden nefret ediyorum." Nova'nın gülüşünü duysam da ona bakmadan karşımdaki manzarayı izlemeye devam ettim. "Neyse ki günün bitmesine çok zaman kalmadı. Mars beni tekrar sevecek."
"Sınıf farkı mı var Yusuf kardeşim bu köyde?". "Olmaz mı öğretmenim, köylüm farkında değil ama var. Alt, orta, üst; üst sınıfta beş aile var, ortada biraz, alt sınıf dolu. Şehirlerdeki taşıma araçları gibi bizim köy de kapitalist sistemin özeti. Taksilere binenler azdır oralarda, dolmuşa binenler daha çok, otobüsler ise dolup taşar yolcularla."
Reklam
Gerçek anlamda sevgi, diğer insanları da kendimiz kadar sevebilmeyi içerir, kendimizden çok ya da kendi yerimize de-ğil. Bir başka deyişle, sevgi, diğer insanların seçimlerini kendi seçimlerimiz gibi sevebildiğimizde gerçekleşir. Ama sevgi tek bir yaşantı değil süreçtir. İnsanın kendisini savunmasızca ortaya koyabilmiş olmasının acılarını ve zaferini içeren bir süreç.
Sayfa 172Kitabı okudu
Sesin aksın istemiştim dupduru Dağ suları gibi serin Yüreğimin ölü topraklarına. Kirpiklerin gölgelesin yüzümü Gözlerin ömrümün göğü olsun Demiştim, çok değil ki.
Günümüzü böyle tarzda okumak çok garip his ettiriyor...
İyi yönetilen bir devlette cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlamaların çokluğu değil, suçluların azlığıdır: Çökmekte olan bir devlette suçların çokluğu cezasız kalmalarına yol açar.
Bu beni incitti.
Çoklu monologlar şeklinde sürdürülen beraberliklerden sıkılsak da vazgeçemiyoruz. Tekrar sahne alacağımız ânın sabırsızlığıyla, başkalarının söylediklerine pek de dikkat etmeden. Performans ağırlıklı bu beraberliklerde, ilişki değil, narsisistik kaygılar ön plandadır. Daha çok gerilim boşaltma işlevi gördük- lerinden iletişim kategorisinde değerlendirilemezler. Bu tür yaşantılar, bizi çıkmazlara, yani insanların birbirini anladığını farz ederek sürdürülen ilişkilere kadar götürebilir. Konuşmalar ente- lektüel frekanslarda sürmekteyse, bu moda girme olasılığı daha da artar. Bir şeyler anlatan birine "Seni anladım," dediğimiz anda akmakta olan sürecin önünü kapatmış oluruz. Çünkü aslolan sürekli anlamaya çalışmaktır. Çoğu zaman ucu açık süreçlere ta- hammülümüz yoktur ve süreçlerin yönünün bilinmezliği bizi te- dirgin eder. İletişim modundan çok, performans modunu kullanıyor olmamızın nedenlerinden biri de budur. Yaşantıyı yok etse de korunaklıdır.
Sayfa 129 - MetisKitabı okudu
erin
Nel Abbott'ın, Lauren Townsend hakkında yazdığı bölümü bir kez daha okudum. Çok fazla şey anlatmıyor. Mutsuz bir eş olduğundan, başka birine aşık olduğundan söz ediyor. Kafasının başka yerde olduğundan, yitikliğinden... Belki de depresyondaydı. Kim bilebilir ki? Okuduklarım gerçeklerden değil, yalnızca Nel Abbott'ın geçmişi yorumlamasından ibaret. Başka birinin trajedisini alıp kendine aitmiş gibi yazmak tuhaf bir yetki olsa gerek.
Sayfa 137Kitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.