Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
AKINCILAR ?..
*Gaza kim ettiler Allahu ekber Dediler her nefes Allahu ekber* Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Sayfa 61 - Kartal Kanatlı YiğitlerKitabı okudu
Bu ara kendimi toprağa çok yakın hissediyorum. O kadar seviyorum ki toprağı İçine giresim geliyor.
Sayfa 60 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Basım, Mayıs 2014.Kitabı okudu
Reklam
Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun
Mefhar - i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem Muhammed Mustafâ râ Salevât Allâh adın zikredelim evvela Vacib oldu cümle işte her kula Allâh adın her kim ol evvel anâ Her işi âsan eder Allâh anâ
La Tahzen! (Üzülme!) İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme! “Derdim var” diyorsun; Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun. Sanma ki dert sadece sende var. Şunu bil ki; Sendeki derdi nimet sayanlar da var. Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla. Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider. Soru
ss,400-401Kitabı okudu
Ayrıca Gretchen'in kitaplığında Gustav Freytag'ın “Alacak ve Verecek” hesabını gören eseriyle Goethe'nin “Gönül Akrabalıkları” üzerine bir eseri, ayrıca “Rasputin ve Kadınlar” adını taşıyan bol resimli kalın bir cilt gözüme çarptı. Uzunca bir duraksamadan sonra -seçme yapmak için elimin altında fazla bir şey yoktu, dolayısıyla acele karar veremiyordum- neye el attığımı bilmeden, sadece içimdeki o malûm sese uyarak ilkin Rasputin'e, sonra Goethe'ye uzandım. Bu ikili uzanış da hayatımı, hiç değilse trampetimden ayrı olarak yaşamaya yeltendiğim hayatı belirleyip etkiledi ileride. Oskar'ın Akıl ve Ruh Hastalıkları Kliniğinin kitaplığını bir kültür açgözlülüğüyle odasına taşıdığı bugüne kadar da Schiller ve Schiller gibilerine boş yeriyor, Goethe ile Rasputin arasında, üfürükçüyle allâmei kül arasında, kadınları kendine bent eden o karanlık ruhlu kişiyle, kadınlarca bent edilmeye can atan o aydınlık ruhlu ozanlar kralı arasında bocalayıp durdum. Zaman zaman kendimi daha çok Rasputin'e yakın görmüş, Goethe'nin hoşgörüsüzlüğünden çekinmişsem, bunun suçu içimde uyanan o hafif kuşkudaydı. Eğer Goethe'nin yaşadığı zamanlarda trampetini böyle konuştursaydın Oskar, Goethe sende tabiata bir aykırılık görür, seni tabiata aykırılığın ta kendisi olarak mahkûm eder, işte öylesine gayri tabii bir kasılma gösterdiği halde şimdiye kadar senin hayranlık duyup özenmeye çalıştığın kendi tabiiliğini pek tatlı çerezlerle beslerken, seni yumruğuyla olmasa bile “Renkler Öğretisi” adındaki eserinin kalın bir cildiyle vurup yere sererdi.
Sayfa 128 - Cem Yayınevi, 1. cilt
Kara yakındı önce, hem çok yakın, Elimi uzatsam tutardı. Yıldızsız teknemdi inip çıkan gece, Kurumuş gece, kum, kömür, arduvaz... Kara yakındı önce, hem çok yakın, Denizleyin inip çıkan önümde Bir tanrının atardamarı. Açtım, yorgundum ama uykum yoktu. Günlerce yekesiz yelkensiz Ne de çok kuş takılmıştı ardımıza, Ne çok harman gördüm köpükten
Sayfa 43
Reklam
Bu aralar kendimi toprağa çok yakın hissediyorum O kadar seviyorum ki toprağı İçine giresim geliyor.
Senin adını kol saatımın kayışına tırnağımla kazıdım. Malum ya, bulunduğum yerde ne sapı sedefli bir çakı var, (bizlere âlâtı-katıa verilmez), ne de başı bulutlarda bir çınar. Belki avluda bir ağaç bulunur ama gökyüzünü başımın üstünde görmek
Farkında mısın?
Beşerin temeli, bir küçük cenin, Can vermeye, gücü yetmez kimsenin, Kâinat denilen, dev değirmenin. Suyu nerden gelir, farkında mısın? Yıldızlar, bir adım yolundan şaşmaz. Dağlar haddin bilir, denizler taşmaz. Karıncanın yükü, boyunu aşmaz.
Hem acıdır hem tatlı, uzun kış gecesinde, Dinlemek çatır çatır yanan ateşe yakın, Sislerin arasında çalan çanın sesinde Yükseldiğini görmek uzak hatıraların. Mutludur o çan, güçlü sayarak gırtlağını, Çok sağlıklı ve çevik, artan yaşına rağmen, Atıyor bağlılıkla inançlı çığlığını, Eski bir asker gibi, çadırını bekleyen! Benimse, çatlak ruhum, sıkıntılar içinde, Geceyi şarkısıyla doldurmak istese de, Zayıf sesi orda çok kez unutulup giden Bir yaralının kaba hırıltısına benzer Kan gölü kıyısında ve üstünde cesetler, Sonsuz çabalayarak, kımıltısız can veren.
Reklam
~ Iago : Bağırın, çığlık atın, Tıpkı kalabalık kentlerde geceleyin yangını görenler gibi, Öyle bir bağırın ki dehşete kapılsınlar. / 4 ~ Iago : Yüreğinizden vurdular sizi, ruhunuzun yarısı uçtu elden. / 4 ~ Othello : Şunu bil ki Iago, âşık olmasaydım eğer Desdemona'ya, Denizlerin tüm hazinelerini vereceklerini bilsem de Bekarlığın
Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Gülşiir
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım İçinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlığın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi
Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları
1 Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım. Malum ya, bulunduğum yerde ne sapı sedefli bir çakı var, (bizlere âlâtı-katıa verilmez), ne de başı bulutlarda bir çınar. Belki avluda bir ağaç bulunur ama gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak... Burası benden başka kaç insanın evidir? Bilmiyorum. Ben bir başıma onlardan uzağım,
"İnsanlık denilen geminin, yük yüklendikçe yüzebileceği derinliğin daha da arttığını sanırız kişi ne kadar derinden düşünürse, o kadar ince hissedeceğine, kendisine daha yüksek bir değer vereceğine, diğer hayvanlarla arasındaki mesafenin daha çok açılacağına inanırız; ne kadar çok bir dahi olarak görünürse dünyanın özüne ve onun hakkındaki bilgiye o kadar çok yakınlaşmış olacaktır ve aslında bunu bilim aracılığıyla yapar ama dini ve sanatı aracılığıyla yaptığını sanır. Bunlar, kesin bir şekilde söylemek gerekirse, dünyanın çiçekleri arasındadır ama hiçbir şekilde dünyanın köküne gövdeden daha yakın değillerdir, herkes öyle yaptıklarına inansa da şeylerin özünü daha iyi anlamamızı hiç de sağlamamaktadırlar. Hata insanları derin, hassas, din ve sanat gibi çiçekleri öne çıkaracak kadar yaratıcı hale getirmiştir. Saf bilgi bunu yapacak bir konumda olamazdı. Dünyanın özünü bize ifşa edebilecek herhangi biri olabilecek en can sıkıcı düş kırıklığını yaratmış olacaktı. Anlam bakımından böylesine zengin, derin ve harika olan, bağrında mutluluğu ve mutsuzluğu taşıyan dünya, kendi içindeki şey dünyası değil, temsili olarak (hata olarak) var olan dünyadır. "
Sayfa 46 - Say Yayınları
..... Bu ara kendimi toprağa çok yakın hissediyorum O kadar seviyorum ki toprağı İçine giresim geliyor.
660 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.