- Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır.
- Yalan söyleme. Yalan söyleyen, yakalanmak korkusu içinde yaşayan hırsız gibidir.
- Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Fakat verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir.
- Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan farklı görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.
- Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyet ve saadetini kıskanma fakat imren. Sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek yükselmenin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise iç ferahlığın sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır.
- Dost kazanmak için cömert ol, bil ki cimrinin dostu yoktur.
- Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz,zira paslı teneke lehim tutmaz.
- Gençlik güzelliğine şans denilen kör kuvvet bile aşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil.
- Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlak güzelliğidir. Çünkü ahlakı güzel insan, her yaşta güzeldir.
- Ahlakını güzelleştirmeye daima çalış. Ahlak güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.
"Dalgaların sürekli çarptığı kaya gibi ol: Sağlam, hareketsiz durur kaya ve yatıştırır etrafında suyun öfkesini. "Ne talihsizim ki bu benim başıma geldi." Hayır talihsiz değilsin, "Bu benim başıma geldiği için talihliyim, zira bana hiçbir zarar veremedi ve şu andaki, ya da gelecekteki yaşamım için de korkmuyorum," demeli. Çünkü herkesin başına talihsizlik gelebilir, ama herkes talihsizliği zarar görmeden
atlatamaz. Öyleyse neden talihsizlik değil, talih olmasın? Yani insanın talihsizliğinin, insanın doğasının sapmasından kaynaklanmadığını mı söyleyeceksin? Peki insan doğasının
iradesi ya da amacıyla uyumsuz olmayan bir şeyin, bu doğadan sapma olması mümkün mü? Peki nedir bu irade ya
da amaç? Biliyorsun ne olduğunu. Başına gelen şeyler adil, cömert, gösterişsiz, aklı başında, telaşsız, dürüst, mütevazı, özgür olmanı, insanın kendine has doğasını var eden diğer bütün özelliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Kalan günlerinde, sana acı veren her şeyde bundan faydalan: "Bu bir talihsizlik değil, aksine buna yiğitçe katlanmak talihtir."
Ayı, yumuşak bebek nefes alışıyla "Kendine şefkat göster ki başkalarına da gösterebilesin" diyordu. "Kendini olduğun gibi kabullen ki komşunu da anlayabilesin; kendine karşı cömert ol ki dünyaya karşı da cömert olabilesin. Kısacası kendini sev ki başkalarını da sevebilesin."
Pozitif ol. Başkalarını affet. Kendine yatırım yap. Sezgilerine güven. Cömert bir ruhla lider ol. Başkalarının gününü mahvetmesine izin verme. Seni neşelendiren şeyler yap. İnsanlığa hizmet et. Seninle aynı ruhu paylaşanları bul. Kendini sev.
Dalgaların sürekli çarptığı kaya gibi ol: Sağlam, hareketsiz durur kaya ve yatıştırır etrafında suyun öfkesini. "Ne talihsizim ki bu benim başıma geldi." Hayır talihsiz değilsin, "Bu benim başıma geldiği için talihliyim, zira bana hiçbir zarar veremedi ve şu andaki, ya da gelecekteki yaşamım için de korkmuyorum," demeli. Çünkü herkesin başına talihsizlik gelebilir, ama herkes talihsizliği zarar görmeden atlatamaz. Öyleyse neden talihsizlik değil, talih olmasın? Yani insanın talihsizliğinin, insanın doğasının sapmasından kaynaklanmadığını mı söyleyeceksin? Peki insan doğasının iradesi ya da amacıyla uyumsuz olmayan bir şeyin, bu doğadan sapma olması mümkün mü? Peki nedir bu irade ya da amaç? Biliyorsun ne olduğunu. Başına gelen şeyler adil, cömert, gösterişsiz, aklı başında, telaşsız, dürüst, mütevazı, özgür olmanı, insanın kendine has doğasını var eden diğer bütün özelliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Kalan günlerinde, sana acı veren her şeyde bundan faydalan: "Bu bir talihsizlik değil, aksine buna yiğitçe katlanmak talihtir."
"Daima cömert ol, eli açık olanın yeri asla cehennem olmaz. Cömert kimsenin yüzünde nur ve safiyet vardır, çünkü onun yeri Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) yanındadır. Rabbü'l-âlemîn, cennet kapısına, "Burası cömertlerin yeridir." yazdı.
Yazık! Hem inkâr ediyorsun birini sevebilmeyi,
Hem de gönlünden geçmiyor bir sevgiye yeltenmek.
Çok âşığın var lâkin orası belli,
Yine de senin gönlünde değil hiçbiri.
Ölüm saçan bir nefret mesken tutmuş içini,
Kendi kuyunu kazsan umrunda değil,
Bir can evi arıyorsun viran edecek,
Onarıp iyi etmen gerektiği yerde.
Sen düşünceni değiştir ki, fikrimi değiştireyim ben de!
Nefret mi galip gelmeli, sevgiye şefkate?
Nasılsan öyle ol, cömert ve nazik ol,
Hiç değilse kendine karşı yumuşak yürekli ol:
Yeni bir sen zuhur etsin içinden aşkım uğruna,
O güzellik yaşayacaktır ya sende ya da onda.
Fakirlerle düşüp kalktığında tevâzuyu elden bırakma, cömert ve güzel ahlâklı ol.
Nefsini öldür ki hayat bulasın. İnsanların Allah’a en yakın olanı ahlakça en geniş
olanlarıdır. Amellerin en üstünü sırrını Allah’tan gayrisine bakmaktan korumandır.
Yine bir defasında tavsiye için gelen birisine, İbrahim b. Edhem: Bağladıklarını aç, açtıklarını bağla “ dedi. Adam: “Biraz daha açar mısınız? Dediğinizi anlamadım.” dedi. Bunun üzerine İbrahim b. Edhem: “Bağlı olan kesenin ağzını aç ve cömert ol. Açık olan dilini de bağla.” dedi