Yatak şimdi bütün insanlar için, ekmek kadar azizdir. Yatak bir sevgili, yatak hatıra, yatak çocukluk, güzel rüya, yatak bir bahar, bir deniz kenarı, bir egzotik memleket, bu saniyede insana dostlarım yatak ne değildir ki...
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil,
Bir iş var bu işin içinde.
“Nasıl tuzun tadı tüm okyanusa yayılmışsa ve deniz suyunun her bir damlası aynı tadı taşırsa, her bir deneyim de bana realiteden bir tat, kendi varlığım hakkında her zaman taze bir idrak verir.”
Önünde bütün ada sarı, mor, mavi, kırmızı bir çiçek yığınıydı. Bir çiçek yığınından gelen kokularla da kokuyordu. Bir de deniz kokusu esiyordu adanın çiçek kokusu üstüne.
Deniz kenarına geliriz diye düşünmüştüm. Beni tanımak istemiyor muydun? Taş, deniz, vapur. Hepsi bu kadar. Bir de güneşin batışını izleriz en fazla.Çünkü hava karardıkça taşların nasıl gittiği görünmüyor.