Bir sabah kimselere bir şey söylemeden, göç vaktini kaçırmış, suskun, yorgun ve kederli bir kırlangıç gibi alıp başını uzaklaştı. Biraz daha bekleseydi kanatlarında o dermanı bulamayacaktı. Umut niyetine sırtında taşıdığı bir çift kanat, zaman geçtikçe zayıflayacak, gitgide çürüyecek ve ruhunu zehirleyen bir belaya dönüşecekti. Uzunca bir süre doğru zamanın gelmediğini düşünmüştü muhtemelen. Oysa gidenler her daim geç kalmıştır. Gitmek derdine bir kez düşen için kalmak da yaradır..
Aceb bu derdümün dermânı yok mı
Ya bu sabr itmegün oranı yok mı
Yanaram mûmlayın başdan ayağa
Nedür bu yanmağun pâyânı yok mı
Güler düşmen benüm ağladığıma
Aceb şol kâfirün îmânı yok mı
Delübdür ciğerümi gamzen okı
Ara yürekde gör peykânı yok mı
Gözi hançerlerin boynuma çaldı
Aceb ol zâlimün imânı yok mı
Su gibi kanumı toprağa kardun
Ne sanursın garîbün kanı yok mı
Cemâl-i hüsnüne mağrûr olursın
Kemâl-i hüsnünün noksânı yok mı
Begüm Dehhânîye ölmezdin öndin
Tapuna irmeğe imkânı yok mı
Tedavi için ilâçları almak, istimal etmek meşrudur. Fakat tesiri ve şifayı, Cenab-ı Hak'tan bilmek gerektir. Dermanı o verdiği gibi, şifayı da o veriyor.
Sabah-ul hayr. ☀️🇵🇸🕊️
Umudunuzu kaybetmeyin.
Tıpkı her gecenin bir sabahı olduğu gibi, Her derdin de bir dermanı vardır.
Yeter ki Allah'tan gelene "of" değil "af" demeyi bilelim...
Hasta ve gâfil kalplerin en müessir dermânı, Rasûlullâh’a ﷺ olan muhabbet ve O yüksek karaktere hayranlık netîcesinde
meydana gelen “sünnete ittibâ”dır.