🍂
bezm-i elestten beri bitmeyen hicrândayım
gönlündeki aşk ile sonsuz bir seyrandayım
âhımın alevini güneş toplar her gece
nâ-ehle görünmeyen kesif bir dumandayım
üç harf ve beş noktadır sinemdeki cümle dert
halk içinde neş’eli yalnız hep giryândayım
nedir bunca azâbın esrârı yâ İlâhî
yâr yolu hiç düşmeyen ücrâ bir mekândayım
çıkar mı bir ehl-i dil dilimi anlayacak
der mi âşık gam çekme ben sendeki cândayım
işitip bu hitâbı sürûr bulsa gönlüm âh
desem şükür ebedî cân içre cânândayım
İskender Pala , bilhassa divan edebiyatını okuyucuya sevdiren nadide yazarlardan biri. Bu anlamda birçok kitabını severek okudum. Ve
Fuzuli ‘ yi çok seven biri olarak bu kitabını da bir sahafçıdan aldım.
Su Kasidesi ile tanışıklığım lise yıllarında oldu. İlk etapta hocamın isteği ile sadece beyitlerdeki söz sanatlarını bulacak ve
Şimdi kalkıp da seni seviyorum desem.
Söyleyemem ki...
Bunu kendime bile söylemeye cesaret edemedim ben. Bunu içimde hissettiğim ilk andan itibaren içimde saklıyorum.
“Yaşamaya devam etmek zorundasın.” alıntısı bu kitabın özeti. Ne umuyoruz hayattan ama o bize ne veriyor ? Sanıyoruz ki hep güzelliğe gidecek , daha iyi olacak. Her şeyin tepetaklak oluşunu seyretmek de var halbuki. Hunharca yaşayıp, tüm olanakları hızlı tükettikten sonra zevküsefanın tam zıttı bir hayatta geçirilen ömrün hikayesi. Kendisiyle birlikte ailesini de aynı hayata sürükleyen ve bir yerde bu hayata geçişin onlara lütuf olduğunu anlatan bir hikaye. Bol dram mı desem ya da şükür mü desem, eldeki imkanlara ayak uydurup hayatı kabulleniş mi yoğun yoksa tam bilemiyorum ama hepsini barındırıyor. Sürekli başka bir bakış açısına geçiyorum. Kitap daha ziyade hüzün bandında kalmış , ilk izlenim heba olan ömürler gibi olsada arka planda şanslı insanlar. Birbirinden vazgeçmeyen, her zorluğu birlikte göğüsleyen, ne olursa olsun beraber olmayı önceleyen. Belki imrenilecek bir şey. Öte yandan acı tabii ki çok baskın. Yaşamak bu. Yaşarken kabullenmek kolay veya zor,
nasibine düşenle yaşıyorsun. Kitabı çok sevdim. Keyifle okunanlar arasında yerini aldı.
Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne
Dolaşsam
Görsem bütün tanrısal sevgileri
Ölümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam
Ve anlatsam
Anlatsam o ağlatan mutluluğu
Bilmem inanır mı bana mavilikler
Desem ki ona
Gelmelisin, görmelisin beni
Çok az şey kaldı bende
Senden bana kalan
Bir kitap, bir ayraç ve birde
Hediye paketinden başka
Çok az şey kaldı bende
Senden bana kalan
@mehmetbk17 ~🍂
Öykü dalında,özellikle kısa öyküde ,dünyanın bir numaralı ustası Çehov'un,249 öyküsünden seçilerek derlenen bu kitapta yazarın 40 öyküsü yer almaktadır.
Yazarın en çok bilinen Altıncı Koğuş,Bozkır,Duello,Taşralı,Köyluler gibi uzun öykuleri yok bu kitapta ama seçilen bu 40 öykuyu 472 sayfaya sıgdırmış Cem yayınevi.
Elbette öykü severler için muazzam bir eser bu,fakat ben okurken nasil desem yanlış bir okuma yöntemi mi uyguladim bilemiyorum.Aralıkli zamanlarda mı okusaydım her defasinda bir kac öykü mesela bilemedim.Elime alınca bitirdim kitabı,o yuzden artık sonlara dogru yazılanlar beni içine çekmemeye başladi.Her birinin ayri bir guzellikte oldugunu bilsemde kitaptan koptugum anlar oldu.Hatta dedim ki icimden (amman! öyku severler kizmasin) 1000 sayfa olsun roman olsun beni icine ceksin karakterlerle bütunleşeyim.
Seçilmiş Öykuler icerisinde bakin en çok hangi öykuleri severek okudum yazayim.Aralarinda sizlerinde denk gelip okuduklariniz varsa yorumda belirtirseniz sevinirim. ~Hanımefendi
~Unvanlar Kaldırıldı
~Korku Ustüne ~Ariadna
~Küçük Köpekli Kadın
~Bir Yaş Günü ~Atla Ilgili Soyadı
Seçilmiş ÖykülerAnton Çehov · Everest Yayınları · 20143,195 okunma
Şimdi bunları anlatmak ayıp olacak ama madem sordunuz anlatayım. Sizden geldikten sonra baktım ki bizim hanımın iyi olmaya hiç niyeti yok. O beni kendine uydurmaya çalışıyor. Fena halde canım sıkıldı. Bu evlilik dediğin çocuk oyuncağı değil ki, onu al, ötekini boşa. Hanımı eve bırakıp çıktım. O gün çok yağmur vardı, o yağmurun altında sokak sokak
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
Dayanılır şey değil.
Okumalara doyamadığım yazarımız Mustafa Çiftçi'nin bir eseri daha: Ah mercimeğim.
Öyküye olan ilgim Mustafa Çiftçi ile başladı desem yeridir. Kitaplarında 20 sayfa ile sınırlı olan öyküleri o kadar güzel sebep ve sonuçlar ile birbirine bağlı ki, okurken bir sayfa diye diye kitap ne zaman bitti anlayamıyorsunuz.
Kitap Anadolu'nun bağrında yaşayan farklı ailelerin yaşadıkları dramatik hikayeleri ve saf sevinçleri anlatıyor. Hikayeleri okurken Anadolu insanının samimiyetini iliklerinize kadar hissedecekseniz.
İyi okumalar
"Narsisizm" terimi Freud tarafından (sonraları tüm psikanalistler), Yunan mitolojisindeki bir efsaneye gönderme yaparak türetilmiştir.
Yunan mitolojisi'nde geçen efsaneye göre Narkissos, susuzluğunu gidermek için derenin kenarına gelir. Suyunu içmek üzere dereye yaklaştığında kendisinin yansımasını görür. Bu öyle bir yansımadır ki,