"Devletin çıkarı uğrana her şey mubahtır, devlet hayatı ile özel hayatın ahlâk ölçüleri birbirinden farklıdır" şeklinde Özetlenecek ana fikirde ilginç öngörüler vardır: ... 6. Hükümdarın şiddeti fertlere zarar verir, gereksiz yumuşaklığı ise devlete zarar verir.
Gaye Vasıtayı Meşru Kılar Mı ?
Politika yaparak menfaat sağlayan insanlar, Machiavelli'nin bu tezini çok severler. Birbirlerine Machiavelli'nin "Hükümdar" kitabını tavsiye ederler, siyaset biliminin kurucusu gibi unvanlarla ona övgüyle yaklaşırlar. "Devletin çıkarı uğrana her şey mubahtır, devlet hayatı ile özel hayatın ahlâk ölçüleri birbirinden
Reklam
172 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
yanlış tanı tüm hayatımızı değiştirebilir mi?
Merhabalar kitapsevenherkes ailesi bugün size @infinitium_kitap_toplulugu ile birlikte olduğumuz hem kitabını hem filmini tartıştığımız bir eser olan Otomatik Portakal kitabı ile geldim. Çok okunanların başında gösterilerin bu distopyanın konusundan önce yazılış hikâyesinden size bahsetmek istiyorum. 1959 yılında tümör nedeniyle 1 yıldan az ömrü
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200990,4bin okunma
340 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Kör Pusula , Mehtap Sezer'in kaleminden okuduğum ikinci kitap. Baba sevgisi görmeden, onun korkusu ile yaşayan, onun şiddeti yüzünden annesini kaybeden , engelli kardeşi ile birlikte bu hayatta yapmış kalıp teyzesinin sımsıcak kucağına sığınan Ahmet ile tanışıyoruz kitapta . Annesi öldürüldükten sonra arkadaşının söyleyeceği şeylerden
Kör Pusula
Kör PusulaMehtap Sezer · Edebiyatist · 20213 okunma
Özgür bir insanda kişilik gelişir; baskı altında olan bir insan doğru bildiği gibi değil, kendisinden istendiği gibi davranır. Doğuda gece PKK, gündüz devletin fiziki ve fiili baskısı altında olan insanlar nasıl kişilikli davranır? Gece PKK’nın, gündüz güvenlik kuvvetlerinin şiddeti dayattığı bir yerde nasıl doğru düzgün, kişilikli ve karakterli bir insan olabilir? Baskının hüküm sürdüğü koşullarda kişilik oluşur mu? İşin, ekonomik özgürlüğün ve sosyal güvencenin olmadığı bir yerde şahsiyet gelişir mi? Peki böyle bir durumda gelişmeden bahsedilebilir mi? İcat, yenilik olur mu?
Sayfa 352 - AngoraKitabı okudu
İnsanı Devletin Aracı Saymayan İnsancıl Bir Toplum Umudu
Bizimki kadar yalıtlanıp soyutlanmış başka uluslar olduğunu unuttuk. Biz Meksikalılar Latin Amerika gerçeğine de eğilmek zorundayız. Bu ülkeler şimdi uyanıyor. Onları görmezlikten mi geleceğiz? Birleşik Devletler'de ve Avrupa'dâ birçok adsız dostumuz var. Doğu'daki savaşım, o ya da bu yoldan bizimkine bağlanıyor. Ulusçuluğumuz, eğer kendini yücelten bir ruh hastalığı değilse, dünyada ne olup bittiğini araştırmak zorundadır. Yabancılaşmanın bize özgü olmadığını, dünya halklarının büyük çoğunluğunun da bu sıkıntıyı paylaştığını görmemiz gerekir. Kendimiz olmak için, yaşayan insan varlığının tüm gücüyle dünya tarihinin dondurulmasına karşı çıkmamız gerek. Çeşitli hastalıklara karşı tek bir ilaç ya da reçete olmaması belki de daha iyi. Hiç olmazsa ayık kafayla ve güvenle düşünüp çözüm arayabiliriz. Bu düşüncelerin ereği öteki insanları tedirgin eden sorunlardan hiç ayrı değil! İnsanlığımızı yadsımayacağı gibi onu boş bir soyutlamaya dönüştürmeyecek toplumu ya da kültürü nasıl yaratabiliriz? Tepkilerimizin şiddeti, tarihimizle; iç dünyamızın patlamaları, bizi ezip yozlaştıran güçlerin tepkisiyle başladı. Şimdiyse biz, olupbitenlere bir tepki olarak, yalan dolanla zenginlik tutkusu, şiddet ve iç bölünmeyle yönetilmeyen toplumu yaratmaya çalışıyoruz. İnsanı, Devletin aracı saymayan insancıl bir toplum!
Sayfa 212-213
Reklam
Şiddeti azalması büyük ölçüde devletin yükselişiyle ilintilidir.
Sayfa 362Kitabı okudu
SFG 2
Wittgenstein'ın "hakkında ko- muşamadığımız şeyler hakkında susmalıyız" mottosuna yanıt si- nemadan gelmektedir: "Hayır, hakkında konuşamadığımız şey- kri gösterebiliriz". Filmlerin gösterdikleri, filozofik fikrin basit bir illüstrasyonu değildir. Filozofik fikri kopyalayan değil, onun yeni bir tarzda ve hatta o fikri bile
Devletin görevi, egemenlerin sınıf çıkarlarını korumak için yasalar çıkartmak, kurallar koymak, yasaklar getirmek ve uyum göstermeyenleri, değişen oranlarda şu ya da bu biçimde cezalandırmaktır. Devlet, sınıf baskısının ifadesi olan şiddeti ve şiddetin organlarını gerekli hallerde işleten bir sınıf aygıtıdır. Sürekli ordu ve bürokrasi, devletin iki ana unsurudur. Bu iki unsur, özünde şiddetin uygulayıcılarıdırlar. Şiddetin niteliğini, egemen sınıfları tehdit eden eylem ve davranışların niteliği, egemen sınıfların güçlülüğünün ve güçsüzlüğünün oranı, egemen sınıflara karşı koyan sınıfların güçlülüğünün ve güçsüzlüğünün oranları belirler.
Sayfa 46 - Güney YayınlarıKitabı okudu
Bugün Özgecan Aslan'ın öldürülmesinin 9. yılı.
2015’te 303 kadın cinayeti, 2016’da 328 kadın cinayeti, 2017’de 409 kadın cinayeti, 2018’de 440 kadın cinayeti, 2019’da 474 kadın cinayeti, 2020’de 300 kadın cinayeti ve 171 şüpheli ölüm, 2021’de 280 kadın cinayeti ve 217 şüpheli ölüm, 2022’de 334 kadın cinayeti ve 245 şüpheli ölüm gerçekleşmiş. 2023 yılında 315 kadın cinayete kurban gitti. 2024 ocak ayında 31 kadın öldürüldü. Hep unutmayacağız diyoruz ama ne kadar çabalıyoruz? Elimizden ne geliyor? Kadın cinayetleri her geçen gün artıyor. Öldürülme biçimleri her geçen gün daha da canileşiyor. Unutmayacağız demekle bitirmemeliyiz. Elbette devletin bu konuda sorumlulukları var ama daha önemlisi bize düşen sorumluluklar. Şiddet önlenebilir ve aslında şiddeti önlemek için herkesin yapması gereken ilk ve en önemli şey eğitimdir. Özellikle biz kitap okuyan insanlar olarak zihinlerde kalıplaşmış (giyim, toplumsal cinsiyet eşitliğini anlamama ve uygulamama vb.) yanlış düşünceleri kırıp; doğruyu öğrenmeli, farkında olmalı, benimsemeliyiz. Çevremize doğru düşünceleri yaymalıyız. Ölmeden önce ülkemde kadın cinayetlerinin azaldığını, bittiğini görmek istiyorum... tabii öldürülmezsem. Ülkem(iz)de bir kız çocuğu olarak, bir kadın olarak can güvenliğim(iz) yok. 11.2.24
Reklam
Hapishane içinde gerçek bir hasta-danışman ilişkisi kurulamaz çünkü terapistler dışarıda olduğu gibi hastalarına sadık profesyoneller değil, devletin memurlarıdırlar.
Genel bir ve kısmen küresel birkaç yazgımız: 1.Güvensiz, kuşkucu ve ölüm korkusu duyan sindirilmiş ve psikolojik baskı altına alınmış bir toplum iktidar sağlamlılığının bir teminatıdır. 2. Dozun şiddeti insana ait değerlerle değil, iktidar tarafından belirlenir ve iktidarın "insan" diye bir sorunu yoktur. Tek sorun emperyalizme verilen taahhütlerin yerine getirilmesi, devletin sahibi sınıfların koşulsuz korunması ve sömürünün devam etmesini sağlayacak önlemlerin alınmasıdır. 3. Sivil faşizm ve İslami faşizm, en önemli ve her zaman güvenilir stepnelerdir. Gerektiğinde susturulmakla birlikte her zaman göreve hazır bir yapılanmaları ve yapılarının geleneğinden gelen bir heyecanları vardır. Bu görevlendirme militer paramiliter ve ekonomi alanlarını kapsayacak şekilde geniş, kapsamlı ya da nitelikli ve niceliklidir. 4. Kontrol edilebilir ve satın alınabilir bir medyanın oluşturulması birçok konuda olduğu gibi işlevselliğin sürdürülebilmesi açısından da zorunludur.
Sayfa 42
Ve belki de şimdiye kadar belirttiğimiz gözlemlerin en önemlisi; tekkele rin açik olduğu, devletin Mehterhane ve Enderun'uyla mûsikî ve mûsikîşinasları e bütün gücüyle desteklediği, padişahların yeni bir eser besteleyen veya yeni SIRASINDA makam icad eden sanatkârlarla nazariyat kitabı yazanları ödüllendirdiği, hattâ bir bestekâra özel olarak âyin siparis ettiği (II. Mahmud'un İsmail Dede'ye Ferahfezâ âyini siparişi) ve padişahin hasta olduğu halde bu siparişin ilk muka belesine bizzat gidip bestekârın yakasına çok değerli bir madalya taktıği 19. yy.da ancak 45 âyin bestelenmişken; ilk 25 yılında tekkelerin açık olmasina rağmen, artık eski rağbet ve şa'şaanın kalmadıxı 20. yy.in bu ilk çeyreğinde, her şeye rağmen 14 âyin bestelenmesi; tekkeler kapatılip artik bu müessesenin tari he maledildiği 1925'ten sonra ise, bu tarihten sonra doğmuş olan bestekârlarca -eserlerinin icra edilip edilmeyeceği akıllarına dahi gelmeden- 26 âyin birden bestelenmiş (çoğunluğunun güftelerinin de geleneğe uygun olarak Farsça) olma , bir milletin mânevî ihtiyacı olup yüzyıllar boyu emek vererek geliştirdiği yüce bir sanatin -baskı, dayatma ve yasaklamaların şiddeti ne boyutta olursa olsun aslâ ortadan kaldırilamayacağıdır
Sayfa 132Kitabı okudu
Çeteleşme devletin ta içindeyse, şiddeti tek varoluş, kendini ifade ediş biçimi olarak gören gençleri engellemek nasıl mümkün olabilir? Ve Camus'den bir alıntı: "Ya devletin işlediği suçlar, bireylerinkini fersah fersah aşmışsa?"
O zaman evlilik hayatı ile ilgili eğitimlerin gerekliliği ortaya çıkıyor. Aile kurumunu korumak, şiddeti ve boşanmaları azaltmak için hem devletin hem de sivil faaliyetlerin kadınlara ve erkeklere birbirleri ile güzel geçinmenin yollarını öğretmesi, bu konuda eğitimlere ağırlık vermesi gerekiyor. Yoksa bu gidişle Avrupa'yı bile geride bırakacağız gibi görünüyor.
365 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.