İnsan her ne kadar bedeniyle sınırlı bir varlık gibi görünse de; dipsiz bir kuyu, hatta akıl almaz bir uçurumdur içi.. Sınırlı bedeninde, sınırsız bir alem yaşar ki bu alemi yaşanmaz hale getiren bir dolu problem ve vesveseyle boğuşur durur hayatı boyunca. Milyonlarca okurun içsel yolculuğuna uzun yıllardır rehberlik etmeye devam eden yazar
Uğur Koşar 'ın bu değerli kitabı, içerisinde bulunan tatlı uygulama ve bilgileriyle sizler için bu problem ve vesvese konularında çok yarar sağlayacaktır.
Keyifli okumalar dilerimm.
Albert Einstein; aslında bu formül ile bize neyi anlatmaktadır? Fizikte, kütle-enerji eşdeğerlerinin temel formülü olarak bilinir ancak teoremin fizik ve evren dışında, insani duygular için de bir anlamının olduğunu düşünüyorum. Nasıl mı?
E=mc²: Ne kadar hızlı hareket edersen, o kadar
En çok kendimize küstük her zaman... Suçlu, yanlış ve hata yapan hep bizdik ne de olsa. Hiç vicdan sorgulaması yapmadan, acımadan vurdular bize. Yere düştük ama hep kendi ahmaklığımızdan. Ne diye hak etmeyene bunca hak edilmemiş hisleri verdik ki? Her zaman duvarın dibine, çıkmaz sokağa ve köşe başlarına itildik. Sonra da adına "Sen gitmeyi seçtin" dediler. Dipsiz bir kuyu olsak en az bu kadar biterdik. Ömrümüzün her geçen gün birkaç yılını heba ettiler. Halbuki biz onlara kıyamazdık. Ne bitmez tükenmez kinleri, nefretleri varmış. Hep ağlatıp üzdüler, kırıp döktüler, paramparça ettiler. Yine bitiremediler. Ulan en çokta verileni hak etmediler. Ne anılar biriktirdik biz oysa. Yalan yok öyle de güzel sevdik ki!... Dünyayı kurtarmaya bile yetecek kadar büyük bir sevgiyle sevdik. Sonrasındaysa, geriye hep dökülen gözyaşları, açılan yaraların izleri ve şu yazılmış satırlar kaldı. Şimdi size bir hayat dersi veriyorum not edin; bunca güzelliği kendi ellerinizle kirletip gidince bahçeleriniz bahar mı görecek sandınız? Yaktığınız canların, acıttığınız, incittiğiniz o kalplerin ve darmadığın ettiğiniz hayatların ahlarında boğulacaksınız. Bahar yüzü görmemeniz dileğiyle...
28.05.2020
A.U
“Aşık olmak için görmenize gerek olmayan bazı şehirler var. İstanbul onlardan biri.” demiş Burhan Sönmez bir röportajında. Ve “İstanbul İstanbul” romanı ile güzellik ile çirkinliği, zenginlik ile sefaleti, güç ile zayıflığı, acı ile mutluluğu bir arada bulunduran bu acımasız ama büyülü şehri çok farklı bir kurguyla; yeraltındaki küçücük bir
İçinizde iki ruhla yaşadığınızı hissettiğiniz, sanki sizden başka birinin hayatınızı kontrol altına almaya çalıştığını düşündüğünüz anlar oldu mu? İnsanı bir bütün olarak ele alırsak hepimizin içinde iyi ve kötü yanlar olduğunu görebiliriz aslında.
İyi ve kötü diyalektiği ise yıllardır psikoloji, felsefe, sosyoloji, mitoloji ve dinler tarihinde
Bir insan olarak, duygusal anlamda mutlu olduğunuzu hissettiğinizde kendinize güvenebilmelisiniz. (…) Bitmek bilmeyen talepleri olan dipsiz bir kuyu değilsiniz. Size bir şeylerin eksik olduğunu söyleyen iç sesinize güvenmelisiniz.
Kalp dediğin bilir imkansızlık şiirini
Bilir de ya gözlerim?
En yaralı yerim benim gözlerim
Gözlerinsiz kalınca ben sabahı nasıl ederim?
Kararmaz mı bütün dünya bir ömür?
Ya nasıl öğreteyim sendeki imkansızlığımı ellerime?
Bir an bile kavuşmayan ellerimiz nasıl da yıkmakta bunca şeyi
Ne tuhaf...
Oysa benim başım en çok senin göğsüne yakışırdı
Başım ki tam omzuna yatmalıktı
Ben artık bu yetim başla hiçbir hayale ağlayamam
Sonra boynum...
Ki dalından düşen bi yaprak...
Mevsimsiz sürgün yedim senden ayrı bir ömre doğarak
İnsan yalnız kalbiyle sevmez ki unutmaya ilk ordan başlasın
Unutmak kör kuyu,unutmak dipsiz karanlık...
Aahh aaahh...
Nerden başlamalı unutmaya seni bilmem ki
Senden başladım unutmaya kendimi
Desem ki ;ne aşk,ne imkansızlık,ne ayrılık
Olmak istemiş de olamamış bir erik sancısı bizimkisi...
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)