Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Dünyanın anlamının farkına varmadan dünyada yaşamak, kitaplara dokunmadan büyük bir kütüphanede dolaşmaya benzer."
tüm çağların gizli öğretileriKitabı okudu
"Kader yüreğe dıştan dokunmadan çok önce beyinde ve kanda içten içe ilerler her zaman. Kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude bir savunmadır."
Sayfa 87 - Can Yayınları
Reklam
Daha dokunmadan kurudu irem Çöllere bir türlü yağamıyorum Yeni bir koşuşun başlangıcında Biraz deprem sonrası Biraz şehir hülyası Bir kalp yangınından geriye kalan Siyah gözlerine beni de götür Artık bu yerlere sığamıyorum. ...
Zaman zaman, Lamarckçılığın duygusal çekiciliği ve bunun eşliğindeki duygusal Darwincilik düşmanlığının, bilimsel düşüncenin yerine kullanılan güçlü ideolojiler yoluyla çok daha zararlı etkileri olmuştur. T. D. Lisenko politik alandaki başarısı dışında ikinci sınıf bir tarımsal bitki yetiştiricisiydi. Tutuculuğa varan Mandel karşıtlığı ve edinilmiş özelliklerin kalıtımına olan ateşli, tartışma kabul etmeyen inancı, uygarlaşmış ülkelerin çoğunda hiçbir zararı dokunmadan göz ardı edilebilirdi. Ne yazık ki, ideolojinin bilimsel gerçeklerden daha önemli olduğu bir ülkede yaşıyordu. 1940'ta Sovyetler Birliği Genetik Enstitüsü'nün müdürlüğüne atandı ve müthiş etkili, güçlü biri haline geldi. Bir nesil boyunca Lisenko'nun genetiği önemsenmeyen görüşleri Sovyet okullarında öğretilmesine izin verilen yegane görüş oldu. Sovyet tarımına inanılmaz, bedeli ölçülemeyecek kadar çok hasar verildi. Birçok saygın Sovyet genetikçi kovuldu, sürgüne yollandı ya da hapse atıldı. Örneğin, dünya çapında saygınlık kazanmış genetikçi N. I: Vavilov, "İngilizlere casusluk yapmak" gibi komik bir suçla uzun süre yargılandıktan sonra, penceresiz bir hapishane hücresinde açlıktan öldü.
Sayfa 372Kitabı okudu
Hayatın anlatamadığını ölüm anlatır mı acaba? diyorum ve gidiyorum. Acınla ölüyorum, gücenme bana... Kimseyi suçlamıyorum. Sadece hayata hiç dokunmadan, kendimi çıkarıyorum. Hayat herkes için değilmiş. Gidiyorum !
“Olan biten hiçbir şeyin merkezinde değildim. Hiçbir zaman, hiçbir yerde önem taşımıyordum. Sadece geçip gidiyordum. Dokunmadan. Teğet… Rolüm yoktu. Figüran gibi.”
Reklam
" Bir tatsızlık çıkmasın diye, suya sabuna dokunmadan yaşamak isteyenler, pislik içinde kalmaya mahkûmdur!”
İyilik ile kötülüğün kesiştiği bir nokta yoktur. Yan yana dururlar birbirlerine dokunmadan. Ve dokunmadıkları yerde ben varım. Ne iyiyim, ne kötü. Ne kutsalım, ne şeytani. İkisine de değmeden oturuyorum. Onlar yokmuş gibi yaşıyorum.
Sayfa 189Kitabı okudu
... Ama ikisi de biliyor ki benim yerim onların tahtlarının ortasındaki boşluk. Kulaktan kulağa oynamalarını sağlayacak ortadaki adam. İkisinin evi de benim yerim değil. Ben ancak bahçelerini ayıran duvarın üstünde oturabilirim. Yerim orası. Şeytan ile Tanrı'nın tam ortasında! Ne yakın, ne uzak. İyilik ile kötülüğün kesiştiği bir nokta yoktur. Yan yana dururlar birbirlerine dokunmadan. Ve dokunmadıkları yerde ben varım. Ne iyiyim, ne kötü. Ne kutsalım, ne şeytani....
Sayfa 189 - KinyasKitabı yarım bıraktı
Bende ilginç bulduğun ne varsa sana doğru çeken, virgülüne bile dokunmadan aynı şeyleri bahane edip beni terk edeceksin..
Reklam
Burada zaman, hafif bir rüzgar gibi üstlerinden geçiyor, hatırnaz bir merhametle sevişenlerin ömürlerine zerre kadar dokunmadan yoluna devam ediyordu.
Sayfa 535Kitabı okudu
Daha dokunmadan kurudu irem Çöllere bir türlü yağamıyorum Yeni bir koşunun başlangıcında Biraz deprem sonrası Biraz şehir hülyası Bir kalp yangınından geriye kalan Siyah gözlerine beni de götür Artık bu yerlere sığamıyorum.
Bir yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için her zaman ille de kaderin güçlü bir tokadı ya da her şeyi sert bir şekilde söküp atan bir güç gerekmez; hatta gelişigüzel nedenle yıkımı yaratmak, kaderin ele avuca sığmaz heykeltıraş isteğini tahrik eder. Biz insanoğlu, kendi anlaşılmaz dilimizde bu ilk hafif dokunuşlara bahane deriz ve onun o küçücük cüssesiyle çoğu zaman muazzam etkili gücüne şaşar kalırız; fakat bir hastalık nasıl sinsice ortaya çıkarsa, bir insanın kaderi de ancak her şey gözle görülür hale geldiğinde ve olaylar başladığında kendini belli eder. Kader, yüreğe dıştan dokunmadan çok önce beyinde ve kanda içten içe ilerler her zaman.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.