Dünya edebiyatının en iyi eserlerinden olduğu varsayılan Suç ve Ceza’yı anlamak için Raskolnikov'un eylemlerini ve düşünsel formunu sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum.
# YÜZLERCE İYİLİK ELDE ETMEK İÇİN BİR KÖTÜLÜK YAPILABİLİR Mİ?
Raskolnikov'un maddi durumu oldukça kötüdür. Üniversite öğrencisi olan Raskolnikov, roman boyunca
YouTube kitap kanalımda Shakespeare'in hayatı, mutlaka okunması gereken kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/rGxh2RVjmNU
Onlarca kişiyle birlikte Othello'nun sahip olduğu kıskançlığın başka insanlarda ne kadar değişken olabileceğini gösteren kolektif bir inceleme yazdık.
Sadece benim
Bu videodan Lermontov'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: youtu.be/3UL1oP5pifw
Zamanımızın bir kahramanı ya da zamanımızın esas kahramanları... Peki, kimdir bu zamanın kahramanları?
Oğuz Aktürk : Bir girizgah yaparak başlayalım o halde. Lermontov 1814'te, yani şu an
Sultanı Öldürmek
‘’Biri sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz ne yaparsınız?’’ sorusu sorulmuş kitabımızın arka kapağında. Tam da bu yüzden ‘’evet Ahmet Ümit yine yapmış yapacağını.’’ Diyerek aldım bu kitabı. Son
Doğa ile ilgili bir şey konuşulunca veya yeşillik ya da deniz görünce aklıma hep şu alıntı gelir:
''Baylar, çevremizi saran şu Tanrı nimetlerine bakın bir kez: Gök açık, hava temiz, otlar körpe, kuşlar, doğa olabildiğine güzel ve günahsız... Yalnız bizler, biz tanrıtanımaz ahmaklar yaşamın bir cennet olduğunun farkında değiliz.''
-Dostoyevski,
''Karın varsa derdin var, ama karın olmayan bir kadınla daha büyük derdin var demektir.''
(s. 710)
Anna Karenina'nın yazıldığı dört yıl boyunca (1873-1877), Lev Tolstoy, kafasını meşgul eden tüm meseleleri eserine aktarır. Her fırsatta, roman yazarı, kalemini, deneme yazarına bırakır. Hikayenin akışı, yazarın kır ekonomisi, hayatın anlamı,
''Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına
Merhabalar!
Kitabımızın adı "Beyaz Geceler". Manası aydınlık gecelerdir. Kahramanımız ise bir hayalperest. Öyle bir hayalperest ki yıldızlı bir gecenin büyüsüne kapılıp gökyüzüne bakarak öfkeli, kaprisli insanların bulunması mümkün müdür diye soracak kadar mutlu, umutlu. Bazen de kimseler yok, sokaklar boş diye kendini eksik , yalnız ve hüzünlü hissediyor. Yani kısaca aykırı, bol bol okuyan, farkındalığı yüksek, tipik bir Dostoyevski karakteri. Kitapta hayalperest kahramanımızın bir nebze de olsa hayal dünyasından çıkıp gerçek dünyaya adım atması ve bununla birlikte gelişen yarım kalmış tek taraflı bir aşk hikayesi anlatılıyor.
Keyifli okumalar:)
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Hece Yayınları · 201874,3bin okunma
Biri insanın iç dünyasından mı bahsetti, iç psikolojisini mi anlamak istedi ?
Dışarıdan bakınca sadece para için yapılmış bir soygun gibi görünen cinayet vakasının, aslında ne kadar farklı anlamlar barındırabildiğini bu kitap çok iyi açıklıyor.
Aslında bir yandan da şu farkındalığı oluşturuyor suç ve ceza: haberlerden, gazetelerden, Twitter'dan duyduğumuz denk geldiğimiz vakaların aslında bize aktarılandan çok farklı durumlar içerebileceği gerçeği. Bir nevi önyargıları yıkma durumu.
Tabi ki suçlar üstünde bu farkındalığı oluşturan kitap aynı zamanda ne kadar derinlik içerirse içersin mutlaka cezasının da olacağına değinmekten geri durmuyor. Hapis veya para cezası vs. gibi durumlar değil değinmek istediğim. İnsanın iç mahkemesi. Tam olarak bu yüzden bir klasik bu kitap, bu yüzden bu kadar iyi.
En nihayetinde uçarı şeylerin olmadığı basit bir vakayı ele alıyor. Ama hem suçlunun hem de etrafındakilerin psikolojisinin ve iç dünyasının ne denli değişebileceği ne acılar yaşayıp ne çeşit kurtuluşlar arayacağını o kadar iyi anlatıyor ki, incelemelerde bu durumu tam olarak sizlere aktarmak imkansız.
Etrafınızdan bu kitap ile ilgili duyacağınız basit yorumları bir kenara bırakıp mutlaka okunması gereken bir kitap olarak görmenizi tavsiye ederim.
“ Köşemde insanlardan uzak,yaşamdan kopmuş, bencil bir nefret içinde ruhsal çürümüşlükle hayatımı nasıl berbat ettiğimi uzun uzun anlatsaydım, inanın hiç ilginç olmazdı.Romanın bir kahramanı olmalıdır, ama burada inadına her şeyiyle olumsuz bir kahraman var ve bu, okurun tatsız bir duyguya kapılmasına neden olacak, çünkü bizler yaşamdan
Bazen öyle dakikalar oluyor ki tek başıma kalmaktan, tek başıma hüzünlenip tek başıma kesintisiz kederlenmekten mutlu oluyorum ve böyle hallerim gitgide sıklaşıyor artık.
ana karakterimiz kendi iç dünyasında sıkışıp kalan, ruhun balta girmemiş ormanlarına balta ile dalan, devlet dairelerini, sistemleri, insanları, siyasi düzeni, inançları, sorgulamayanları hatta kendini bile baltalamaya ant içmiş bir adam olan Raskolnikov. kişilik bölünmelerinin kısır döngüsünde boğulan Raskolnikov’un içinde neler
Kafka kendisini Flaubert'in zihin çocuğu olarak tanımlar. Dostoyevski'ye ise hayranlık duyar. Milena'ya Mektuplar'ı okurken aynı zamanda Madam Bovary'i okumak ilginç bir paralellik oluşturuyor. Kafka farkındalığı yüksek biriydi. O dönemin getireceklerini önceden görmüştü. Okumaya devam edelim bakalım. Nasıl muhteşem bir ayrıcalıktır bu yazarların eserlerini bir arada okuyabilmek.