- Biz öyle düşünmüyoruz, efendimiz.
- Size göre hava hoş öyleyse. Zaten dünya ne iyidir ne de kötü , düşüncenize bağlıdır iyilik kötülük. Bana göre dünya ZİNDAN...
Hepimiz başkalarının onayına ve ilgisine ihtiyaç duyuyoruz, ama çoğu zaman onların da aynı ihtiyacı yaşadıklarını, dolayısıyla onlara neler yaşattığımızı pek düşünmüyoruz. Üstelik onay ihtiyacımız arttıkça onaylanmadığımıza ilişkin verilere ulaşma ihtimali de artıyor, zaman zaman alınganlığa varan derecelerde.
Ya bizim hâlimiz nice olur? Şu dünya davulunu çalıp duruyor, bir nefes olsun akıbetimizi düşünmüyoruz. Ebed yurduna doğru bakmıyoruz! Gözümüzde gaflet sürmesi... Dünya'nın fanî nimetleri içinde boğulup gidiyoruz. Halbuki yarın toprağın gözüne biz sürme olacağız!...
Hey Tanrım, avukatlarla yargıçların neleri korumaya uğraştıklarını gördükçe kusmak geliyor içimden. İnsan ihtiyaçlarıyla hiçbir ilgisi yok yasanın: bir sürü parazitin döndürdüğü bir dolap. Eline bir yasa kitabı al da bak, bir bölüm oku yüksek sesle, neresi olursa. Deli saçması gibi geliyor adama, aklı başındaysa. Gerçekten delilik vallahi, biliyorum öyle! Ama hukuku sorgulamaya başlarsam başka şeyleri de sorgulamak zorunda kalırım. Aklımı oynatırım her şeyi açık seçik görmeye başlarsam. Yapamazsın bunu —ayak uydurmak istiyorsan yapamazsın. Gözü kapalı yürümek zorundasın, bir anlamı varmış gibi yapmak zorundasın, ne yaptığını biliyor sanmalı insanlar. Ama yok yaptığı şeyin ne olduğunu bilen!
Sabahları kalkıp düşünmüyoruz yapacağımız şeyleri. Hayır beyim! Bir sis içinde uyanıp, karanlık tünellerde sürükleniyoruz akşamdan kalma. Oynuyoruz oyunu. Biliyoruz, boktan, pis bir oyun ama bir şey gelmiyor elimizden —başka çıkar yol yok. Belli bir düzende doğmuşuz, ona koşullanmışız: orasın da burasında bir iki küçük gediği tıkayabilirsin, su alan bir kayığı onarır gibi, ama yeniden yapmak olmaz, vakit yok buna, limana varmak zorundasın, ya da öyle olduğunu sanırsın. Hiç varamayacağız elbet. Kayık batacak önce, inanın bana...