Ne güzel bir kitap. Hoş tatlı, tadı dimağınızda kalan, ufuk açıcı, kafa dağıtıcı, bilgi verici, akıcı sakin güzel bir kitap. Naçizane 10/10 verdiğim birkaç kitaptan birisi. Üstelik yazarıyla çağdaşız da. Gönül rahatlığıyla, 'hâla yaşayan' bu yazara, kendisi yaşarken kıymet verdiğim için gururlanabiliyorum. Bence önemli bir meziyet. Şu
Ahmed Arif 'in oğlu Filinta Arif'in yaptığı bu mezarda. Akdeniz'in oğlu gemisine binip sonsuz bir diyara yelken açmış ve keşke mezardan çıkartıp ona bir sürü şiir yazdırtabilsem diyen bir ben bırakmıştır geride.
Sevgili Ahmet Erhan 'daşım
Burada herkes kendi halinde yaşamak ve çocuklarını yaşatmak istiyor; yaşlandığı zaman da evinin kapısının önünde oturup batan güneşi seyretmek istiyor. Gençler dans etmek, çalışmak istiyorlar. İstedikleri topu topu bu kadar...
"Mikro ifadeler, psikologlar arasında yeni bir keşiftir, film aracılığıyla varlıklarını belgeleyebilmişlerdir. Bu mikro ifadeler bir saniyeden daha kısa sürer ve iki tipi vardır: 𝐁𝐢𝐫𝐢𝐧𝐜𝐢𝐬𝐢 kişiler olumsuz bir duygunun farkına varıp bunu bastırmak isterler ama bir saniyeden kısa bir sürede bu duygu dışarı sızar. 𝐈̇𝐤𝐢𝐧𝐜𝐢𝐬𝐢 düşmanca duygularının farkında değildirler ama bu duygular kendini yüz ya da bedende minik kıvılcımlar biçiminde gösterir. Bunlar, bir anda yok olan dik bakışlar, yüz kaslarının gerilmesi, dudak ların büzülmesi, kaşların çatılması, küçümseme ifadesi ya da gözlerin aşağıya indirilip horgörü bakışının başlaması gibi ifadelerdir."
İlk başlarda sıradan bir kitap olduğunu düşünüyordum fakat okumaya devam ettikçe yanıldığımı anladım . Basit bir konuyu anlatan bir tiyatro eseri olarak gördüğüm bu kitap aslında bir insanın değer verdiği tüm anılarının yok oluşunu, bunca anlam verdiği anılarının istemese de eninde sonunda anlamsız ve hiç yaşanmamış gibi olacağını anlatan akıcı bir kitap.
Baş karakter diyebileceğimiz , vişne bahçesinin sahibi Andreyevna kendi mutluluğu dışında herkesin mutluluğunu düşünen, gerçeklerden sürekli kaçan onunla yüzleşmek istemeyen iyi kalpli bir kadındır .
Lapohin , iyi karakterli bir tüccardır fakat köylü olduğu için kendini küçük hisseder. Bu aşağılık kompleksinden kurtulamaz. Aynı zamanda mutluluğun peşindedir ve mutsuz ve boş bir hayat yaşadığını kabul eder .
Trofimov , en sevdiğim karakter oldu . Yaşamı boyunca öğrenci kalmıştır ve kalacağa da benziyordur . Kimsenin onun hakkındaki düşüncelerini umursamaz. Onun için önemli olan kendi ideallerine göre yaşadığı anlamlı ve sade bir hayattır.
Vişne bahçesi aslında Andreyevna ' nın yaşadığı tüm mutlu mutsuz anılarını yani onu var eden herşeyi temsil eder. Onun satılması ve yıkılması ise doğal olarak kendi yaşadıklarının da anlamını yitirmesine neden olur .
Okurken fark ettiğim bir diğer şey karakterler arasındaki iletişim problemiydi . Bir konu hakkında konuşulurken bir anda o konu yarıda bırakılıp bir başka konuya geçiliyor o konu hiç önemsenmiyordu . Herkes farklı telden çalıyordu .
Ben kitabı karakterlerin duygu durumunu dikkate alarak sesli okudum . Çok güzel bir duygu . Karakterleri bu sayede daha iyi anlayabildiğimi düşünüyorum .
~
❝
—Öyle bir duygu içindeyim artık, ölmüşüm, yaşamışım, umurumda bile değil. Ben olmasam da dünya gene dönecek; ne kısmetse o olacak, üst yanı yalan.
❞
~
Sayfa 155 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Birazdan okuyacaklarınız, 'inceleme' adı altında birleşmemişlerdir. Kendimi gerçekten bildim bileli vaaz vermekten ve/veya birine bildiğimi doğru ya da gerçek olarak lanse etmekten uzak durmuşumdur. Çünkü, ne kendimi bir şey hakkında bilgi sahibi görecek kadar özgüvenim veya kibrim olmuştur, ne de karşımdakinin kendi başına arayarak bulabileceği
Duyguların bile değiştiği, noksanlaştığı bir dönemin içine düştük. Aşk, sevgi, nahiflik ve daha nice güzel duygu bugün yok denilebilecek kadar az ve bulunmaz.
Cemil Meriç, yaşamını ülkemizin kültür ve düşünce hayatına adamış bir “fikir işçisi”dir. O, ilk gençlik yıllarından itibaren yaşadığı hayal kırıklıkları, acıları, yalnızlıkları ve korkularıyla yoğrulmuş; umutsuzluğa kapıldığı demlerde ise kitapların limanına sığınarak onların koynunda yaşamış bir düşünce insanıdır. Okuduklarıyla batıdan doğuya bütün
Dünya üzerinde bildiğim üç fena hastalık vardır. Hastalık deyince hepimizin aklına bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran yataklara düşüren, hastanelere koşturtan bazen daha beter sonuçlara yol açan illetler gelir. Amma benim bildiğim hastalıklar bunlar gibi acı çektiren, hüzünlü şeyler değildir. Yalnız bunlardan beterdir. İnsanın öldürmez de dağ bayır