Kafka’nın Dönüşüm’ünde olan biten aslında basittir.
Bu olağanüstü öyküde, Gregor Samsa’nın aile bireyleri ve çevresindeki insanlarla ilişkilerindeki bozulmalar adım adım ortaya konulur.
Böylece toplumda farklılaşan ve öteki hâline dönüşen bireyin trajedisi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilir.
İyi güzel de bu görünenin gerisinde hangi mesaj var?
Kafka, bu öyküyle bize aslında neyi anlatmak istemektedir?
Öyküde asıl eleştirilenler, kimler ya da hangi kurumlardır?
Bu konuda rivayet muhtelif!
‘Toplumun farklı olana reva gördüğü tavır’,
‘küçük burjuva yalnızlığının trajedisi’,
‘yaşamdan kopmanın ve kendi kabuğuna çekilmenin ağıdı’,
‘ataerkil aile baskısının deşifresi’,
‘sıradanlığın boğucu atmosferinin acı sonuçları’,
‘insan yaşamındaki saçmalığın sergilenmesi’,
‘sıradan faşizmin teşhiri’…
Bu liste böyle uzayıp gidiyor!
Edebiyat tarihinde bu kadar farklı ve değişik yorumlara neden olan çok az metin var. Her okur, Dönüşüm’ü okuduktan sonra kendi çıkarımını sınamak için bu sayısız yorumdan hiç olmazsa belli başlılarına bakmak zorunda kalacaktır.
Eh, iyi edebiyatın amacı da bu değil midir zatençş
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222,7bin okunma
Muzaffer Akar 'a ithaf ediyorum.
Kavramlarla düşünürüz. Kavramların da tanımları yapılmıştır. Amaç birbirimizi anlamak ya ondan. Bu bize anlama ve düşünmede hız verir. Kavramı duyduğumuz an kafamızda onun yapılmış tanımı belirir ve spekülasyonun önüne geçeriz bir nebze. Roman
“Bazen çok açık olduğunu sandığınız bir şey yazmışsınızdır. Okur sizin hiç aklınıza gelmeyen bir biçimde yorumlayabilir. Okur bu yorumu metnin bütününü göz önünde tutarak, birçok yerinden alacağı verilerle destekleyebiliyorsa, bambaşka bir okuyuş çıkar ortaya. Yazarın hiç düşünmemiş olabileceği, yazarın hiç amaçlamamış olabileceği birtakım şeyler
Hani Romeo ve Juliet' te ünlü bir söz vardır : "Ah Romeo, Romeo! neden Romeo'sun sen?.."
Ben de bundan sonra Juliet gibi haykırmak istiyorum: " Ah Oblomov, Oblomov, neden Oblomov'sun sen?"
Bu kitabı okumaya başlamadan önce, kimseye kendimi anlatmak, açıklamak isteğini, enerjisini kendimde bulamıyordum. İnsanlardan soğuyor,
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
TEZER ÖZLÜ OKUMA ETKİNLİĞİ : #30470541
-Okuyucuya not; bu inceleme Tezer Özlü ile dertleşme niteliğindedir.-
Elimde uzun zamandır bulunan Tezer Özlü kitaplarına bir türlü başlamak cesaretini gösterememiştim. Aklımda, hep beklenen ve kovalanan "uygun zaman" kavramı vardı ki, etkinlik o uzaktaki bekleyişi
Düşünen kadınları seviyorum. Üreten kadınları seviyorum. Bir duyguyu iyice ifade edebilmek ya da hakkını verebilmek için tüm benliğini ortaya koyan kadınları da seviyorum. Sanırım ben kadını hem anne haliyle, hem sevgili/eş haliyle, hem bilim kadını haliyle, hem de sanatçı haliyle çok seviyorum. Ya da genel olarak “kadınları, kadınlığı seviyorum”
Victor Hugo’nun Sefiller isimli muazzam eserinin kişisel olarak fikrimde ve duygularımda yaşattığı sarsıntılardan yer yer bahsedip mevzuyu hem kişiselliğe indirgeyip hem de geniş çerçeveden bakıp aciz idrakimle, yetersiz kelimelerimle birkaç yorum yapmaya çalışacağım.
Bir parça çokbilmişlik yaparak durumu izah etmeme izin verin.
Edebiyat tarihinde
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzak diyarların birinde bir adam yaşarmış. Bu adam öyle her adama benzemezmiş ama. Devasa boyutta, uzun kollu, kalın elli ve korkutucu olmasını bekleyenleri şaşırtan çocuksu bir yüze sahipmiş. Hı bir de bu adam sürekli uzun kollu gömlekler ve pantolonlar giyermiş. O kadar ki giysilerinden sadece yüzü, elleri
Bu bir biyografidir ama kimin biyografisi?
youtube.com/watch?v=NvryolG...
Çocukluğumun nasıl geçtiğini pek hatırlayamasam da hatırladıklarım da evimle sınırlı. Bunun başlıca nedeni de galiba çocukluğumun evimde geçmesi...
Babam sınıf öğretmeniydi. Hatıralarım arasında odama gelmesi ve "100 Temel Eser" adlı kitapları (ki