Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yıllar var ki, "Ne yazdıklarımı, ne de konuştuklarımı anlayan var!" demişimdir. Zaman içinde gördüm ki, bu ifadem bile anlaşılma saadetine eremedi. Ben mi anlatmaktan ácizim, yoksa kendilerine seslendiğim zevat mı yetersiz? Benim kifayetsizliğim midir aradaki kopukluğa sebep olan yoksa muhatabımın kaabiliyetsizliği mi? Bu hususu acilen izah edebilmem gerek. Sahiden gerekli mi bu? Ya bu işin kifayetle, kaabiliyetle alâkası yoksa? Boşuna bir çaba değil mi anlatmak? Kim sana anlat demiş? Peygamber misin?
Sayfa 20 - Tam İstiklal Yayıncılık OrtaklığıKitabı okudu
Aynından kaynımda da var!
Örneğin duygular üzerine başarıyla yazdıklarımı birisine kapsamlı anlatmak istedim mi konuşmaya başladıktan kısa süre sonra kafam karışıyor, sözüme doğru dürüst devam edemiyorum. Niteliksiz bir adamla çoğu şeyi çabuk kavrayan yazar arasındaki fark, onun akla yatkın düşünceler yerine yaratıcı düşüncelere sahip olması mıdır? Ancak yaşamımda çoğu kez belirsizlikler yaşadığımı da bu arada unutmamak gerekiyor. Düşüncelerim bulanık değil, fakat pek berrak da. Bir şeyi aydınlatıp anlaşılır yapmak yeteneği bende mevcut, ancak anlaşılmaz olan her zaman buna olanak tanımıyor, çoğu kez direniyor.
Reklam
Sevgilim, işte eylül Ve işte senin usul usul seğiren yüzün. Zaman ki sonsuzdur Bitmemiş şiirler gibidir. Bazı hüzünleri Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir. Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık (İsteğin bulanık kıyısında). Bundan değil midir bizim aşkımızda Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Kurtulmak. Bir şeylerden kurtulmak istediğim doğru... İçimdeki zorlamadan belki... Anılardan değil de, anıların baskısından belki... Anlatmak zorundayım. İçimdekileri bir biçime, bir sıraya, bir düzene sokmak zorundayım. Yaşarken yaşadığını ayrımsayamıyor insan. Ansımak gerçekten yaşamak sanki. Herkeste aynı mıdır bilmem. Ben ancak ansımaya başladıktan sonra anladım yaşadığımı. Eski acıyı, eski coşkuyu, eski sevinci daha bir derinden, daha bir gerçekten duyuyorum ansırken ya da işte, yeniden yaşarken.
Sayfa 16 - Can YayınlarıKitabı okudu
Herkesin bir yolu var mıdır bilmem. Hayatta asıl bilmem ge­rekenleri bilmem. Bu da aslında onlardan biridir. Bilsem, yi­ne bir şey bilmiş olmayacağım, bunu biliyorum. Başkasına ait, onun sırrı ile bildiği bir şey anlatılsa bile anlaşılmıyor. Çalınmasından bile korkmamak lazım. Anlatmak için çırpı­nılsa, bir gerçek bir başka kimse ile birleşemiyor. Mümkün değil birleşmiyor. Gerçek, parmak izi gibi kendine ait, de­ğişmez, neye yarar peki? Suç işlediğinde yakalanmaya, baş­ka değil. Parmak izi ile kim felah bulmuş, kim parmak izi­ni gösterip rahatlamış, kim başkasında olmayan yani başka­sının göremediği yani ona yok sayılan bir gerçekle övünmüş de neyle övündüğü anlaşılmış? Kim övünmüş de övünür­ken asıl söylemek istediklerini söyleyebilmiş? Ah pek yazık, gerçekten pek yazık. Gerçek varsa, bu yazıktan vazgeçerim. Yoksa yazık demek hiçbir şeye yetmez. Bu yazık dünyanın, orta yerin, bu pek kâbuslu rüyanın söylenişi. Yaşıyor mu­yuz? Evet, pek yazık, şimdilik pek yazık.
Reklam
"Edebiyat, anlatmak değil midir."
Sayfa 165 - Doğan KitapKitabı okudu
Bu ne güzel bir açılış
Gelecek, bazıları için, hakikaten de uzak bir hatıradan ibarettir. Böyleleri açısından varoluş, hayatın meşum bir noktasında, şimdiki zamandan ileriye doğru uzanan bir yol olmaktan çıkıp, onları geçmiş ile gelecek arasına sıkıştıran bir hapishaneye dönüşmüştür. Bu, trajik bir hal midir? Herhalde öyledir. Fakat burada bize düşen, kimseyi yargılamak değil; bir köle, ama muhakkak ki pek isyankâr bir köle saymak gereken insanın hazin kaderine dair bir hikâye anlatmak. O yüzden, gelin, az önce sözünü ettiğim iflah olmaz türün bir mensubu sıfatıyla, size her şeyi ta en ortasından başlayarak anlatayım.
Sayfa 7 - Alfa Yayınları,6. BaskıKitabı okudu
_Bana, “Sen kral mısın yoksa yasacı mısın ki politika üstüne yazı yazıyorsun?” diye soracaklara cevabım: Hükümdar ya da yasacı olsaydım, ne demek gerektiğini söyleyip vaktimi boşuna harcamaz, ya yapacağımı yapar ya da susardım. _Niyetim, insanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir
Reklam
_Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz. _Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür
Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın. Fatır, 35:5 Giriş Bölümü Yeryüzünün bütün aldatma hikayelerinin temelinde bir aldanma korkusu vardır. Kendisini aldatmadan başkasını aldatamaz insan. Kendini ikna etmeli beşer, önce vicdanından gelen sesi susturmalı, içindeki ahlak kanununu yasal boşluklardan faydalanarak
Sayfa 37 - ketebeKitabı okudu
OTAĞ
Sevgilim, işte eylül Ve işte senin usul usul seğiren yüzün. Zaman ki sonsuzdur Bitmemiş şiirler gibidir. Bazı hüzünleri Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir. Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık (İsteğin bulanık kıyısında.) Bundan değil midir bizim aşkımızda Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Sevgilim, işte eylül Ve işte senin usul usul seğiren yüzün. Zaman ki sonsuzdur Bitmemiş şiirler gibidir. Bazı hüzünleri Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir. Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık (İsteğin bulanık kıyısında). Bundan değil midir bizim aşkımızda Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Kolektif Yayınevi
Sonsöz
Bu son sözü, 2006 yılında, Macaristan dostları ve bütün dünya bu eseri ithaf ettiğim ihtilalin 50. Yıldönümünü kutla­maya hazırlanırken yazıyorum. 1981 yılında Fransızca yazı­lan ve yayımlanan eser ayaklanmanın ellinci yılı münasebe­tiyle Macarcaya çevrilmiştir. Macar halkının ayaklanması, öncülüğünü işçi gençlikle birleşen üniversite gençliğinin
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.