Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Elbette..
Kutsal Pazartesi için -Show Must Go On..
Atatürk, tarihi tecrübenin ışığında ümmetçi yaklaşımı reddetmiştir. Türk ulusunu ve devletini, onun inşasını öne çıkarmış; Arapların ve İranlıların da gerçekleştirdikleri gibi, bir milli devlet projesini benimsemiştir. Onun bu yaklaşımı- nın temelinde de gücünü tarihten alan bir ulus (Türk ulusu) ve dili (Türkçe) vardır. Atatürk için İslam, elbette bir ümmetin (Hz. Peygambere inananların) dinidir; fakat, Türkiye Devleti'ni kuran Türk milletinin dini olarak, Türk örfü ve kültürünün hayat alanı bulduğu bir mekânda (Türkiye'de) yaşanmaktadır. Prof. Kemal Aytaç'a göre; Atatürk, Türk tarihinde İslamlıkla ilgisi olmayan ve batıl itikatlardan ibaret "ikinci bir din" anlayışın teşekkül etmiş olduğunu ifade etmiştir. Aynı şekilde Atatürk, dine değil, dinin siyasete, menfaate ve istibdada vasıta edilmesine karşıdır. O, aynı şekilde hakiki din adamlarına değil, dini bu gibi işlere alet edenlere karşıdır. Bu nedenledir ki, Atatürk devrimi, bir ihtida değil; Türk ulusunun millî bir devlet ve modern bir toplum olarak bu coğrafyada varolma iradesinin milli adıdır. Halifeliğin kaldırılma nedeni de bu milli varoluş iradesidir.
Reklam
Aristo'dan bu yana Batı dünyası Aristo felsefesinin mantık ilkelerini izlemiştir. Bu mantık A, A'dır diyen özdeşlik yasası, (A, A olmayan değildir) çelişki yasası (A hem A, hem de A olmayan olamaz, ne A, ne de A olmayandır.) üçüncü şıkkın olmazlığı yasası temeli üzerinde otur- maktadır. Aristo görüşünü aşağıdaki cümlede açıkça
Sayfa 76
17. Söz
Dördüncüsü: İnsan-ı mü'mine nur-u iman ile gösterir ki mevt, idam değil; tebdil-i mekândır. Kabir ise zulümatlı bir kuyu ağzı değil, nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise bütün şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana çıkmak ve müz'iç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayeran-ı ervaha geçmek ve mahlukatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzur-u Rahman'a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir. Sözler
464 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Maali Almeida’nın Yedi Ay Dönümü, 26 sene sürecek ve binlerce insanın ölümüne sebep olacak Sri Lanka İç Savaşı sırasında 1983’ten 90’lı yıllara yaşananları, kalıpların dışında bir kurgu ve anlatımla ele alıyor. 2022 Booker Ödülü sahibi romanın baş karakteri, kariyerini doğru zamanda doğru yerde olmasına borçlu olduğunu söyleyen bir savaş
Maali Almeida’nın Yedi Ay Dönümü
Maali Almeida’nın Yedi Ay DönümüShehan Karunatilaka · Livera Yayınevi · 202373 okunma
Peki, eğer devlet para basamazsa ne olur?
Modern ulus devletler toplumlarının sadakatini tüm toplumu maaşa bağlayarak sağlamaya çalışırlar, demiştik: Peki, eğer devlet para basamazsa ne olur? Elbette ki memurlar ve askerler sadakatlerini maaşlarını verene (konforlarını sağlayana) yönlendirirler. 49 Bu nedenle "digital para" denen yeni maaş ödeme yönteminin ulus devletlerin elin- den para basma/maaş verme yetisini almanın hazırlığı olarak da okunabileceğini düşünüyoruz. Nitekim bazı büyük şirketler, devletleri aradan çıkararak digital para ile maaş ödemeye başladılar bile. 50
Sayfa 29
Reklam
"Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı bilir." (Ankebut suresi, 45)
Çelik Yayınevi
"Kırmızı Deynek" şiiri, bu kitap içinde, kendine bağımsız bir yer açmayı hak ediyor. Başlı başına tek şiirlik bir kitap özelliği taşıyor kanımca bu şiir. Sadece hacmiyle değil elbette. Taşıdığı özelliklerle, özgürlüğüyle. Belki, bu şiirin önüne 1955 yılında Vatan Gazetesi'nde yayımianmış olan "Kapı" bir başlangıç, bir ilk
Sayfa 9 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyacak
Bazen Nurhayat Hanıma gidiyorum; karşılıklı susarak oturuyoruz. Konuşmamak ne iyi, bir bilsen. İnsan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. Fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor. Kendinden nefret ediyor.
Geçen sabah erkenden albayıma gittim. Bugün sabahtan akşama kadar radyo dinleyeceğiz, dedim. Bir süre sonra sıkıldı. (İnsandır, elbette sıkılacak. Benim gibi bir canavar değil ki.) Bunun üzerine onu zayıf bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (Ben yalnız kalmalıyım. Başka çarem yok.)
Reklam
Elbette biliyordum, biyografilerinden, Yaşar Kemal'in ilkgenç­ liginde şiirler yazdıgıru... Hem, Toroslar'da aşıklık yapan, ağıt ve destan toplayan bu genç, tutabilir miydi içinde biriken şiiri? Haydi bütün bunlardan habersizdik, diyelim, okurken öyküleri­ni, romanlanru, bir yerde durup, kim "düpedüz şür bunlar'' de­ memiştir ki?
Sayfa 7 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyacak
Fransız Devrimi'nden esinlenmiş olan Yeni Osmanlılara ve özellikle Namık Kemal'e göre Avrupa'daki refahı sağlayan şeyler, özgürlük, eşitlik ve "fen"di... ...Namık Kemal inanıyordu ki Avrupalılar da uygarlıklarını bunlara borçluydular. Gidip gördüğü Batı'nın hangi tarihsel, toplumsal ve ekonomik koşullar sonucu refaha ulaştığının pek farkında değildi... ...Namık Kemal, Batı'da teknolojinin ya da başka bir deyişle toplumsal yapının ürettiği ideolojinin bir parçasını alıp İslam ideolojisine yamayarak Osmanlı lmparatorluğu'nun gerileme sorununa bir çözüm getirebileceğine inanıyordu. Elbette ki aydın seçkinlerin yapacağı bir işti bu. Bu bakımdan Yeni Osmanlılarınki de toplumsal bir tabana oturtulmamış bir girişimdi. Ama beri yandan, Tanzimat Batıcılarının halktan kopma ve halka sırt çevirme yanlışına düşmediler. Düşmediler çünkü hem tslam ideolojisinden vazgeçmeksizin Osmanlılıklarını sürdürerek Batı'dan yararlanmaktan yanaydılar, hem de Batı'dan ithal etmek istedikleri aydınlanma felsefesi gereği cehaletle savaşmak için halka yönelmek zorundaydılar. Başarılı olmaları için Türkiye'de kafaların aydınlatılması, halkın eğitilmesi gerekiyordu. Bu anlamda Yeni Osmanlılar halka dönüktü demek yanlış olmaz.
Sayfa 16 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Pek az olan iyilerse sessizdi, emellerini içlerinde gizlerlerdi ve elbette asık suratlılardan daha iyimserlerdi. İsteklerinin gerçekleşeceğine daha çok inanırlardı.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Hem nasılki bir kavunun (meselâ) her bir çekirdeğinde, o kavun temerküz ediyor. Ve o çekirdeği yapan zât elbette odur ki; o kavunu yapar, sonra ilminin hususî mizanıyla ve hikmetinin ona mahsus kanunuyla o çekirdeği ondan sağar, toplar, tecessüm ettirir. Ve o tek kavunun tek ve vâhid ustasından başka hiçbir şey, o çekirdeği yapamaz ve yapması muhaldir. Aynen öyle de, rahmaniyetin tecellisiyle kâinat bir ağaç, bir bostan ve zemin bir meyve, bir kavun ve zîhayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan; elbette en küçük bir zîhayatın hâlıkı ve rabbi, bütün zeminin ve kâinatın hâlıkı olmak lâzım gelir. Ayet-ül Kübra - 152
Hakikat serinkanlı, sakin bir şekilde aranır. Elbette derinlerde bir heyecan, bir iştiyak duyarsın, o ayrı. Özgür ruhlu insanların işidir arayış.
Sayfa 31
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.