"Koskoca bir sefaletin destanı" ben bu kitaba alt başlık yazacak olsaydım kesinlikle bunu yazardım. Bir insan ancak bu kadar sefil olabilirdi. Aklımda bu kitaba sayfalarca yazmak vardı çünkü aklınızın alamayacağı kadar bir sefalet var. Fakat kitabı bitirdiğimde düşündüm ve dedim ki "Ben böyle bir başyapıtı anlatamam, dilim ermez, betimleyemem bu kitabı. Ancak okunması gerekiyor, başka bir yolu yok. Dilsizin halinden dilsiz anlar." Jane Valjane'ın kız kardeşinin çocukları için çaldığı bir ekmeğin ve devamında gelen hikayelerin beni böyle üzeceğini tahmin etmezdim, diğer yandan Fantine'in çocuğu için çektiği sefalet, Javert'ın bitmek bilmez görevine bağlılığı, Cosette'in saflığı ve çektiği onca eziyet, Marius'un sönmez aşkı... Yok arkadaşlar, bu kitap anlatılmaz okunur, neden bu kitabı anlatamadığımı anlamak için lütfen, bu başyapıtı zihninize kazıyın, siz de Fantine'in, Cosette'in, Marius'un, Saint-Denis Sokağı barikatlarının, Paris'in, Javert'ın ve Jean Valjean'ın sefaletten sevgiye, felaketten iyiliğe ve karanlıktan aydınlığa uzanan hikayelerini okuyun, bu kitabı tüm milletlere armağan etmiş olan Victor Hugo'ya minnettarım. Son olarak Jane Valjane, sen tanıdığım en harikulade kahramansın, biliyorum halen ruhun bizimle ve öyle olucak, sen bir kişilik değil bir fikirsin, o fikri zihnimde ömür boyu tutacağıma yemin ederim, iyi ki varsın. Sizlere iyi okumalar...