Memed birden Hatçeyi düşündü. Dikenlik, hiç bilmediği bir kokuda acı kokuyordu. Memed şimdiye kadar hiç böyle bir koku bilmemişti. Ardından Seyran düştü aklına, köye girememişti.
Ablam ne demekte bu işlere? Ağlamıştır fukara!
-Ağladı.
-Hey karı milleti! Bir şey olsa ağlar. ''Sus be yahu! Sil gözünü rezil'' deseydin.
-Dedi.
-Aklı ermez de ağlar. köylü karısı da böyle... Aklı ermez, bir de gücü yetmez. Karıya pek ayıp değil ya, erkek kısmına yaraşmaz.
-Başa gelen çekilir! Erkek kısmının başına iş gelir. Bizde ''olmuş işin kötüsü olmaz'' derler. Olmasa iyiydi ama, olmuş bikere... Dert veren koca Tanrı, dermanını da er geç verir. Derdi dağlar taşıyamamış biz insan milleti arsız olduğumuzdan, vızır vızır taşımışız. Koca tanrı, en kötü kulundan bir vakit geçmez. Bunlar hep bizi denemek için...
Karı dediğin köylü karısı da olsa bir incelik taşır elbet. Herkes sanır ki bu bizim erkek milleti zarf-zurt ederek kendi dediğini yürütür, karıları adam yerine komaz. Bu laf boş bir laftır. Bizim karılar evvel Allah “son sözü” hiç kimseye komazlar. Görünüşte erkek öndedir. Varsın olsun derler. Hani ele-güne karşı. Kadın bırakır onu kendi haline. Şişinip kabarsın da hovu insin diye. Süt köpüğü gibi bir şey. Sonunda ne yapar-eder erkeği dediğine getirir. Hanelerimizi karılar idare eder, lakin bunun böyle yürüdüğünü aşikar etmenin ne lüzûmu var değil mi?
Bir milletin kadınları , erkeklerle aynı safta dövüşe girerlerse o milleti yenmek hiç mümkün mü ? En ilkel insan topluluklarında bu böyleyken zamanla nasıl unutulmuş ? Hep erkek budalalığı... Hangi memlekette erkekler , kadın yardımını küçük görmüşlerse , o memleket mahvolmuştur.