Alkış kelimesinin sözlüklerdeki anlamı ''Bir şeyin beğenildiğini, hoşa gittiğini anlatmak için el çırpmak ya da o yolda sözler söylemek''tir. Annemizin ak sütü kadar Türkçe olan bu kelime, kargış(beddua) kelimesinin zıt anlamlısıdır. Ancak eski lügatlar 'alkış tutmak' ile 'alkış okuma'yı daima birbirinden ayırmışlardır. Bize göre alkış tutmak, afacan bir çocuğun klas bir hareketini el çırparak övmek ise, alkış okumak da bir sanatçıyı 'Yaşa, var ol!' sözleriyle onurlandırmaktır. Tarihi manasıyla alkış, ''Padişahlar ile vezirler hakkında, halk tarafından hep bir ağızdan söylenen dua sözleri''dir. Eskiden bayram merasimlerinde, cuma selamlıklarında ve muhtelif kutlamalarda bu tür temenniler sıkça duyulur imiş.
Yavuz Bülent Bakiler
"Sel ve sal" ekleri kat'iyen Türkçe değildir. Latinceden Fransızcaya, Fransızcadan Türkçeye geçmiştir. Eski Türk metinlerinin hiçbirisinde yok. Eski sözlüklerimizde yok. Bizim dışımızda hiçbir Tük topluluğunda yok. Orhun Anıtlarımızda, Dede Korkut Destanlarımızda, Yunus'da, Emrah'da, Karacaoğlan'da yok.
Reklam
"Ülkemizde sanatçıların yazgısı gerçekten ilginç. Yaşadığı sürece ilgilenilmiyor, ölür ölmez göklere çıkarılıyor. Ama kısa bir süre içindir bu, sanki törenin gerekleri yerine getiriliyordur, ölümü izleyen birkaç gün, bilemediniz birkaç hafta sonra her şey eski durumunu, ilk durumunu alıyor. Yalnız öldüğünüz gün seviliyorsunuz. Ertesi gün bundan da bıkılıyor. Yine de öldükten sonraki durum daha iyi galiba."
1976'da yazılmıştır.Kitabı okudu
‘’ Arap harfi temelli eski Osmanlı alfabesinin, dilimiz için günümüzdeki Latin harfli Türkçe alfabeden daha uygun olduğu iddiaları yalnızca bir cehalet eseridir.’’
...Dr. Fritz'in "Kürtler" iserinde, Prof. Veber'den nakledilen şu cümle çok ilgi çekicidir: "Kürt dili, bir dil karışımı değildir. Belki bir kelime karışımıdır. Anlaşıldığına göre Kürt dili, tam bir millet dili olmaktan ziyade, şekli kaybolmuş, istilaların ve göçlerin etkisi altında ve zaman içinde oluşmuş, fakat bu oluşumda da bir etimolojik birlik sağlayamamış, daha çok arı Fars kaidelerine yatkın bir dil karışımı olsa gerektir. Ama o kadar yetersiz şekilleşmiştir ki, Dr. Fritz'e göre, fiiller ve tasrifler bile teşekkül edememiştir. Ona göre Kürtçede fiiller, daha çok isim sayılabilir. Hatta bu dil karışıklığının, aslı hangi dilde ise, onunla olan bağları da kaybolmuştur. Mesela gene ona göre, Kürt kabileleri arasında müşterek olan kelimeler de değildir. Türk, Arap, yeni Fars gibi, Kürtlerin daha vatanı sayılan İran yaylasına veya yukarı Asur ovalarına ait kelimeler olmayıp Türk, Arap, yeni Fars gibi, Kürtlerin daha sonra yerleştikleri bölgelerden veya karıştıkları milletlerden derlenmiş yabancı kelimelerdir. Dr. Fritz'in, Birinci Dünya Harbi'nden önce, Petersburg Akademisi tarafından yayınlanan 'Kürtçe-Farsça-Almanca' lügatten naklettiğine göre, bu lügatte derlenen 8307 kelimeden, 3080'i aslen Türkçe ve eski Türkmen, 2000'i yeni Arapça, 1030'u yeni Farsça, 1240'ı Zend (eski Farsça), 370'i Pehlevi, 220'si ermeni, 108'i Keldani ve ancak 30'u asıl ve eski Kürtçedir.
Sayfa 202 - 204Kitabı okudu
"Türkiye’de önemli insanlar değersizdir, değerliler ise önemsiz"
“Efendiiiim” diyor bankacı, “madem masamızda bu kadar değerli, bu kadar önemli misafirler var; bir daha bu fırsatı bulamayız diye hâkime hanımdan, meslek hayatı boyunca başından geçen ilginç anıları dinlesek diyorum.” Kadın gülüyor, “Ayol” diyor, “ne önemlisi. Baksanıza buradaki herkes bir başka âlem. Biz olsa olsa iki mütevazı
Sayfa 144 - Hâkimlere dairKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.