Aydın’da tren istasyonunda işçi olarak çalışan babası bir kaza sonucu vefat etti. Sonra evleri bir yangında kül oldu. Anne çocuğunu alıp iş bulma ümidiyle İzmir’e taşındı. Ama iş bulamayınca çocuğunu yetimhaneye bırakmak zorunda kaldı.
Çocuğun babası ölmüş, annesi de bırakıp gitmişti. Okuldan arta kalan vakitlerinde kah hırdavatçıda kah
Merhaba 1k sakinleri.
Şu günlerde Türkiye'nin gündeminde olan bir konudan bahsedeceğim. Kore pop müziği ( K-pop) ile ilgili. Ya bu insanların bizim müzik zevkimizle ne alıp veremedikleri var? Ya bu şey futbolda " Sen nasıl Beşiktaş değil de Galatasaray'ı tutarsın!" dermiş gibi. Hani Türkiye özgür bir devletti. Madem Türkiye özgür
TOTEMLERİMİZ
İncelemeye başlarken isterseniz Freud'un ''Totem ve Tabu'' hakkında fikirlerini ve bu kavramların kökeni hakkında bilimsel verileri esas alarak değerlendirdiklerini masaya yatırmak yerine,evvela kelimelerin halk nazarında değerleri,ritüelleri ve yaygın olarak yanlış tanımları hakkında bilgi sahibi olalım,ardından konuyu Freud ve bilim
Hesse etkinliğinden önce Hesse’yi yakından tanımak istedim. Kitaptan öğrendiklerimi notlar alarak yazmaya çalıştım. Mış, miş’li rivayet zamanıyla kullanmak istemedim yazının okunabilirliğini daha da karmaşıklandırmamak adına. Anlayabildiğim kadarı ile özet şeklinde aktarmalı bir yazı oldu . Değinmediğim bir çok şeyle birlikte genel olarak böyle
Yürüyorsunuz çimenlerin içinde. Ne zaman, nerede, önemli değil. Gözleriniz kapalı, benim gibi.
Bİr iki damla sızıyor saçlarınızın arasından. Plansız gebeliğe benzer bir sıkıntı kaplıyor içinizi. Yalnız mıyım diye etrafınıza bakınmaya çalışıyorsunuz. Ama hala kapalı gözleriniz.
Başlıyorsunuz şarkı söylemeye, bilmediğiniz bir şarkı aslında, hem
Şiir, her zaman için barışın bir parçası olmuştur. Şair, barıştan doğar.
Tıpkı ekmeğin undan doğması gibi. Katiller, onu yakmak, öldürmek ve parçalamak için şairi arar.
Hüzünlü bir parkın ağaçları arasında, katilin biri,
Aleksandr Puşkin ’i yaralayarak ölümüne sebep olmuştu.
Çılgın atlılar,
FRANTZ FANON’UN ‘SİYAH DERİ BEYAZ MASKELER’ KİTABINA BİR BAKIŞ; TÜRKİYE’NİN SİYAHİLERİ KİMLERDİR?
Kitabı okumaya başlar başlamaz her bir cümlesinde kendimi, dilimi ve yaşantımı görebiliyordum. Bununla birlikte bir söz kafamda döndü dolaştı:
“Neye gülüyorsun? İsimleri değiştir, anlatılan senin hikâyendir.”
Sömürenin ya da sömürülenin isimleri
Demek, Seniha'nın aklı böyle şeylere de eriyor! Ben zannederdim ki, o, ipeğin renginden, sürmenin cinsinden, Beyoğlu'nun kaldırımlarında sekmekten ve gençlerle Fransızca şarkılar söylemekten başka bir şey bilmez.
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
''Damarlarındaki kanı boşalt, yerine su doldur, işte o zaman savaş olmaz.''
(I. cilt, s. 587)
Savaş... savaş... savaş... Nedir bu savaş? Dostoyevski der ya, ''Her insan doğuştan gaddardır,'' diye, bence savaş, gaddarlığın, açgözlülüğün ve hükmetme aşkının dışa vurumudur. Barış ise, aynı savaş gibi, sadece çıkarların kesişmesiyle oluşan, başka
Aydın’da tren istasyonunda işçi olarak çalışan babası bir kaza sonucu vefat etti. Sonra evleri bir yangında kül oldu. Anne çocuğunu alıp iş bulma ümidiyle İzmir’e taşındı. Ama iş bulamayınca çocuğunu yetimhaneye bırakmak zorunda kaldı.
Çocuğun babası ölmüş, annesi de bırakıp gitmişti. Okuldan arta kalan vakitlerinde kah hırdavatçıda kah
Milton ve Shakespeare’le birlikte İngiliz edebiyatının üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer tahminen 1340-43 yılları arasında doğmuştur. Babası John Chaucer adında bir şarap tüccarıdır. Chaucer adının geçtiği ilk yazılı belge Ulster kontesi Elizabeth’in 1357 tarihli harcamalar defteridir. Bu defterde, bu isimde bir içoğlanına (page) elbise
Bir Şarkıcıyla Bir Memurun Hikayesi ...
Aydın’da tren istasyonunda işçi olarak çalışan babası bir kaza sonucu vefat etti. Sonra da evleri bir yangında kül oldu. Anne, çocuğunu alıp iş bulma ümidiyle İzmir’e taşındı.
Ama nafile...
Anne, parasızlıktan oğlunu yetimhaneye bırakmak zorunda kaldı.Çocuğun babası ölmüş, annesi de bırakıp gitmişti.