Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Elimden her nesneyi almışlardı. Zamanı bilmeyeyim diye saati, yazı yazmayayım diye kalemi, bileklerimi kesmeyeyim diye bıçağı; sigara gibi en ufak bir sakinleştirici bile benden esirgendi. Tek bir söz söylemesine ve tek bir soruyu yanıtlamasına izin verilmeyen gardiyandan başka bir insan yüzü görmedim, bir insan sesi duymadım; göz, kulak bütün duyular sabahtan geceye, geceden sabaha kadar en ufak bir besin almıyordu, insan kendi kendisiyle, kendi bedeniyle ve masa, yatak, pencere, leğen gibi dört-beş dilsiz nesneyle çaresizlik içinde tek başına kalıyordu.
Geceye bir söz bırakalım.
Ey dil ey dil niye rütbede per-gamsın sen. Gönül!.. Gönül!… Neden bu derece gamlara battın sen gönül!..
Reklam
"Şaşırtıcı bir şekilde mükemmel," diye mırıldandı. "Cazi- beni hafife almışım." Tam anlamıyla utanç verici olsa da bir göz tarafından ye- nip bitirilmek heyecan vericiydi. Huzursuzlanmaya başladığın- da, Daniel yırtarcasına gömleğini başından çekip çıkardı, daha sonra çizmelerini çıkarmak için eğildi. Gergin kasları bronz
Sayfa 224
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir
Bir balığın ağa takılması gibi, biz de öyle Çırpınıp durmaktayız, anlamdan anlama Ne anlatır bunca şiir ki bitmez yazmakla Kalbin deyişleri niye bin bir gecedir Bin bine devreder ve hep gece geceye Biz ki karanlıkta eriyen bir karanlık Söz nereye böyle akar, akar, akar
Söz meclisten dışarıya
O kadar kolaysınız ki, bir araya gelmeden çoğalabiliyorsunuz. Gürültü sessizliği duyabilir mi hiç? Ben geceye çekiliyorum ey büyük yalan; sizin yalnızca uyku diye bildiğiniz o sahipsiz hazineye... Size benzeseydim mutlu olur muydum?
Reklam
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun. İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.” “Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Bir kahve pişirdi kendisine, yeterince konyağı ve tütünü olup olmadığına baktı, bir geceye çekilmenin, onca şarkıdan sonra sığınmanın büyüsünden söz etmek istedi bir başkasına.
Sayfa 66 - Everest Yayınları - 1. BasımKitabı okudu
İçe-yönelimli dönemde, Reform ve Karşı-Reform hareketlerin­den fazlasıyla etkilenen sınıflarda cinsellik dizginlenirdi. Ya da toplumun en alt kesimleri ve erkekler tarafından bu ihtiyacın belli sınırlar içerisinde giderilmesine ses çıkarılmazdı. Her iki durumda da cinselliğin basite indirgenmesi söz konusuydu: bi­rinde tabularla, diğerinde de gelenekle. Geçim sıkıntısı ve iktidar meselesi yaşamın büyük bir bölümünü kapladığından seks “uy­gun” yer ve zamana sürgün edilmişti: geceye, eş veya fahişeye, kaba saba konuşmalara ve gündüz düşlerine. Yalnızca modern dışa-yönelimli biçimin habercisi olan üst sınıflarda sevişmek, zengin ve başarılı olma hayallerinin önüne geçip günlük ajan­dada yer kaplamaya başlamıştır. Bu çevrelerde seks, üreme ve çiftleşmeden neredeyse tamamen ayrı düşünülmüştür.
Sayfa 180Kitabı okudu
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI ...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan.
Reklam
Genç adamın belirgin bir arzu ve sevgiyle ona baluyor ol. ması Maria'yı derinden sarsımıştı. Bundan nasıl vazgeçecekti? Christopher'm penisinin kadınlığının içinde bir nabız gibi atmasıyla birlikte inledi. Bu pozisyondayken hareket kabiliyeti yoktu ve onun etkileyici penisi kendini rahat hissetmesine imkan tammayacak kadar iriydi.
Sayfa 222
Romeo ve juliet (Alıntı)
Gregory: Kızmak yerinde duramamaktır, yiğit olan durup dayanır. Tybalt: hem çekmişsin kılıcını hem söz ediyorsun barıştan, Nasıl tiksinirsem cehennemden, Montaugelerden ve senden Öyle tiksinirim bu sözden. Benvolio: Evet nedir Romeo'nun saatlerini uzatan keder? Romeo: Saatleri kısaltacak şeyin bende olmaması. Romeo: Öğret bana nasıl
Bana öyle geliyor ki, ben şimdiye kadar kendimi tanımamıştım. Şimdiye kadar tasarlandığı haliyle dünya, değerini yitiriyor, geçersizleşiyordu; gecenindi söz; dünyanın yerine gecenin karanlığı hüküm sürüyordu (bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı, geceyi sevmeyi). • Kör Baykuş - Sâdık Hidâyet • Sayfa 48 M.G.: Bunun ilginç olduğunu düşünüyorum. Kendini tanıma meselesi tekrar gündeme geliyor. Başta yazarken de; gölgeye kendimi anlatmalıyım, beni bir tek o anlar, diyerek bütün meselenin kendini tanımak olduğunu ortaya koymuştu. Burada da geceye bakmayı öğretmedikleri için karanlığın hüküm sürdüğünü söylüyor. Bunu şöyle yorumluyorum: Gecenin karanlığı tekinsiz, belirsiz bir durum yaratıyor. Gündüz her şey apaçık ortadadır ve olduğu gibi görünür. Ama gece görünmez. Gecenin içinde, geceye bakmayı öğretmemiş olmalarını, yani belli bir şekilde bir ruh terbiyesi ya da kendini tanımanın bir yolunu yordamını öğrenememesini, hem Batılı bir eğitim alıp hem de kendi köklerini araştırmasıyla bağlantı kurarak da okuyabiliriz.
Sayfa 114 - Can YayınlarıKitabı okudu
Geceleri derin, boş bir uykuya gömülmeden az önce, varlığım iki dünyanın sınırında dalgalarda çırpınırken, hülyalara dalıyordum. Bir anda kendiminkinden farklı bir varlığı aşıp geçiyordum. Bir başka hava soluyor, kendimden kaçmak, kaderimi değiştirmek ister gibi uzaklara gidiyordum. Ancak gözlerimi yumunca gerçek dünyam çıkıyordu karşıma. Bu hayal görüntü, kendi özel hayatını yaşıyordu. Dilediği gibi yok oluyor, yeniden ortaya çıkıyordu. İrademin dışındaydı olanlar. Ama bu da kesin değil. Gözlerimin önünde canlanan sahneler, rüyalardaki görüntüler değildiler, çünkü uyku alıp götürmemiş oluyordu beni henüz. Bu sessizlik, bu huzur içinde o görüntüleri inceliyor, karşılaştırıyordum. Bana öyle geliyordu ki, ben şimdiye kadar kendimi tanımamıştım. Şimdiye kadar tasarladığım haliyle dünya, değerini yitiriyor, geçersizleşiyordu; gecenindi söz; dünyanın yerine gecenin karanlığı hüküm sürüyordu (bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı, geceyi sevmeyi
Sevgilinin Ölümü
Onu deli gibi sevmiştim. İnsan niçin sever? Dünyada tek bir varlığı istemek, kafamızda tek bir düşünce, kalbimizde tek bir arzu, dudaklarımızda tek bir isim yaşatmak. Garip bir şeydir bu; öyle bir isim ki, kaynaklarından fışkıran su damlaları gibi, ruhumuzun derinliğinden dudaklarımıza kadar yükselir; bu ismi her yerde, her an bir dua gibi yavaş
423 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.