Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
LAİKLİK - ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCENİN TEMELİ
Çetin Yetkin, laiklik için şunları yazar: "Laiklik ilkesinin uygulama ya konulması hem kendi başına bir devrim hem de bağımsızlıktan sonra öteki tüm devrimlerin onsuz olmaz koşuludur. Atatürk, Kemalizmin 6 ilkesi olarak bilinen ilkelerin içinde en çok laiklik konusunda duyarlı idi. Ahmet Taner Kışlalı , bağımsızıkla birlikte, laiklik ilkesinin tüm devrimlerin temeli oluşunu şöyle anlatıyor "laiklik, devletçilik dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de on koşulları içinde yer alır. Demokrasinin ön koşuludur, çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz, gerçek bir özgür seçim de. Milliyetçiliğin ön koşuludur, çünkü laiklik olmayan yerde önem taşıyan öğe ulus değil, inananların oluşturduğu Ümmettir . Devrimciliğin ön koşuldur, çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin tartışması bile genellikle yapılamaz. Halkçılığın ön koşuludur, çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil, dinsel seçkinlerin düşünceleri önemlidir, Laiklik karşıtı yönetimler, genellikle çoğunluk dinine dayanarak azınlık diktasıdır.
464 syf.
10/10 puan verdi
Postmodern edebiyat kuramının merkezinde yer alan büyülü gerçekçilik akımı Latin Amerika kökenlidir ve en önemli temsilcilerinden biri Gabriel Garcia Marquez’dir. Üçüncü dünya ülkelerinin sömürgecilik sonrası döneminde batı ve kapitalizm ile tanışmasıyla gerçek ve fantezi gibi iki zıt özelliği bir arada barındıran akımda “öteki” ve “melezlik”
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,5bin okunma
Reklam
Gerçek hayat da zorlu, ıstıraplıydı... biri göğsünden kalbini söküyormuşcasına acı çekiyordu...
Sayfa 117 - Kültür YayınlarıKitabı okuyor
bir pipoya tam anlamıyla benzeyen pipo desenine ve yazılı bir metnin desenine tıpatıp benzeyen yazılı metne dönelim şimdi. gerçekten de, çatışma ya da hatta yanyana konulma durumunda olsunlar, bu öğeler, kendi içlerinde taşıyorlarmış gibi göründükleri benzeyişi ortadan kaldırırlar ve yavaş yavaş açık bir andırışlar şebekesi ortaya koyarlar. ama bu açılım, bütün bu desenlerde ve bütün bu sözcüklerde bulmayan "gerçek" pipoya değil, bir kez bu şebekenin içine girdiğinde hayalet (simulacre) yerini ve işlevini alacak olan bütün öteki andırışlı öğelere ( topraktan, lületeşından, ağaçtan vb., yapılmış bütün "gerçek" pipolar da dahil) doğru bir açılımdır. ve "bu bir pipo değildir"in bütün öğeleri, olumsuz gibi görünen bir söylem ortaya koyabilirler ve bunun nedeni benzeyişle birlikte bu benzeyişin kapsadığı gerçeklik iddiasının da olumsuzlanmasının söz konusu olmasıdır; ama aslında, olumlayıcı bir söylemdir; çünkü, burada hayaletin olumlanması, andıranın şebekesi içinde öğenin olumlanması söz konusudur.
İlk gerçek Fransız-Osmanlı kapitülasyon antlaşması 18 Ekim 1569 tari­hinde imzalanmıştır. Bu kapitülasyonlarla, önceleri Venedik'e verilen ve bütün imparatorlukta geçerli olan ticari ayrıcalıklar, ilk kez batılı bir krallığa verilmiştir. Fransız kapitülasyonları, daha sonra İngiltere (1580) ve Hollanda (1612) ve öteki Avrupa devletleriyle yapılacak benzeri anlaşmalara örnek oluşturmuştur.
Sayfa 164 - PdfKitabı okudu
"... gerçek hayatın da bu düşten pek farklı olmadığını hissetti... gerçek hayat da zorlu, ıstıraplıydı... biri göğsünden kalbini söküyormuşçasına acı çekiyordu..."
Reklam
Gülmeyin, bu gerçek göründüğü kadar birincil değil. Bütün öteki gerçeklerden sonra keşfedilen gerçeklere birincil denir, hepsi bu.
Süt kardeşe ihanet
Bir karar vermek için son bir şansım daha vardı. Kim olacağıma karar vermek için son bir fırsatım. O çıkmaz sokağa girebilir, Hasan'ı kurtarmak için o oğlanların karşısına dikilir (típkı Hasan'ın benim için defalarca yaptığı gibi) ve başıma geleceklere katlanırdım. Ya da kaçardım. Sonunda, kaçtım. Kaçtım, çünkü korkağın tekiydim. Assef ten, bana yapabileceklerinden korkuyordum. Canımın acımasından korkuyordum. Sırtımı o sokağa, Hasan'a dönerken, kendi kendime böyle söyledim. Buna kendimi inandırdım. Ödlekliğe canı gönülden sığınıyordum, çünkü öteki seçeneği, kaçmamın gerçek nedenini itiraf etmem demek, Assefe hak vermem demekti: Bu dünyada hiçbir şey bedava değildi. Belki de Hasan, Baba'yı kazanmak için ödemem gereken bedeldi; kurban et- mem gereken koyun. Peki, hakça bir bedel miydi? Yanıt, onu susturmama kalmadan, zihnime süzülüverdi: Altı üstü bir Hazara'ydı, öyle değil mi?
Yaradılışçı "mantığı" hep aynıdır. Bazı doğal fenomenler şans sonucu var olabilmek için istatistiksel olarak çok olasılıksız, çok karmaşık, çok güzel ve çok huşu uyandırıcıdır. Tasarım, bu yazarların şansa karşı hayal edebildikleri tek alternatiftir. Bu yüzden bir tasarımcı bu işi gerçekleştirmiş olmalıdır. Ve bilimin bu defolu mantığa verdiği cevap da hep aynıdır. Tasarım şansın tek alternatifi değildir. Doğal seçilim daha iyi bir alternatiftir. Aslında tasarım hiçbir biçimde gerçek bir alternatif değildir çünkü çözdüğünden bile büyük bir sorunu, yani tasarımcıyı kim tasarladı sorununu doğurur. Hem şans hem de tasarım istatistiksel olasılıksızlığa bir çözüm olmayı başaramaz, çünkü biri sorunun kendisidir öteki ise o sorunu bir sonsuz döngüye sokar. Doğal seçilim gerçek çözümdür ve şu ana kadar öne sürülmüş işe yarayabilecek tek çözümdür.
Sayfa 162 - Bölüm 4 - Tanrı Neredeyse Kesin Olarak Neden Yoktur, İndirgenemez KarmaşıklıkKitabı okuyor
Gerçek hayatta zorlu, ıstıraplıydı... Biri göğsünden kalbini söküyormuşçasına acı çekiyordu.
Sayfa 117 - İş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.