Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayat reddedemeyeceği kadar güzel ve gerçek. Bu hayatta umut, sevgi , dostluk, insanlık var! Ölümse boş bir kağıt!
Sayfa 553 - DKKitabı okudu
"Erdem ya da kusur denilen şey işte budur, en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini zanneden ve böylece kendinde öldürme hakkı bulan cehalettir. Katilin ruhu kördür ve tam bir açık görüşlülük olmadan ne gerçek iyilik ne de güzel aşk olur."
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Güzelliği ve düzgün vücutlu olması elindeki en önemli kartlardı. Ancak kaybedeceği en garanti olan kartlar da bunlardı, o yüzden uykuları kaçardı. Genç ve güzel kadınlar bunu bilir, bedeniyle gurur duyduğu için kendisinin çıplak ya da yarı çıplak fotoğrafını çekerken herkesin malumu olan bu gerçek canını yakar, onu yiyip bitirir. Bunun geçici olduğu, onu görünür, arzulanır kılanın yok olacağı gerçeğinden haberdardır kadın, ya o zaman ne olacaktır? Güzel kadınların kaygısı budur, özellikle de güzellikten başka kozu olmayanların. Kendilerini iyi hissetmezler.
Sayfa 135 - Siren YayınlarıKitabı okuyor
“Zihnimizdeki canavarlar ve hayaletlere kulak asmak yerine, gerçek hayattaki kötülüklerle yetinseydik zavallılığımız ne kadar katlanılır, hayat ne kadar güzel olurdu. ”
Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Zaman geçiyor ve öyle geliyor ki bana, insan gerçek yaşamdan, güzel yaşamdan, gitgide daha uzağa, daha uzağa, bir uçuruma doğru yuvarlanıyor.
Hayat akıp gidiyor, kaybedecek hiç zaman yok. Olmuş bitmiş şeylere üzülmenin insana ne yararı var? Üzüldükçe bir şeyleri değiştiremiyorsun ki. Aksine kendine zarar veriyorsun. Yapabileceğimiz en güzel şey, yaşadıklarımızdan ders çıkarmak. Kötü şeylerin bir daha olmaması için çabalamak. Bence hayatta tek bir gerçek var o da ölüm. Bunun dışındaki her şey, gelip geçici ve hiç önemli değil.
Reklam
Güneş, bilim ve gerçek
“- Bilirsin ki, renkleri gün ışığıyla değil de gece ışıklarıyla aydınlanan nesnelere bakıldığı zaman, göz onları güçlükle görür, kendini kör olmuş, gözü keskinliğini yitirmiş sanır insan. - Evet. - Ama nesneler gün ışığıyla aydınlandı mı, aynı göz onları apaçık görür; kör olmadığı ortaya çıkar. - Şüphesiz. - Ruh için de şöyle düşün: Ruh, bakışlarını gerçeğin ve varlığın aydınlattığı bir nesneye çevirdiği zaman onu kavrar, bilir ve tam bir anlayışa varır. Ama, karanlıkla karışık doğan ve ölen geçici şeylere çevrildi mi, yarım yamalak ve bulanık görür onları. Bir görünüşten ötekine, bir uçtan öbür uca atlar; aklını işleyemez olur. - Öyledir. - İşte, nesnelere gerçekliğini, kafaya da bilme gücünü veren iyi ideasıdır. Bunu iyi bil. Bilinen şeyler olarak gerçeğin ve bilimin kaynağı odur. Ama bilim ve gerçek ne kadar güzel olursa olsunlar, şuna inan ki, iyi ideası onlardan ayrı, onların çok üstündedir. Görünen dünyada ışığın ve gözün güneşle yakınlığı olduğunu düşünmek doğru, ama onları güneş saymak yanlış olduğu gibi, kavranan dünyada da bilim ve gerçeği yakın saymak doğru, ama onları iyinin ta kendisi saymak yanlıştır. İyinin yeri elbette ikisinin de çok üstünde, çok yükseklerdedir.”
Sayfa 224Kitabı okudu
Paranın gücü ne kadar büyükse, benim gücüm de o kadar büyüktür. Paranın nitelikleri benim niteliklerim ve özsel güçlerimdir. Ne olduğum ve ne olabileceğim demek ki hiç de benim bireyselliğim tarafından belirlenmemiştir. Ben çirkinim, ama en güzel kadını satın alabilirim. Demek ki ben çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkisi, itici gücü, para tarafından yok edilmiştir. Bireyselliğim bakımından ben kötürümüm, ama para bana yirmi dört ayak sağlar; öyleyse kötürüm değilim; ben kötü, namussuz, vicdansız, kafasız bir insanım, ama para saygındır, öyleyse sahibi de; para en yüksek iyiliktir, öyleyse sahibi de iyidir, para beni ayrıca namussuz olma güclüğünden de kurtarır, bunun sonucu beni dürüst sayarlar; ben kafasızım ama para her şeyin gerçek tinidir, nasıl olur da sahibi kafasız olabilir ki? ... Para aracılığıyla bir insan yüreğinin özlediği her şeyi yapabilen ben, tüm insani güçlere sahip değil miyim? Öyleyse benim param benim tüm yeteneksizliklerimi kendi karşıtlarına dönüştürmüyor mu?
Karl MarxKitabı okudu
Deneyimleyebileceğimiz en güzel ve en derin duygu bilinmeyeni hissetmektir. Gerçek bilimin gücü işte budur. Kendisini, bizim en yavan becerilerimizin ancak en ilkel biçimde oldukları zaman idrak edebilecekleri, en yüce bilgelik ve en muhteşem güzellik olarak göste- ren, kavrayamadığımız bir şeyin gerçekten var olduğunu bilmek - bu bilgi, bu duygu, gerçek dindarlığın çekirdeğinde işte bu bulunmaktadır. -Einstein
Gerçek arkadaşlar sahip oldukları en güzel şeyleri paylaşırlar.
Reklam
Takipçi
Bruno, giderek daha iyi farkına varıyorum ki zaman... Müziğin bu konuyu biraz daha iyi anlamaya her zaman yardım ettiğini düşünüyorum. Aslında anlamaya değil çünkü gerçek şu ki hiçbir şey anlamıyorum. Tek yaptığım bir şeyin varlığının farkına varmak. Kesin bir şey değil, tıpkı şu rüyalardaki gibi, hani her şeyin yitip gideceğinden endişelenir ve peşinen biraz korkuya kapılırsın ya, işte öyle bir şey; ama aynı zamanda da hiçbir şeyden emin değilsindir ve her şey bir krep gibi tersine döner ve birden kendini çok güzel bir kızla yatakta bulursun ve her şey ilahi derecede mükemmeldir.
Sayfa 343 - Can Yayınları
KHMER SANATI Bütün doğulu halklar arasında sadece Khmer’ler gerçek bir mimarlık dehası gösterdiler. Khmer’ler, belirli ilkelere göre göre kentleri nasıl planlamak ve anıtsal bir bütün içine uyumlu olarak nasıl yerleştirmek gerektiğini kavradılar. Ayrıca, batının en güzel tasarımlarıyla karşılaştırılabilecek bir tapınak yarattılar. Düşüncelerin atılımını köstekleyecek kesinliklerden ve belirlenmelerden kaçınan hintlilerden çok daha pozitivist bir anlayışa sahip olan Khmer’ler, tapınağın, kozmosun bir imgesi olması gerektiği fikrini olduğu gibi benimsediler ve dolayısıyla bu yapıyı bir dağ formu içine yerleştirdiler.
Sayfa 484Kitabı okudu
Sen de benim sadece beynimin içindeki yaşamak istediğim aşk mısın ? Yoksa gerçeğim olmak için çabalayan kadın mısın? Gerçek olduğunu biliyorum. Buna inanmak istiyorum. İlk defa koşulsuz olarak birine inanıyorum. Seninle bir geleceğe değil birçok geleceğe adım atmak için tüm cümlelerimi senin için harcamak istiyorum. Sana güzel cümleler kurduğumun farkında değildim. Henüz elini tutmamışken nasıl güzel cümle kurabilecek aşka sahip olabilirim ki? İçinde aşka sarılmayan harfleri nasıl dansa davet edebilir ve nasıl onlara müziğin ritiminde soyunmayı öğretebilirim ki? En güzel cümleler senin için kurulmamış olan yaşamın gizeminde saklılar. Kulaklarının duymadığı insanlıktan daha güzel cümlelerimi aşkına sakladım. İlk defa içinde bulunduğum savaşın galibi olacağım diyemiyorum. Bu savaşı kim kazanır bilmiyorum ama ilk defa aşk kaybetmesin olur mu?
"Benim adıma allahaısmarladık diyeceksin köprüdeki küçük kıza öylesine güzel şarkılar söyleyen küçük kıza ihmal ettiğim ömürlük dostuma ilk sevgilime senin bildiğini tanımış olanlara benim gerçek dostlarıma ve kolayca tanıyacaksın onları benim cam kılıcıma mumdan denizkızıma canavarlarıma yatağıma Sana gelince şu dünyada herkesten çok sevdiğim Sana allahaısmarladık demiyorum daha Seni gene göreceğim Ama korkarım seni görmeye fazla zamanım kalmadı."
Sayfa 92
Makineleri sevmiyordum. İnsanlığın mutluluğu için endüstrinin sınırlandırılması gerektiğine inanıyordum. Hele makineleşmek hiç istemiyordum. Bu nedenle kapanmış fabrikalar, İstanbul'daki gazhane, Uludağ'daki terk edilmiş madenden aslında hoşlanıyordum. Dev makinelerin terk edilmiş görüntüsü, bilimkurgu filmlerinde oyuncuların seksi, güzel yüzlerini sıyırdıklarında ortaya çıkan gerçek, dehşetli suratlar, tek tepeden göz ya da uzun dikenli kulaklar gibiydi. Daha önce ki sevişme sahnelerinde, kendimizi esas çocuğun yerine koymaktan pişmanlık duyulması gibiydi. Makinenin yarattığı sahte refahın altındakinin açığa çıkması gibiydi. Ancak bütün bu film-kitap sırasında işçilerin makineleriyle, fabrikalarıyla kurdukları, belki bağımlı ama sıkı bir ilişkinin işçiyle her zaman kurulduğunun farkına vardım. Bu yüzden on yıl, yirmi yıl birlikte günün yarısının geçirildiği, yaşamın birlikte tüketildiği makinelerin sökülüp götürülmesi ya da artık işlememesi, her şeyin yanında işçinin bir organının da koparılıp atılması anlamına geliyor. Makine ve fabrika ile kendini tanımlayan işçi, kendisini bütün yaşamından atılmış hissediyor.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.