بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
KAHRAMAN ORDUMUZA
👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL)
İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
Kitap, 70 / 80'li yılları yaşayan biriyseniz; unuttuğunuz, zamanımızda hayatımızdan çıkıp gitmiş ya da zayıflamış bir çok iyi / kötü olay ve olguyu, hatıralarınızı canlandıran bir kitap.
Kitabı okurken ne güzel / ne zor günlerdi cümlelerini bolca kuruyorsunuz.
Bu kuşağı yaşayan biri değilseniz; büyüklerinizin çocukluk ve gençlik dönemleri hakkında -bizim zamanımızda hitaplarını dinlemeden- kısmen de olsa bilgi sahibi olabilirsiniz.
Kitabı okurken -aşağıda belirteceğim- yazarın dili ve üslubu beni kitaptan kopardı. Neden insanlar bu kadar "ötekileştirici" ?
Kitabı okumak isteyenler bu sevimsiz dili göze almalı !
Yazarın olay ve olguları anlatırken, inançlı insanlardan bahsederken sık sık kullandığı "TUTUCU" ifadesini yadırgadım. Zaten kitabın genelinde "Dini Motifleri" anlatırken kullandığı dilin biraz alaycı, biraz küçümser olduğunu hissediyorsunuz.
Yine Kurban Bayramından bahsederken ( ki uygulamadaki cahillik ve yanlışları eleştirmek farklıdır ) "VAHŞİ EYLEM" ifadesini kullanmasını "HADDİNİ AŞMAK"olarak adlandırıyorum.
Hiç kimsenin -kimliği ne olursa olsun- hiç bir dini, inancı, mezhebi, kimliği "ÖTEKİ GÖRMEYE" hakkı yok. Hiç kimse sizin gibi düşünmek, inanmak, yaşamak zorunda değil.
Neden bazı insanlar demokrasi ve özgürlüğün sadece kendileri için var olduğunu düşünüyor ?!
İyi okumalar
Önceki incelemelerimde değindiğim kadının ancak iki durumda varlığını kabul ettirdiğini dile getirmiştim. Bunlar : evlenmek ve anne olmak hatta erkek annesi olmanın kadının yerini toplumda daha sağlamlaştırdığı görüşünde bulunmuştum. Bu incelememde kitabımızında konusu olan evlilik müessesesi üzerinde biraz durup gerek kendi görüşlerim gereksede
KALBİ TÜM İNSANLIK İÇİN ATAN GÜZEL İNSANLAR MERHABA!
HAYDİ BİR ETKİNLİK YAPALIM!!
Küçük büyük fark etmez bir dünya haritası görünce eşit şekilde katlamanızı istiyorum. Güney Amerika ve Afrika kıtasının( birazda bizim bölgenin) birbirine denk geldiğini göreceksiniz.
Bu kitabı okuyunca bir kez daha anladım ki Latin Amerika Ülkeleri ile ne kadar çok
.
Herkes haddini bilmeli, ALLAH'ın kendine verdiği nimetlerle yetinmeli.
İhtiras, haddi aşmak kişiyi tehlikelerin kucağına götürür de geriye kurtuluş yolu kalmaz.
.
ŞİFA NİYETİNE
“Hâlbuki aşk başka ne olsun u hayatın mazereti” diyordu şair. Gerçekten hayatın mazereti başlı başına aşk olabilir miydi?
Âdemoğlunun ilk oğullarından Habil ve Kabil macerası meşhurdur. Peki, bu cinayetin sebebi nedir, biliyor musunuz? Aşktır desem… Yada sapkın bir aşk desem daha doğru olur. Çünkü İslam’ın müsaade etmediği bir aşk
Bu coğrafyada iktidarların halkı yönlendirmek için geliştirdiği yöntemin tek fiile indirgendiğini söyleme zamanım geldi: Yormak. Ölümlerle yormak. Ekonomik sıkıntı ile yormak. Yasaklarla yormak. Direktiflerle yormak. Bekleterek yormak. Toplu taşımada üst üste yığarak yormak. Devlet dairelerinde suratsızlıkla yormak. Mutsuzlukla sınayarak yormak. Ayırt ederek yormak. Yok sayarak yormak. Küçümseyerek yormak. Cinsellikle yormak. Dinle yormak. Muhafazakârlıkla yormak. Korkutarak yormak. Yalanla yormak.
Özgünleşmenin önü kapatılırsa, hükmedilecek bir alan inşa edilebilirse söz geçiriliyor ancak. Ama halk da memnun bu kısıtlı mecrada dolanmaya. Biraz aş, biraz inanç yetiyor ona. Hayatın bir macera olmasına izin vermiyorlar. Kendisine bir şans tanımayı tehlike, günah, hatta haddini aşmak sanıyor.
Değişmeyi bozulmak, gelişmeyi adresinden uzaklaşmak, denemeyi kaybolmak sanıyor halk. İktidarların da hoşuna gidiyor bu tek tip kafa. Yorabileceği, yoğurabileceği bir hamura dönüştürüyor kalabalığı.
Sabahları uyandığınızda bir uğultu varsa kafanızda, her yeriniz ağrıyorsa bilin ki hasta değilsiniz, sadece burada yaşadığınızdan. Sustuğunuzdan. Kabullendiğinizden. İplemediğinizden belki de.
Meşrûu müdâfaa, haddini bilmektir. Haddini bilmekse, edeptir. Haddini aşmak da kibirdir. İşte, ahlâklı yaşamak, edep ile kibir uçları -ifrât ile tefrît- arasında cereyân eder. Bu uçlardan edep, hayata örnek; kibirse, ibrettir.