Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müslüman köktenciler, beraber anıldıkları Protestan grupların aksine, teoloji ve kutsal metinlerin yorumlanması konularında ana akımdan farklı değildir. Eleştirileri en geniş anlamıyla toplumsaldır. Onlara göre İslam dünyası yanlış bir yola girmiştir. İslam dünyası­nın yöneticileri kendilerine Müslüman deyip İslam'ı yalandan taklit ederler, ancak aslında onlar şeriatı yürürlükten kaldıran, yabancı ve kafir yasaları ve adetleri benimseyen mürtetlerdir. Onlar için tek çö­züm, hakiki Müslüman yaşam tarzına geri dönmektir ve bunun için mürtet hükümetlerin ortadan kaldırılması önemli bir ilk adımdır. Köktenciler, Batı'yı Müslüman toplumu çürüten kötülüğün kaynağı olarak görmeleri bakımından Batı karşıtıdır, ancak öncelikli saldırıları kendi yöneticilerine ve liderlerine yöneliktir.
Sayfa 34
bir Müslüman, bir fert olarak var olamaz. Yaşamak ve hayatını bir Müslüman olarak idame ettirmek istiyorsa bir çevre, cemiyet ve düzen yaratması gerekmektedir. Dünyayı değiştirmek zorundadır. Aksi hâlde kendisi değişime tabi olacaktır. Tarihte hiçbir hakiki İslami hareket yoktur ki aynı zamanda siyasi bir hareket olmasın. Bunun nedeni İslam'ın bir din olmanın yanı sıra bir felsefe, ahlâk, düzen, tarz ve bir atmosfer, tek kelimeyle entegre bir hayat biçimi oluşudur. İslami bir inanışla birlikte gayri İslami şekilde çalışmak, kazanmak, eğlenmek ve davranmak mümkün değildir.
Reklam
Resmi olarak bağımsız görünen bu ülkeler, hakikatte istiklale erişemediler çünkü gerçek istiklal her şeyden önce manevi bağımsızlık demektir. Manevi hürriyetini ilk sıraya koyup onun için mücadele etmeyen bir milletin istiklali, kısa sürede bayrak ve millî marşa indirgenecektir. Gerçek istiklale nazaran bu ikisi oldukça küçüktür. Bu nedenle de her yerde Müslüman halkların hakiki bağımsızlık mücadelelerinin yeniden başlaması elzemdir.
(Atatürk)1925'te diyordu ki: "Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı zihniyetiyle medeni olduğunu isbat ve izhâr etmek mecburiyetindedir... Âli hayatiyle, yaşayış tarziyle medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.” 1927'de de, “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri ve
Halbuki Anadolu Selçukluları, her türlü taassup [bağnazlık] hissinden uzak, hakiki İslam-Türk hükümdarlarıydı. Büyük Haçlı saldırılarına karşı gösterdikleri dindarane gayret ve Anadolu'yu bir Müslüman vatanı haline getirmek için sarf ettikleri himmet bunu açıkça gösterir.
Mesele İslam dünyasının birliğine gelince özellikle dini hassasiyeti yüksek veya İslam'ın medeni mirasına duygusal yakınlık duyan insanların aklına hilafet kurumu gelmektedir. Aslına bakılırsa hukukun ilahi kaynağını esas almak ve şeri sorumluluğu kabul etmek anlamıyla halifelik değil ama bir rejim olarak halifelik, Abbâsilerin görkemli
Ömer TürkerKitabı okudu
Reklam
Fakat şunu kaydetmekte yarar var: Modern dönemde silah teknolojisi korkunç boyutlara ulaştı. Hatta askeri teknoloji, diğer teknolojik gelişmelerin de motor gücü olarak çalışıyor. Silah teknolojisini iki grupta değerlendirmek mümkündür. Birincisi, herhangi bir mücadele kullanılacak silahların üretimidir. İkincisi ise caydırıcı bir unsur olarak elde tutulması gereken ve ancak varlık - yokluk mücadelesinde devreye sokulması düşünülebilen silahların üretimidir. Bu ikinci kapsama girenler açıktır ki nükleer silahlardır. Kendi bölgemizin yahut Müslüman coğrafyanın büyük güçlerin tatbikat alanı olmasını istemiyorsak kesinlikle nükleer silah teknolojisini geliştirmek durumundayız. Türkiye'nin herhangi bir yerinden dünyanın herhangi bir noktası tamamen haritadan silinmekle yahut bütün askeri gücü etkisiz hale getirilmekle tehdit edilemediği sürece kelimenin hakiki anlamıyla bölgesel bir güç olmak dahi mümkün değildir. Fakat bunun devlet ve toplum yapısına zarar vermeden başarılabilmesinin başka birtakım şartları olduğu açıktır. Bu şartların başında siyasi alanda yapılması gerekenler gelmektedir.
Ömer TürkerKitabı okudu
Üçer:(...)Ekranlardan hepimiz izledik; Amerika’dan Avrupa Birliği’ne kadar tüm Batılı yetkililer iradeleri ellerinden alınmış robotlar gibi bebek katliamlarını savundular, resmen bir soykırımı desteklediler. Yani bu kez açığa çıktılar. İki yüzlü davranmadılar, sadece yüzlerindeki maske kalktı ve gerçek yüzleri göründü. Hamas’ın Aksa Tufanı hareketinin küresel düzen için sunî değil, hakiki bir risk olarak kendisini gösterdiğini ve kendilerinin imal etmedikleri bu risk karşisında, iki yüzlülüklerini yürüten sistemin “error verdiğini” ve cansiperane bir biçimde İsrail’in arkasında durduğunu söyleyebiliriz. Hakiki bir irade sunî ve mamul iradeleri bozma gücüne daima sahiptir. Demek ki bu tür hakiki riskleri çoğaltmamız gerekiyor. Peki, niye bu kadar pervasızlar? Niye bir şeyden korkmuyor ve sonuna kadar bir soykırımın arkasında duruyorlar? Muhtemelen bahsettiğim küresel düzen içinde herhangi bir ülkenin, yani herhangi bir Müslüman ülkenin, asıl tehdit oradansa, bu küresel düzenin dışına çıkmak suretiyle kendisini bir tehdit olarak konumlandırma cesareti göstermeyeceğini düşünüyorlar. Yani pervasızlıkları, biraz açığa düşmüş olmanın getirdiği korkudan biraz da bizim iradesizliğimizden kaynaklanıyor. Nitekim İsrail’in karşı operasyonunda elde ettiği kısmi başarılar ertesinde, soykırıma kayıtsız artsız destek veren pervasız açıklamalar yerini iki devletli çözüm vs. gibi eski kaypak dile bıraktı.
İman zannettiklerinin hakiki küfür, küfür zannettiklerinin hakiki iman olduğunu anlayana dek, hiç bir kul hakkıyla Müslüman olmayacaktır. Mevlana Celaleddin Rumi
Bir millet için tarihle masalı, kahramanla haini birbirinden ayırmak; ilaçla mikrobu, nimetle musibeti birbirinden tefrik etmek kadar hayatidir. Tarihin her devrinde karanlık şahsiyetler vardır. Lakin İslâm tarihi onların mahşeri gibidir. Maskeler yırtılmadan, kimin kimler adına çalıştığı zahir olmadan Müslümanların birbiriyle mücadelesi bitmez,
Reklam
Esasen Türk solcularını ikiye ayırmak lazımdır A) Hakiki solcu B)sahte solcu Ne yazık ki yıllarca bu iki solcu grubunu biz birbirinden ayıramadık örneğin yıllarca İlhan Selçuk Çetin Altan Uğur mumcu Bülent Ecevit ve benzerlerini solcu saydık ve görüyorsunuz İlhan Selçuk cumhuriyetten ayrıldı neredeyse ertesi gün hürriyet’e geçecekti peki bir cami imamı cemaatine kızsa ertesi gün kiliseye gidip ayın yaparsa böyle imama Müslüman denir mi …
Bir Müslüman tek başına var olamaz. Hayatını bir Müslüman olarak yaşamak ve idame ettirmek istiyorsa bir çevre, cemiyet ve düzen yaratması gerekir. Yani dünyayı değiştirmek zorundadır, aksi hålde kendisi değişime tabi olacaktır. Tarih boyunca hiçbir hakiki İslami hareket yoktur ki aynı zamanda siyasî bir hareket olmasın. Bunun nedeni İslam'ın bir din olmanın yanı sıra bir felsefe, ahlak, düzen, tarz ve bir atmosfer yani tek kelimeyle entegre bir hayat biçimi oluşudur.
Allah'ın Boyasıyla Boyanmak
"Şöyle deyin: “Biz Allah’ın boyadığı renge boyandık. Kimin boyası Allah’ın boyadığı renkten daha güzeldir? Biz, yalnızca O’na kulluk ederiz.” (Bakara, 138) 138. ayette “Allah’ın boyası” (sıbğatullah) ifadesine müfessirler: “İslâm, İslâm boyası, Allah’ın ezelî-ebedî değişmez dini, Allah’ın insan tabiatına lütfet­miş olduğu temiz fıtrat,
Bakara 138Kitabı okuyor
Hakiki Müslüman tüm gücünü ve sahip olduğu iman enerjisini bu yapıcı alanda insanların yaşantısında fiilen uygulanan pratik bir İslam nizamı (hilâfet) kurma yolunda sarfeder.
Sayfa 264 - BekaKitabı okudu
“Kulları içinden ancak bilenler, Allah’ın büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar. Şüphesiz, Allah üstündür, çokça bağışlayıcıdır.” (Fâtır, 35/28) Mesaj: 42. Müslüman, bilginin peşinden koşar, bilgisini hakikat uğrunda kullanır. 43. Hakiki bilgi, kişiyi Allah’a yaklaştıran bilgidir.
Sayfa 436Kitabı okudu
1.228 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.