Öncelikle buraya bir inceleme yazmadan önce ne kadar düşündüğümü bilemezsiniz. Öylesine bir kitap okudum ve kafamda öylesine sesler belirdi ki anlatamam. Kitabın her detayını anlayabilecek bilgiye sahip olduğumu maalesef düşünemiyorum, bir inceleme yazmaya da hakkım var mı emin de değilim açıkçası. Ancak kitaptan öylesine etkilenmiş bir haldeyim
BLAU, DEBORAH F. 16 Yaş
ÖNCEKİ HASTANELER: Yok
İLK TANI: ŞİZOFRENİ
"Hiçbir zaman soğuk ya da açlık tehdidiyle karşılaşmadı," kızına yeterince sevgi ve ilgi verdiğini düşünen bir babanın sözleri bunlar. "İnsanlar onu hiçbir zaman sevmemişti zaten." Bu da kızın düşüncesi?
Neden akıl hastanesine düşer insan?
Ya da neden
İnsanların çoğu yazarı "Neden Müslüman Oldum?" isimli videosu ile tanıyordu başlangıçta. Ben de o videoyu izleyip tanımıştım. Çok fazla videosunu izlemiş biri değilim sadece ilgimi çeken konulara baktım bugüne kadar denilebilir. "Neden Müslüman Oldum?" videosundaki inşayı bu kitapta iliklerime kadar hissettim diyebilirim.
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı kabul edilen, Mehmet Rauf’un ''İlk eserim son üstadıma'' ifadesiyle Halit Ziya Uşaklıgil’e ithaf ettiği romanı, Eylül.
Eylül, benim Mehmet Rauf’tan okuduğum ikinci eser oldu. Öncesinde Genç Kız Kalbi’ni büyük bir hayranlıkla okumuş ve çok sevmiştim. Yazarın, özellikle bir erkek yazarın, içinde yaşadığı
İyi Akşamlar!
Bir şey düşünüyorum. Helal olsun bana falan. Bu düşüncem şu yönde, kitap olsun film olsun bir şeyle ilgilendiğimiz zaman bu bir oyun bile olsa biz hep yüzümüz gülsün isteriz. Huzursuzluk, mutsuzluk gibi negatif duyguları (dur yahu retro biteli daha ne kadar oldu) içimizden atalım, kötü de olsak gülebilelim isteriz ki sadece duygusal
Geçen haftalar sonrasında bu kitabı elimden bırakırken yaptığım ilk şey derin bir nefes vermek oldu. Ruhumdaki karmaşa sanırım bunun en büyük sebebi olabilir. Kitabın sandığımdan daha da derin anlamlar taşıdığını görmek beni sandığımdan da çok yordu. Uzun, yorucu, sorgulatan, yıpratıcı bir yolculuktu anlayacağınız benimki.
Kitap kısaca yazarımız
Bilim ve Teknik dergisini daha önce okudunuz mu? Yılın son sayısını da bugün geride bıraktık ve Aralık sayısı bana en çok hitap etmesini beklediğim (ve eden) sayı oldu. Nasıl? Hepsini tek tek detaylarıyla konuşacağız. Bu dergiyi eklerken genellikle arka kapakta herhangi bir bilgi olmadığı için tanıtım kısmını boş bırakıyorduk ama ben ön kapaktaki
Kitabın ilk cümlesini okuduğumda baş kahramanın kasvetli havasını üzerimde hissetmiştim. ‘’Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.’’ Karşımda umursamaz biri durduğunu düşünmüştüm. Her şey ön yargıyla başlamıyor mu zaten? Kitap,baş kahraman Meursault’un annesinin ölüm haberini almasıyla başlıyor ve Cezayirli bir Arap’ı öldürmesinden dolayı
Bizde Birileriyiz!..
Tenimdeki her gözeneklerdeki terimle, damarlarımdaki her damla kanla.
Aldığım her nefeste.
Dudaklarıma dokunan her gülümsemeyle.
Dilimin telaffuz ettiği gönülden her tondaki duada.
Seni her şekilde ve her şeyde sevmeyi seviyorum çocuk bayramı gibi yüreğim.
Sen kalbime kazınmış tek ölümsüz aşk şiirisin.
Her harf nefesimle
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler