Arkadaşlar gitmeden önce bu yazının sizin için faydalı olacağını düşünüyorum. Ben yaklaşık 3 gündür Gürcistan dayım. Batum yani onların söyleyişi ile Batumi. Nüfusu tahminim 200binden fazla şu dönemlerde. Ticaret belli ki yavaş yavaş gelişiyor. Limanları dolu dolu. Ticaretle ilgili belli ki çok fazla alana etki eden bir oluşumları var. Artvin ve
İnsanlar görüyorum. Ölü insanlar. Normal insanlar gibi ortada dolaşıyorlar. Birbirlerini görmüyorlar. Sadece görmek istediklerini görüyorlar. Ölü olduklarını bilmiyorlar. Her zaman her yerdeler.
O, tuz ruhu isteyen müşteriye yemek tuzu gönderip "ruhu arkadan gelecek" diyen bir girişimci.
O, fakir müşterilere bedava ürünler satıp ücreti zenginlerin hesabına yazan bir kahraman...
O, bakkaldaki içecekleri birbirine karıştırıp
daha güzelini bulmak ve müşterilerine sunmak için uğraşan bir sivri zeka...
O, Afrikalı çocuklara yardım göndermek için
arkadaşlarının ellerinden kandil yiyeceklerini
toplayan bir yardımsever...
O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı.
Ticaret hayatında tam gaz koștu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Yetişkinler yüzünden bașına gelmeyen kalmadı... Ve tüm deneyimleriyle, senin için harika bir rehber hazırladı.
...
Sana bir sır vereyim:
Yetişkinler.
Her yerdeler..
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum.’’ (s. 238)
1. Ütopya’dan Distopya’ya Geçiş
Distopik bir eseri inceleyebilmek için öncelikle, hem distopyaların ortaya çıkmasında büyük payı olan ütopyayı hem de distopyayı tanımlamak gerekir.
"Türkiye'de solun, sosyalizmin ve hatta hümanizmin başına gelen bütün felaketler, bu düşünceleri savunan kesim içindeki kot kafalardan gelmiştir... Sadece dinle sınırlı değildir ki yobazlık. Eceli gelen komünist gidip Berlin duvarına işiyor...
BÜTÜN ÖZGÜR KADINLARA SELAM OLSUN!
Kitap için inceleme videosu: youtube.com/watch?v=d7m0Gkf...
Lou Andreas-Salome, hayran olduğum kadın. Kendisinin diğer kitaplarını da okuyacağım ama önce neden hayran olduğumu anlatayım.
Küçük yaşta Almanca ve Fransızca öğrenmiş. 17 yaşındayken teoloji ve felsefe dersleri almış. Üniversitede
Ya sizler? Sizler ki bu düzenin asayişini teminle görevli polisler! Bir suçsuza en ilkel metotlarla işkence eden sen! İnsan haysiyetini hiçe sayarak en ağır küfürleri savuran sen!... Altında acizlikten kıvranan insanlar karşısında sadistçe zevk alan sen...
Acaba sen ne kadar namuslusun?
Etrafta günden güne kendilerini kopyalayarak sayılarını arttıran ve rahatsızlık vermeye başlayan bir “gösterge yığını” mevcut. Hem onları fark etmemek için kör olmak lazım; keza onlar her yerdeler... Şöyle bir başınızı kaldırıp bakarsanız her şeyin taklit ve kopya ürünü olan simülakr evreninin parçaları olduğunu iğrenerek fark edersiniz...
Gerçek olmayan şeyler bile simülakrları sayesinde “esas gerçek” olarak yutturulmuştur. Bu yüzden gerçek ölmüştür ve çoktandır toprağın altında gömülüdür. Bana sorarsanız şuan gerçeğin kemikleri bile çözünüp gitmiştir...
Hem zaten şu saatten sonra gerçek kime lazım ki ? Simülakrlara alışalı çok oldu ve gerçeği de aramaz olduk. Artık yeni mesele “şeylerden hangisinin daha iyi simüle” olduğu meselesidir...
Neyse ölüyü daha fazla rahatsız etmeyelim. Bu Simülasyon kuramıyla ne yapacağınız da tamamen size kalmış...
Şair vardır, şiirleri okunduğunda yüreklere dokunmak ister. Şair vardır, şiirlerini okuyanlar kendi yüreğine değsin ister. Sepehri bunun neresinde karar vermek zor olsa bile, sanırım Sepehri her ikisinde ama en çok yüreğine değmemizi istemiş...
Kelimeleri, bir cümle oluşturmak için seçmiyor, kelimeleri bir anlam vermek için seçiyor. Cümleleri,
Şeyler...
Bahçeli evler, otomobiller, çini vazolar, antika eşyalar, deri koltuk takımları, ipek eşarplar, pahalı seyahatler, sinema biletleri, pikaplar ve geriye kalan her şey...
Hepsinden ve hiçbirinden biraz var hayatımızda... Tanımlamak çok zor onları, hayatımızın neresine koymak gerektiğini kestirmek güç ya da verdigimiz kararların
Anneler, her yerdeler. Bütün topraklarda aynı acımasız düzenin sürüp gittiğinin en gerçek kanıtı gibi sokaklardalar. İngiltere'de, Arjantin'de, Peru’ da, Meksika'da, Şili'de, Türkiye’ de...Yaşamın, ölüme karşı son çaresi gibiler, etten...