Aslında bu çok mantıklı bir soru, çünkü bazı temel fizik kuralları, evrenin var olma olasılığının çok düşük olduğunu gösteriyor. Termodinamiğin ikinci yasasına göre düzensizlik veya entropi, zaman içinde hep artmaya eğilimli. Entropi, bir sistemin bileşenlerini, sistemin genel görünümünü değiştirmeden kaç kez yeniden düzenleyebileceğinizi ölçüyor. Örneğin, sıcak gaz içindeki moleküller, aynı genel sicaklık ve basıncı yaratacak şekilde birçok farklı şekilde düzenlenebilirler; bu nedenle gaz, yüksek bir entropi sistemidir. Buna karşılık yaşayan bir şeyin moleküllerini, onu yaşamayan bir şeye dönüştürmeden yeniden düzenlemek olanaksızdır; işte bu yüzden bizler düşük entropi sistemleriyiz.
Aynı mantıkla yaklaştığımızda, hiçliğin karşımıza çıkabilecek en yüksek entropi sistemi olduğunu fark ediyoruz. Hiçliği istediğiniz kadar karıştırın, yine hiçlik olarak görünecektir.
Bu yasa göz önünde bulundurulduğunda, hiçin nasıl bir şeye, kaldı ki evrene dönüşebileceğini anlayabilmek kolay değil.
Kierkegaard, suç öncesindeki içdaralmasını betimlerken, onu özgürlük karşısında duyulan içdaralması olarak niteler.
Heidegger, bunun tersine, içdaralmasını hiçliğin kavranışı olarak düşünür.
Çünkü, aktarma biçiminin önemi yoktu; söz basit bir ayna idi; söz denince Yunanlıların aklına mit, sözcük dağarcığı daha doğrusu etimo loji, şiir, atasözleri kısacası "söylenen" ve tek başına konuşan her şey geliyordu (çünkü, bizim tek yaptığımız şey onu tekrar etmektir). O zamandan beri söz, nasıl olur da hiçten söz eder? Hiçliğin
Entropi, bir sistemin bileşenlerini, sistemin genel görünümünü değiştirmeden kaç kez yeniden düzenleyebileceğinizi ölçüyor. Örneğin, sıcak gaz içindeki moleküller, aynı genel sıcaklık ve basınç yaratacak şekilde bir çok farklı şekilde düzenlenebilirler; bu nedenle gaz, yüksek bir entropi sistemidir. Buna karşılık, yaşayan bir şeyin moleküllerini onu yaşamayan bir şeye dönüştürmeden yeniden düzenlemek olanaksızdır; işte bu yüzden bizler düşük entropi sistemleriyiz.
Aynı mantıkla yaklaştığımızda, hiçliğin karşımıza çıkabilecek en yüksek entropi sistemi olduğunu fark ediyoruz. Hiçliği istediğiniz kadar karıştırın, yine hiçlik olarak görünecektir.
Bu yasa göz önünde bulundurulduğunda, hiçin nasıl bir şeye, kaldı ki evrene dönüşebileceğini anlayabilmek kolay değil.
"Aynı mantıkla yaklaştığımızda, hiçliğin karşımıza çıkabilecek en yüksek entropi sistemi olduğunu fark ediyoruz. Hiçliği istediğiniz kadar karıştırın, yine hiçlik olarak görünecektir."
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin.
_Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur.
_Sağlıksız bir zihinle ne
Osamu Dazai/ İnsanlığımı Yitirirken-Sel yay.-çev. Hüseyin Can Erkin
En önce şu duygumu paylaşmalıyım: Japon yazarları okurken zorlanıyorum, nedenini bilmiyorum ama bir kan uyuşmazlığı var. Oysa Çinli Yazar Mo Yan’ın “Kızıl Darı Tarlaları”ını okurken çok keyif almıştım. Birbirlerine yakın kültürler diye bir karşılaştırma yaptım…her neyse, bu
ADLANDIRILAMAYANIN ADI
İnsan türü, kendini deneyimlemenin sonuna gelmiştir, demişti bir filozof. İnsan olabilmenin sınırına yani. Mevcut dilinin, söyleminin, eyleminin ötesi neyi işaret eder, peki? Belki de ötesi ‘adlandırılamayan’ olandır. Beckett’ın işaret ettiği adlandırılamayan, bugünlerde büyük bir kederle, acıyla andığımız 2 Temmuz Madımak
Tanrı inancına dayanan düşünce biçimlerinin neredeyse tamamı, ahlâki kuralların “dünya dışı” bir kaynaktan insana öğretildiği ve ahlâki değerlerin tanrısal kökenli olduğu konusunda birleşirler. Tanrı tanımaz (ateist) yahut bilinmezci (agnostik) görüşler gibi akımlarda ise ahlâkın göreceliği, doğal kökenleri ve diğer canlılardaki ahlâki davranış
_Ölüm, felsefenin gerçek ilham perisi veya esinleyici gücüdür ve bu sebepten ötürü Sokrates felsefeyi, “Ölüme hazırlık” diye tarif etmişti. Gerçekten de ölüm olmasaydı felsefe yapmak kolay kolay mümkün olmazdı. Bütün dini ve felsefi sistemler esas itibariyle bu amaca yönelir ve öncelikle ölümün kesinliğine karşı bir panzehirdir. Düşünen akıl
- Bilimin ortaya çıkışına, alternatif dünyaların, bu dünyadaki yaşam kalitemizi arttırmada kifayetsiz olduğunun fark edilmesi neden olmuştur. İlk Çağ Yunanlıları, Zeus' a ne kadar boğa kurban edilirse edilsin, fırtınaların karada ve denizde afetler yaratmaya devam ettiklerini, Poseidon' a ne kadar yakarılırsa yakarılsın, depremlerin şehirleri
_Metafizik, var olanı olduğu gibi zihne tekrar kazandırmak için var olanın ötesini araştırmak demektir.
_Metafizik, insanın tabiatına aittir. O, mevcudiyetin içinde esaslı bir andır: Bizzat mevcudiyettir. İnsan varlığı, hiçliğin içine dalmış bulunduğu takdirde ancak var olanla temasa geçebilir. Var olanı aşan hamle mevcudiyetin özünde meydana