Hipokrat şöyle diyor:” İnsanlar sara hastalığının nedenini tanrılara bağlıyor, çünkü ne olduğunu anlayamıyorlar.Fakat anlamadıkları her şeyin nedenini tanrıya bağlarlarsa tanrısal işlerin sonu gelmez.”
Ah o eski doktorlar nerede. Şimdi en ufak bir hastalıkta seni hemen makinelerin içine sokuyorlar. Oysa eskiler öyle miydi? Hipokrat üstat gözüne bakar bakmaz hastalığını anlardı.
Doktorun biri bünyesi çok zayıflamış yorgan döşek yatan bir hastasını tedavi etmek için; kan, idrar, gaita testiyle birlikte bir de check up yaptırır. Hastada yaklaşık olarak tam 50 farklı hastalık bulunur. Sonuçta zorlu bir tedavi süreci olacağı için Hipokrat yemini etmiş olan doktor durumu olduğu gibi hastasına anlatır. Tüm testlerin sonuçlarını da bir bir önüne koyar. Hasta ilk başta biraz sarsılır ama hastalıkların hiç birini kabul etmez gayet sağlıklı olduğunu hiçbir rahatsızlığının olmadığını söyler. Kendini haklı çıkarmak için doktoru yalanlamaya , aşağılamaya ve hakaret etmeye başlar. Herşey den önce doktora ATEİST olduğunu, din düşmanı olduğunu söyler ve laboratuvardaki sonuçları da Allah'ı inkar etmek için bir propaganda aracı olarak kullandığını söyleyerek tüm tedavileri reddeder.
Goethe der ki;
"Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur. "
Sonuç: Adam ne ölü ne diri.
Aziz Nesin e uyarak ben de bir hikayeyle anlatmak istedim.
TARİHE İZ BIRAKANLAR 🥳🐣🕊️
Hipokrat, günümüzden 2500 yıl önce sağlıkla ilgili çalışmaları batıl inançlardan arındırmaya çalışmış ve tıp biliminin temellerini atmıştır.
Kızamığı ilk kez tedavi etmesinin, soğuk algınlığına karşı ilk ilacı bulan kişi olmasının yanı sıra dünyadaki tüm doktor adaylarının
günümüzde dahi ettikleri yeminin yazarıdır.
#alıntı
Aslında tamamen sağlık belirtisi menstruasyon ülkemizde hastalık olarak ifade ediliyor. Sırf bu sebepten kadınların neredeyse %80'i menstruasyonu hastalık gibi yaşıyor. Hastalık, hastalık, hastalık! Defalarca tekrarlayınca sizi hasta edebilecek bir kelime! Zamanında Hipokrat'ın menstruasyon kanını "kirli kan" olarak yorumlaması ve bu yorumun günümüzde ne yazık ki hala "kirli bilgi" olarak dolaşımda olmasının üzerine bir de hastalık eklenince kadınlar her ay hep "hasta".
“Besinler ilacınız, ilacınız besinleriniz olsun” (Hipokrat).
Yaşamımızda özellikle iki şeyin kıymetini bilmiyoruz: Boş zaman ve sağlık. Hiç geçmeyecekmiş görünen günlerimiz geride kaldığında, hiç bozulmayacakmış gibi gelen sağlığımız bozulmaya başladığında “eyvah!” diyoruz ama iş işten çoktan geçmiş oluyor. Ne giden günleri geri getirebiliyor,
«İnsanlar sara hastalığının nedenini tanrılara bağlıyor, çünkü ne olduğunu anlayamıyorlar. Fakat anlamadıkları her şeyin nedenini tanrıya bağlarlarsa tanrısal işlerin sonu gelmez.»
Hipokrat
Şu sıralar okuduğum enfes bir kitap!
Daha ön sözünde etkiyen bir kitap varsa, o da bu kitap olmalı. Ön söz demişken, ön sözden şu alıntıyı bırakalım; " ‘Yerçekimi kaşifi’ Newton’dan ‘gezegenler hakimi’ Kopernik’e, ‘matematiğin prensi’ Ömer Hayyam’dan ‘suyun gizli gücünü’ ortaya çıkaran Arşimet’e, ‘tıbbın babası’ Hipokrat’tan ‘kuduzun
YouTube kitap kanalımda Mustafa Becit'in Her Şey Ben Yaşarken Oldu kitabını önerdim: ytbe.one/o73ZS-Wrw04
Liserjik asit dietilamid. 1947'lerde tedavi olarak kullanılabiliyorken 1960lı yıllarda eğlence amaçlı kullanılmaya başlanması nedeniyle yasaklanan. Tanrısı Albert Hofmann.
Psikiyatri. Milattan önce acının icatı henüz