Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Allahım! Bize, günahla aramıza engel olacak kadar korkundan hisse ver. Bizi cennetine ulaştıracak kadar tâatini nasib eyle. Dünya musibetlerini hafifletecek güçlü iman ver. Allahım! Bizi yaşattığın müddetçe kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizden faydalandır ve ölümümüze kadar da onları devamlı kıl. Bize zulmedenlerden öcümüzü sen al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. Bizi dinimizde musibete uğratma. Dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz ilmimizin sonu kılma. Bize acımayanları üzerimize musallat etme.”
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Yakın zamanda, "Çocukları camiilere sokalım mı, sokmayalım mı?" diye bir tartışma vardı. Çocukları camiilere sokmak lazım. Camiinin havasını teneffüs etmelerine, orada perende atmalarına, oynamalarına izin vermek gerek. Camiinin her köşesini sevmelerine müsaade etmek lazım. O hava ile büyüyen, kabristanın ruhaniyetini hisseden , bir cenaze namazı nasıl kılınır gören bir çocuk , ruh koordinatlarını da belirleyebiliyor . "Ben buraya aitim, bu dünyanın insanıyım ve kalbim burada atıyor, hissiyatıyla büyüyor. Bunun mühim olduğunu düşünüyorum. Çocuklar iki camii arasında beynamaz kalmış gibi , ne Doğu'ya ne Batı'ya aitler . Küreselleşmenin yarattığı en büyük sıkıntı, ruhsal köksüzlük hissi. Bu hisse maruz kalan hiçbir yere ait olmayan, hiçbir şeyi derinlikli bir şekilde tecrübe edemeyen gençler... Dolayısıyla kolaylıkla popüler kültürün yemi haline gelebiliyorlar.
Sayfa 220Kitabı okudu
Reklam
Ellerinde yeterli bilgi bulunmaksızın hisse senedi alan yatırımcılar şanslarının sayesinde büyük karlar edebilirler ama bence bu kişiler gereksiz risklere girmektedir. Tıpkı şöhretini daha da yaymak için kayak yarışmalarına giren bir maraton koşucusu gibi.
Çünkü büyük adam, hayatın amacını senin gibi zengin olmakta ya da kızlarının sınıfına layık evliliklerinde ya da politik kariyerde ya da profesörlük süsünde görmüyor. Senin gibi olmadığı için de, sen ona "dâhi" ya da "kaçık" diyorsun. 0 ama, dâhi değil, sadece bir canlı olduğunu belirtmeye hazır. Senin boş, geveze "topluluklarında" bulunmaktansa, düşünceleriyle baş başa kalmayı yeğlediği için, ona asosyal diyorsun. Parasını, senin gibi hisse senetlerine değil de, bilimsel araştırmalara yatırdığı için, ona deli diyorsun.
Sayfa 29
Neredeyse bütün ülkelerde savaş sonrası anlaşmanın koşullarından biri üst sınıfların ekonomik gücünün diz­ ginlenmesi ve ekonomi pastasından emeğe çok daha büyük bir pay verilmesiydi. Ama 1970'lerde büyüme yerle bir olunca, reel faiz oranları negatife düşüp, cüzi kar pay­ ve karlar norm haline gelince, işte o zaman her yerdeki üst sınıflar kendilerini tehdit altında hissettiler. ABD' de, nüfusun en zengin % l 'lik diliminin (gelirdeki payının aksine) servet üzerindeki kontrolü yirmin­ci yüzyıl boyunca fazla değişmeden devam etti. Ama 1970'lerde varlık değerlerinin (hisse, gayrimenkul, tasarruf) yerle bir olması sonucunda hızla baş aşağı düştü.Üst sınıflar siyasi ve ekonomik yok oluştan korunmak için kararlı bir şekilde hareket etmek zorundaydı.
Reklam
Teknik kuralları,yirminci yüzyıl başlarına kadar uzanan süre içinde,iki büyük borsada, hisse senedi verileri kullanarak güçlükle denedik. Sonuçlar, hisse senedi fiyatlarındaki önceki oynamaların, gelecekteki hareketleri güvenilir bir biçimde öngörmede kullanılamayacağını ortaya koymaktadır. Borsanın hafızası, varsa bile, çok kıttır. Piyasa zaman zaman bir tempo sergilese de, bu güvenilir değildir ve trend izleme stratejileri uygularken, ortaya çıkan önemli işlem maliyetlerinin üstüne çıkacak kadar uzun sürmez.
Temel Kural
Düşük fiyat/kazanç oranı çarpanlarına sahip büyüme durumlarını gözleyin. Büyüme gerçekleşirse,genelde iki kat ikramiye alınır. Hem kâzançlar, hem de çarpan yükselir,böylece büyük getiri sağlar. Gelecek büyümesi şimdiden satın alınmış olan çok yüksek çarpanlı hisse senetlerinden kaçının. Büyüme gerçekleşmezse, kayıplar iki katına çıkar: Hem kazançlar, hem de çarpan düşer.
Gelin, olasılıktan söz edelim. İlk önce, olasılık dediğimizde en sık akla gelen şey olan çekilişlerden, piyangolardan söz edelim. Amerika’daki en büyük piyango olan Powerball’ı kazanabilme olasılığı 120 milyonda 1’dir. Powerball’ın ilk oynanmaya başlandığı 1997’den beri elliden fazla insan bu olasılığı alt üst ederek büyük ikramiyeyi kazanmıştır. Onlar bu gezegendeki en şanslı, en zengin insanlar arasındadır. Onlardan nefret ederim. Ama konumuz bu değil. Şimdi de düşük-olasılıklı bir olaydan söz edelim: Dünyaya dev bir gök taşı çarpacak ve uygarlık yok olacak. Jeofizikçilere göre, her yıl bunun olma olasılığı milyonda bir. İnsanoğlunun atalarını da hesaba katarsak, yedi milyon yılı aşkın bir süredir bu gezegende varlığımızı sürdürdüğümüze göre, bir gök taşının bugüne kadar bizi yok etmiş olma olasılığı yüzde yedi yüz. Yani anlayacağınız, bir kere değil, yedi kere ölmüş olmalıydık şimdiye kadar. Ama çoğunuzun bildiği gibi, insanoğlunun yazılı tarihinden bu yana yok olmadık. Ne demeye çalışıyorum sizce? Bir gök taşı bizi yok edecek demeye çalışmıyorum. Düşük olasılıklı olaylar hakkında bir yorumda bulunmaya çalışıyorum, kıssadan hisse şudur: Her an her şey olabilir! – David T. Caine’nin istatistik dersinden alıntı...
Büyük iyimserlik zamanlarında,yatırımcıların, sevdikleri kurumların çok uzun süre istikrarlı büyümeyi sürdürebileceklerine kendilerini inandırmaları gayet kolaydır. Büyüme tahmini düzeyini yükselterek, en dengeli sağlam temel kuramcısı bile,bir hisse senedine her tür fiyatı ödemeye kendi kendini inandırabilir.
Reklam
Değerlemede 1’nci Kural
1.Belirleyici: Beklenen Büyüme Oranı -Çoğu insan finansal kararlarda bileşik büyümenin gerçek anlamını kavramış değil. Albert Einstein,bir zamanlar, bileşik faizi,”zamanın en büyük matematiksel buluşu”olarak tanımlamıştı. Kural 1: Mantıklı bir yatırımcıc kâr payı ve getirisi daha yüksek artış gösteren hisse senedine daha çok para ödemeyi kabul etmelidir. Kural 1’e ekleme: Mantıklı bir yatırımcı sıradışı büyüme oranının sürekli olması beklenen hisseye daha çok para ödemeyi kabul etmelidir.
İnsanların kaderi besbelli evlere bağlı: Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar, Kendi seviyesine evler kız verdi, kız aldı Bazıları özlediler daha yüksek hayatı, Çırpındılar daha üste çıkmaya Evler bırakmadılar. Yeni yeni tüterken ocakların dumanı -Kadın en büyük kuvvet erkeğinin işinde- Erkekleri kaçtı, kadınlan kaçtı Evler dilsiz şikayet, kaçmışlann peşinde. Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı: Kulübeler, evler, hanlar, apartımanlar Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı Ama size hiçbir hisse ayrılmadı Duvar dipleri, yangın yerleri halkı, Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar!
MAC ... Bayanlar, baylar! Karşınızda artık yok olmaya yüz tutmuş bir zümrenin, yok olup gidecek bir örneğini görüyorsunuz. Biz küçük burjuva zenaatkârlar, elinde masum bir maymuncukla küçük esnafın nikel kasalarına yeltenen bizler, bankaların desteklediği büyük yatırımcılar tarafından yutulmaktayız.Bir maymuncuk, hisse senetlerinin yanında nedir ki? Bir banka soymak, bir banka açmanın yanında ne ki? Adam öldürmek, adamı memuriyete mahkum etmenin yanında ne ki? Vatandaşlarım, burada sizlerden ayrılıyorum. Zahmet edip geldiğiniz için teşekkür ederim. Bazılarınız bana çok yakınlık gösterdi. Jenny'nin beni ele vermesini çok yadırgadım doğrusu. Dünyanın değişmediğinin bir kanıtı bu. Bir takım şanssızlıkların üstüste gelmesi, beni yıkıma sürükledi. Pekâlâ, ben de yıkılıyorum işte.
Papa Eftim'in Sosyal Aktiviteleri
Sevgi Erenerol'un anlatımına göre Papa Eftim Galatasaray taraftarı olmakla beraber, Şükrü Saraçoğlu ile birlikte Fenerbahçe maçlarına da gitmektedir. Çünkü o hiçbir takımın fanatiği değil, yalnız insanın fanatiğidir. Sinemayı çok seven Papa Eftim zaman zaman kiliseden çıkıp sinemaya gitmektedir. Bu konuda "Bir din adamının hayatın ilerleyişini takip etmesi lazımdır. Bunun için her zaman sinemaya giderim, hatta mümkün olsa kiliselerde ayinden sonra sinema göstermek taraftarıyım" diyen ve "Sinemadan aldığım zevk, kaptığım hisse çok büyüktür. Sinemanın rahat koltuklarından birine gömüldüm mü, ooohh... Bütün âlem bütün insaniyet gözlerimin önünde perde perde canlanır, her vakadan bir mana çıkarırım, her hadisenin bir ibret alınacak noktasını bulurum" sözleriyle sinemanın hayatındaki yerinin büyük olduğuna vurgu yapan Papa Eftim, aynı zamanda şiir ve edebiyatlada ilgilenmektedir. Abdulhak Hamid'i okuduğunu ve çok sevdiğini, onun Avrupai şair olduğunu söyleyen Papa Eftim, Tevfik Fikret, Halit Ziya, Hüseyin Rahmi ve Reşat Nuri'yi beğenerek okuduğunu ifade etmektedir. Papa Eftim'in çok az uyuduğundan, ona birkaç saatlik uykunun yeterli geldiğinden ve en büyük hobisinin de okumak olduğundan bahseden Sevgi Erenerol'a göre Papa Eftim yalnız din, edebiyat veya şiir kitapları değil bütün dünya siyasetine dair kitaplar okumaktadır. Papa Eftim buna bir yerde mecburdur, çünkü böyle bir mücadelenij içibde olmak çok okumayı ve çok bilgi sahibi olmayı gerektirmektedir.
Sayfa 239Kitabı okudu
Boğa piyasalarında hiç kimse nakit tutmak istemez. Her­kes değeri hayli yükselmekte olan varlıklara sahip olmanın peşindedir. Boğa piyasası sırasında nakit tutarken muhafa­zakar görünürsünüz ve öyle hissedersiniz; çünkü iyi kağıtlara sahip olmamakla ne kadar çok getiriden vazgeçtiğinizin gayet farkındasınızdır. Diyelim ki nakit yüzde 1 kazanıyor ve hisse senetleri yılda yüzde 10 getiri sağlıyor. Aradaki bu yüzde 9'luk fark, sizi her gün kemirir. Ancak elinizdeki nakit, bir ayı piyasası sırasında hissele­rinizi satmak zorunda kalmanızı engelliyorsa, o nakitten ka­ zandığınız gerçek getiri yılda yüzde 1 değildir; bunun katları olabilir, çünkü yaşam boyu getiriler açısından düşündüğü­nüzde, çaresizlik içinde yapılacak zamansız bir hisse senedi satışını önlemek, düzinelerce "büyük kazananı" seçmekten daha fazlasını getirir.
1.288 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.