Oğuzcuğum Atay'ın okuduğum üçüncü kitabı ve tek tiyatro eseri... Sadece 108 sayfadan oluşan okurken de sizi güldüren-hüzünlendiren ve bu ikilemde bırakan bir kitap. Oğuzcuğum Atay'ın hep kendine özgü anlatımı, fikirleri, ve esprileri vardır ve bunu her kitabında farklı bir karakterle harmanlar, karakterleri unutturmaz. Tutunamayanların Selim'ini ve Turgut'unu nasıl unutmadıysam Oyunlarla Yaşayanların Coşkun Ermiş emekli tarih öğretmenini de unutmayacağım: ) Size Coşkun Ermiş'i biraz tanıtmak isteriiim tabiki: ) Kendi isteğiyle emekli olmuş ve kendini oyun yazmaya adamış bir aydın. Yazmaya adamış derken kendi hayatı gibi onları da yarım bırakan, asla tamamlayamayan bir oyun yazarı: ) Kendini öyle adıyor ki bu işe yazmak bir yana oynuyorda, sürekli tiyatro oynar gibi gündelik hayatında rollere bürünüyor. Tabii destekçisi Saffet ve deli oğlu Ümit'le birlikte (karısı Cemile'nin çıldırmasına rağmen) :)) Evin Saadet ninesini de unutmayalım tabiii :) Okurken güldüren ve eleştiren bir yanı olan bu kitabı tabiki okuyun bi kaç saatte biter... Oğuzcuğum Atay'a gelecek olursak, mümkün olsaydı onu ve deliliğini çok tanımak isterdim. Şöyle bu hayat üstüne esprili bir hasbihal ederdik :) Eminim çoook gülerdim, baya eğlenirdim. Oğuzcuğum Atay bütün kitaplarını okumak ve seninle delirmek istiyorum. Keşke erken gitmeseydin, huzurla uyu...