Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cumhuriyet elitlerinin ulus devlet eliyle gerçekleştirmeye çalıştığı modernleşme projesi, bu yüzden derin bir yabancılaşma tarihidir. Saf medeniyet ve muhayyel Türk tipolijisine bir türlü uymayan Anadolu insanı, Türküyle, Kürtüyle, Müslümanıyla, Hristiyanıyla, bu tek-tipleştirme projesine karşı genellikle mesafeli olmuş, bazı dönemlerde aktif ve pasif direniş göstermiştir. Böyle durumlarda devlet güç kullanmaktan kaçınmamış, İstiklal Mahkemeleri'nde gördüğümüz üzere "ibret-i âlem" olsun diye şapka yahut sakal yüzünden onlarca insanı idama mahkûm etmekten çekinmemiştir.
Sayfa 60 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Evlat, bazen kazanılan bir zafer'den daha çok ibret-i âlem olsun diye ders vermek gerekir.
Reklam
oku ! oku !
Mustafa Kemal bir an bile beklemeden, düşünmeden yapıştırır cevabı: “İlk yapacağım icraat bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu taşıyan yobazları, sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibret-i alem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.“
Son bilimsel araştırmalara göre parmak uçların­daki sinirler, mideyle doğrudan bağlantılıdır; günümüzde elle et veya balık yerken denendiği gibi, yalandığında parmak uç­ları doygunluk hissini mideye iletir. Fahr-ı 'Alem Efendimiz 'aleyhi's-salatü ve's-selamın sünnetine uygun üç parmakla ye­mek yemeyi haşa ilkellik sayanlar, bu keşiflerden ibret alırlar mı acaba?
Sayfa 145 - pdfKitabı okudu
"Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş, Bir velîye bende olmak cümleden a'lâ imiş." ○○○○○○○Yavuz Sultan Selim○○○○○○○
Sayfa 54 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Zikrullah
Nedir bu ellerle ayak Nedir bu dillerle dudak Aç gözün ibret ile bak Âlem temâşâ-gâh imiş Cümle merâtibden geçip Tevhid-i zâta vâsıl ol Ko Zeyd ü Amre bakmağı Ef'âl-i küll Allah imiş HÜDÂYİ
Reklam
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer Gam karar eyliyemez Hande-i Hurrem de geçer Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer Gece gündüz yok olur, An-ı dem Adem de geçer Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi? İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli
Nedir bu ellerle ayak Nedir bu dillerle dudak Aç gözün ibret ile bak Âlem temâşâ-gâh imiş
Disiplin!
Bu bunaklar sürüsü öğrencilerin ipini çekmeye bayılır. El koydukları hadiseyi ibret-i âlem haline getirmek, kopardıkları genç kız kellelerini çomağa takıp gezdirmek en sevdikleri şeydir. Çoğu kadındır üstelik. Kendi ruhlarını kendi elleriyle öldürmüşlerdir. Bütün ruhlar ölsün, kalan genç kız posaları fizik-kimya-tarih-coğrafya çalışsın isterler.
Bazen ölüm cezaları ibret-i alem olması için bir gösteriye dönüştürülür ve kolay yoldan para kazanmak için casusluğa meyledebileceklere mesaj verilirdi.
Sayfa 261 - Kronik Kitap-14.Baskı,Şubat 2022,İstanbulKitabı okudu
Reklam
"Ey arena!"
" Sakın yok olma.İlâhi kaza seni bu heyulâ halinle korusun.Ta ki ibret-i âlem olsun, seni bir kez gören bir daha unutmasın.Kıyamete değin böyle can çekiş.Böyle kana, sendele ama yıkılma. Ecel meleği yaklaştı zannedip her sevindiğinde bile o sana sırt çevirsin.Dünyada iki canlı kalsa ben öleyim sen öleme."
Sayfa 473 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Cellatlar ve İdam Cezaları - 1
"Siyasî mahkumlar, yağlı kementle boğulurdu. İdamdan sonra 'şifre' adı verilen gayet keskin bir usturayla başı gövdesinden ayrılır; ibret-i âlem için ya bir taşın üstüne konulur ya da sarayın şehre açılan büyük kapısının (Bab-ı Hümayun) önüne atılırdı."
Sayfa 28 - Doğan Kitap, Türkiye
Evlat, bazen kazanılan bir zaferden daha çok ibret-i âlem olsun diye ders vermek gerekir.
Sayfa 73
Ölülerimiz Nerede?
Darbe olmuş. Cuntacılar ibret-i alem için adam asma te­laşındalar. Kurbanlardan biri de Veysel Güney. On bir gün arayla yapılan iki duruşmadan sonra idamına karar veriliyor Veysel'in ve 10 Haziran 198l'de asılıyor. ldam gecesini, dö­nemin Gaziantep Cumhuriyet savcısı anlatıyor: " ... dedim 'Veysel, son bir arzun var mı? Adettendir, son arzun nedir?' 'Babama mektup yazacağım' dedi. Kağıt kalem verdik. Yazdı mektubunu. Hiç kimseyi tanımıyordu orada ve ipe götürülen bir adamdı. Avukatı yoktu, yakını yoktu, hiç kimsesi yoktu ... " Veysel'in mezarı da yok şimdi. Asmakla kalmamışlar, ölü­sünü de vermiyorlar. " ... Karga ağzında bir karga ölüsüyle geldi uzaktan ve ora­ da bir yere kondu. Toprağı eşeledi ve ağzındaki ölüyü, açtı­ğı çukura koydu. Sonra eşelediği çukurun üzerini yine top­rakla örttü. Bunları gören Kabil'in içi yandı, bir karga kadar olamadığı ve kardeşinin ölüsünü açıkta bıraktığı için piş­man oldu. Ah! etti ... " Ey cellatlar, ey güvercin kasapları, ölüm tacirleri... İnsan daha konuşmadan, öğrenmeden, bilmeden "mezar kazıyordu" ölüsü için. Ne Berfo ananın oğlunun ölüsünü verdiniz, ne de Vey­sel'in mezarını ... Ölülerimiz nerede? Bir karga bile değilsiniz. Kabil'in kargayı görüp de utanan kalbi yok sizlerde, anladık. Ama, yorulmadınız mı, ağzınızda cesetlerle yıllar yılı te­pemizde akbaba gibi dolaşmaktan? Bir karga gibi yapın hiç olmazsa. İnin yere ve bırakın ölülerimizi. Kalplerimiz onla­ra mezar yeridir.
Sayfa 114 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Kalın kafalılara ibret-i âlem olsun diye bir ipin ucunda sallanmayı hak etmiyorsam ne olayım!
Sayfa 580 - MetisKitabı okudu
213 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.