Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün, iki bin yıl sonra, bu şairin sekiz dizesi bütün dillerde okunur, sevilir ve beğenilir. Öbür şair de, çağlar boyunca kütüphanelerde ve alimlerin odalarında bulunmasına ve hatırlanmasına rağmen, ne sevilir ne de okunur.
Bir zamanlar meydan okumak isterdim. Kaç meydan okudum da bu hayatın Yalnızca iki harf öğrendim: A H!
Sayfa 31 - Ah'lar Ağacı, 3.Kitabı okudu
Reklam
Tıpkı Kant'ın "sadece insan için değil, genel olarak tüm makul yaratıklar için" geçerli bir ahlakın temellerini atmak istemesi gibi, Lovecraft da akılla donatılmış her mahluğu dehşete düşürebilecek bir fantastik yazın yaratmak ister. Ki bu iki adamın başka ortak noktaları da vardır; sıskalıkları ve tatlıya düşkünlükleri dışında, tamamen insan olmadıklarına dair ifade edilen o kuşkudan da bahsedilebilir. Her ne olursa olsun, "Königsberg'in yalnızı" ile "Providence'ın münzevisi," insanlığı aşma, insanlığın ötesine geçme iradelerindeki destansı ve çelişkili tarzlarıyla buluşurlar.
Su çürüdü... Adımdan gayrısını bilmiyorum.
Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değ­dirdiğim... (Dilin suya dokunuşu... Bir süngerin de­nizi yutuşu yani. Bir çölün seraba kesilmesi bir an için). Her gün ancak bir kere değdiriyorum dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık; sünger, bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık. Küstü, öldürdü ken­dini su... Su çürüdü... Adımdan gayrısını bilmiyorum.
Sayfa 75 - EverestKitabı okudu
Deneyimlenmeyen Şeye Dair Çıkarımlar
Mesela ahbabınız Bay Jones'u yolda yürürken gördüğünüzü söyleyebilirsiniz, fakat söylemeye hakkınız olanın çok ötesine geçmektir bu. Durağan bir arkaplanda bir yandan öbür yana uzanan art arda sıralanmış renkli benekler görürsünüz. Bu benekler, bir Pavlov şartlı refleksi vasıtasıyla zihninize "Jones" kelimesini getirir ve böylece
Osmanlıda Çiftler bu tarz buseler hakkında, iki mısra zikrederler: İki aşıktan biri diğerine ne yaparsa, diğeri de ona aynı suretle, buseye buse ile, okşamaya okşama ile, tokada tokatla mukabele etmelidir (karşılık vermelidir).
Sayfa 142 - Tokata tokatla mı :))Kitabı okuyor
Reklam
Aşk
Allah ruhları dairevi ve cisimle yarattı, daha sonra onları iki parçaya ayırdı ve her bir parçayı bir başka bedene yerleştirdi. Bu yüzden bu dünyada her beden bir başka bedenle karşılaştığı vakit, onun ruhunun diğer yarısı ise, bu kadim tanışıklık nedeniyle ona aşık olur.
"Ulu Tanrım," dedi Montag. "Her saat gökyüzünde o lanet olası şeylerden öyle çok oluyor ki ! O bombardıman uçaklarının hayatlarımızın her saniyesinde yukarıda olması nasıl mümkün oluyor? Neden kimse bu konuda konuşmak istemiyor! 2022' den beri iki atom savaşı başlatıp kazandık! Sebep yurdumuzda çok eğlendiğimiz için dünyayı unutmuş olmamız mı? Sebep bizim çok zengin, dünyanın geri kalanınınsa çok fakir olması ve bunu umursamamamız mı? Söylentileri duydum; dünya açlıktan kırılıyormuş ama bizim karnımız iyi doyuyor. Dünyanın çok çalıştığı, bizimse oyun oynadığımız doğru mu? Bizden bu kadar nefret edilmesinin sebebi bu mu? Bizden nefret edildiği söylentisini de yıllar içinde, uzun aralarla duyduğum oldu. Sen sebebini biliyor musun? Benim bilmediğim kesin! Belki kitaplar bizi mağaradan biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lanet olası, çılgınca hataları yapmaktan alıkoyabilirler bizi!
Sayfa 95 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
++ Kant
Kant, rasyonalistler ve empiristler arasındaki çatışma sonucu felsefenin girdiği açmazdan bir çıkış yolu göstermeyi başarmıştır. Bu yüzden Kant'la birlikte felsefe tarihinin bir dönemi daha kapanmış olur. 1804'te, Romantik Çağ başlamaktayken öldü Kant. Königsberg'deki mezarında en ünlü sözlerinden biri yazılıdır. Ne kadar sık ve uzun düşündüysem, şu iki şey hep yeni ve artan bir hayranlık ve huşuyla doldurdu ruhumu: üstümdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası.' Ve devam ediyor, 'Yukarıda ve içimde bir Tanrı olduğunun kanıtı bunlar."
Sayfa 383 - Pan
senelerce, senelerce evveldi; bir deniz ülkesinde... ve belki de birbirine aktardığım defterlerin hepsinde bu şiir vardı: senelerce, senelerce evveldi; biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde bir kadırgada iki korsan tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında birbirimizi yaralarından tanıdık dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında duruyordu aramızda oysa konuşsak, ya da dokunsak birbirimize çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık batık gemilerin deniz diplerini saran umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden ürküyorduk bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında bilmeden birbirimize doğru ilerliyorduk
Reklam
İstediğin bu mu? Diye üsteledi joanna.iki dirhem Bir çekirdek,taş bebek kılıklı bir ev kadını mı istiyorsun?
Sayfa 98 - İthaki yayınlarıKitabı okuyor
Cumhuriyetin iki düşmanı vardır. Bunlar, cehalet ve yoksulluktur. Bu iki melanet yok edilemediği sürece, her şey boş bir sevdadan başka öte değil. Zihni işlenmemiş, beslenme ve barınma derdinden bir türlü kurtulamamış insanlara, süslü sözler, ideal fikirler hiçbir anlam taşımıyor ki, ondan yüksek asalet beklemek ise avanaklık yanında canlıları hiç tanımamak aymazlığından başka ne olabilir?
Sayfa 202
...Geç oluyor. Bizi soran olacak mı? Yoksa basitçe, Hiç istenmiyor muyuz? Bu soruların basit yanıtları olduğuna inanan kimse ne soruları ne de içinde yaşadığımız zamanı anlamıştır. Hermann Hesse'nin deyişiyle, "bütün bir kuşağın insanlarının iki ayrı yaşam biçimi arasında sıkışıp kalarak kendini anlama yetisini yitirdiği ve her türlü standardın, korunmuşluk duygusunun ve kabullenmenin elden çıkıp gittiği" zamanlarda yaşıyoruz.
Tanrının varlığını da kendi aklımızla kanıtlamamız imkansızdır
"Descartes gibi rasyonalistler ise Tanrı'nın olması gerektiğini ispat etmek istemiş, gerekçe olarak da bizde bir mükemmel varlık tasavvuru bulunduğunu ileri sürmüşlerdi. Başka bazı filozoflar da -örneğin Aristoteles ve Aquino'lu Thomas- her şeyin bir ilk nedeni olması gerektiği için Tanrı'nın da olması gerektiği görüşündeydi." "Ya Kant ne diyordu bu işe?" "Her iki kanıtı da reddediyordu. Kant'a göre ne akıl ne de deneyim Tanrı'nın varlığını iddia edebilecek sağlam temellere sahipti. Tanrı'nın var olması akıl için ne kadar olasıysa, bir o kadar da olanaksızdı.
Sayfa 376 - Pan
Felaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur. Çocuklarının felaketini iki kat şiddetle fazla hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.