Çünkü Oğuz Atay'ı da okudum. Seni de tanıdım...
Diyebilirsin ki bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim... Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin küçük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece 2 harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri Başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.
Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorumi demek, seni kendimden çok biliyorum demektir. Bilmesem de öğrenmek için her şeyi yaparım demektir. Belki de az her şey demektir. Ve Belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.
Put ve Perest
Katliam yaptığım olay mahallindeyim
Alnımın pervazından görüntüler sızıyor
Kapının önündeki zümrüt yeşili çimenler
Tıpkı o gün gibi şakıyor meltem eşliğinde
Bir put ve bir perestin hikayesi bu
Rastgele açan sonbahar çiçeklerine karışan iki kişi
Bir çift meşeden tabut
İçinde uzanmış parlıyor iki yakut
Tanıştıklarında erkek
ÖNSÖZ:
Argo ve Türkçede Argo Üzerine Genellemeler
(I)
ARGONUN TANIMLARI
Belli başlı kaynaklar tarandığında, argo tanımlarında hem farklar, hem eksiklikler görülür. Bu, bilimin ve dilbilimin yaşama zaman zaman yetişemeyen soğukkanlılığından doğduğu gibi,
– argonun zaten karmaşık olan yapısından, ele avuca sığmaz, değişken mi değişken
"Bu..bunu anlatacak kelime bulamıyorum." Başını iki yana salladı, gözleri ışıl ışıldı. "İyi misin?"
"Mükemmel," dedim, yüzünü ellerimin arasına alarak. "Mükemmeldin."
Cam ağzını benimkine yaklaştırdı. "Yalnızca seninle birlikte olduğum için."
Bir kere İki Renk Aşk Fatih beyin diğer kitaplarından daha farklı (farklı dediysek hemen paniğe gerek yok anlatımı, dili mükemmel aşkı ve sevgiyi iliklerinize kadar hissettiğiniz harika bir kitaptı. Hele karakterleri... Sizi fazlasıyla tatmin edecek, canlı olmalarını gönülden isteyeceğiniz derece iyiler) Peki farklı ne derseniz tek cevap hikayesi olur. İnanılmaz güzel bir kurgusu vardı. Sürprizi bol, aksiyonu bol, aşkı bol... (Belki de aşkları bile bol :))
Aslında söylenecek çok şey var ama yanlışlıkla bir ipucu veririm korkusuyla kitaptaki kimse hakkında tek bir kelime bile yazamıyorum.
Okuyan çoğunluk arttıkça aramızda çekiştirmesi daha rahat olacak. Şimdilik bu kadarı yeterli.
Fatih Murat Arsal yine harikalar yaratmış ve yazmış, yine kalplerimizi on ikiden vurmuş ve aşkı müthiş bir dille anlatmış.
Yüreğinize sağlık Aşkı Yazan Adam!
Yapımda ve yayında emeği geçen herkese teşekkürler Ephesus Yayınları...
İki Renk AşkFatih Murat Arsal · Ephesus Yayınları · 2014882 okunma
İki kelime ile anlatmam gerekirse "kalp sızısı" kitabı bitirdiğimde hissettiklerim .. Ayrıca hala kafamda düşünceleri bitmeyen kendi kendime bazen kızdığım bazen üzüldüğüm sık sık kurguladığım şahane bir eser . Okumadan geçmeyin
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından Japonya Amerikan işgali altındadır. Yoksulluk, çaresizlik ve utanç içindeki halk, sefil ve acınası bir ortam içinde ümitsizce yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Kadınlar karınlarını doyurabilmek için vücutlarını satmakta, halkın çoğu bombalanmış evlerde yaşamakta ve karaborsadan alışveriş yapmaktadırlar.
Kitap tek kelime ile muhtesemdi.Abdulhamid devrinden baslayip mesrutiyet kuvayi milliye ve. Turkiye Cumhuriyetinin kurulusu ile son buluyor .Saltanat ve hilafetin kaldirilmasi hakkinda iki tarafinda goruslerine yer vermesi bakimindan karsilastirmali olarak degerlendirilebilecek bir eser .Emegine saglik diyorum. Allah rahmet eylesin .Keske gunumuzde de yasasaydin
"Adam asmaca oynar mısın?" diye soruyor Theophile. Eğer iletişim sistemim repliklerimi çivilemiş olmasaydı, ona felçliyi oynamanın beni yeterince meşgul ettiğini söylerdim. Sözcükleri bir araya getirmek için dakikalar harcayınca en ince esprili bile anlamını yitiriyor. Sonunda da kelime kelime ifade etmeden önce neyin bu kadar eğlenceli göründüğünü kendin bile çok iyi anlamıyorsun. Kural, zamansız çıkıntılardan sakınmak. Bu da konuşmayı detaylardan, top oynar gibi karşılıklı laf atışmalardan mahrum bırakıyor. Bu zoraki espri yoksunluğunu, içinde bulunduğum şartların önemli zorluklarından biri olarak görüyorum.
Yedinci sınıfların ulusal sporu adam asmacaya gelince... Bir kelimeyi, bir diğerini buluyorum. Derken üçüncüde tıkanıyorum. Aslında aklım oyunda değil. İçimi bir hüzün kapladı. Oğlum Theophile yanımda uslu uslu oturuyor, suratı sırtımdan 25 santim uzakta. Babası olan benim ise, ellerimi onun kalın telli saçlarının arasında gezdirmeye, ince tüylü ensesini avucumun içine almaya, yumuşak ve ılık küçük vücudunu kucaklamaya bile hakkım yok. Nasıl demeli? İçinde bulunduğum durum korkunç, iğrenç, adaletsiz. Birden artık daha fazla dayanamayacağımı hissediyorum. Yaşlar gözlerime doluyor.Korkma, küçük adam seni seviyorum. Hala oyunun etkisinde olan oğlum kelimeyi tamamlıyor. İki harf daha: o kazanıyor, ben kaybediyorum. Defterin bir köşesin darağacını, ipi ve ucundaki adamı çiziyor.
Halide Edip, anılarını dönemsel olarak anlattığı Mor Salkımlı Ev de ki anılarının ilk bölümüdür.
Çoçukluğunu üçünçü şahsın ağzından anlatırken;Hayat ağacının dallarındaki bir serce gibi bir o dala bir o dala atlamakta... tabi ki bu okurda zaman zaman çoçukluk yıllarındaki zaman şaşırmasına neden olmakta.Taki...! kendini, daha doğrusu içinde